Allaha Karşı İmtihan Olma Çeşitlerimiz

Yani Allah’ın her yaptığında hayırlar vardır. Bunlar bize nasıl  teselli veriyor.

Dünyevi musibetlerden neden bu kadar korkuyoruz? Aslında korkulacak musibet dine gelen musibettir. Dinin emrini yaşama imkânından mahrum kalmak,  Risâle-i Nûr’dan mahrum kalmak büyük musibetdir. Bu musibetin insana kazandıracak bir şeyi yoktur. Bu musibetten Allah’a sığınmalıdır. Dünyevi musibetler ise zahmetini burada bırakır, rahmetini âhirete seninle gönderir. Onun kazancı kat’idir. Bundan dolayıdır ki, büyük âlim Sehl’e şikâyette bulunan bir adam: “Evime hırsız girmiş, ne var ne yok hepsini de çalıp gitmiş!” dedi. Sehl ise şöyle cevap verdi:

“Hiç üzülme, bunlar dünyevi musibetler. Ya kafana şeytan girse idi de, kalbindeki imanını çalsa idi ne yapardın? Âhirete imanını çaldırmış olarak gitmekten daha büyük musibet var mı?” Bediüzzaman ise, Lem’alar eserinde bu hususu şöyle izah etmektedir:

“Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir. Musibet-i diniyeden her vakit dergâh-ı İlahiyeye iltica edip feryad etmek gerektir. Fakat dinî olmayan musibetler, hakikat noktasında musibet değildirler. Bir kısmı ihtar-ı Rahmanîdir. Nasılki çoban, gayrın tarlasına  tecavüz eden koyunlarına taş atıp, onlar o taştan hissederler ki: Zararlı işten kurtarmak için bir ihtardır, memnunane dönerler. Öyle de çok zahirî musibetler var ki; İlahî birer ihtar, birer ikazdır ve bir kısmı keffaret-üz zünubdur ve bir kısmı gafleti dağıtıp, beşerî olan aczini ve za’fını bildirerek bir nevi huzur vermektir.”

Üstad Bediüzzaman Hazretleri Lem’alar’ın 9,10,11. Sayfalarda musibetler hakkında bakın ne müjdeli söler söylüyor. Diyor ki :

“Hayat musibetlerle, hastalıklarla tasaffi eder, kemal bulur, kuvvet bulur, terakki eder, netice verir, tekemmül eder; vazife-i hayatiyeyi yapar.”

Buna göre hayat, vazifesini yapmasın mı? Musibet, hastalık gelmesin mi? Sonra diyor ki: “Şu dâr-ı dünya, meydan-ı imtihandır ve dâr-ı hizmettir; lezzet ve ücret ve mükâfat yeri değildir. Madem dâr-ı hizmettir ve mahall-i ubudiyettir; hastalıklar ve musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor ve kuvvet veriyor.” 

İşte maalesef geç anladığımız veya bazımızın hâlâ anlamamakta direndiği bir hakikat de, bu dünyanın lezzet yeri, zevk yeri değil, hizmet yeri,  ubudiyet yeri olduğudur. O zaman musibet başka bir şekil alıyor, bakın. . .

“Musibetler, dinî olmamak ve sabretmek şartıyla o hizmete ve o ubudiyete çok muvafık oluyor. Evet ibadet iki kısımdır: Bir kısmı müsbet, diğeri menfî. Menfî kısmı ise, hastalıklar ve musibetlerle musibetzede za’fını ve aczini hissedip Rabb-ı Rahîmine ilticakârane teveccüh edip, onu düşünüp, ona yalvarıp hâlis bir ubudiyet yapar.”

Demek sıcak dua ettirmek ve samimi yalvartmak için bize bu musibet verilmiş. Yoksa dertsiz dua, soğuk olur, musibetzede kardeşim.

Allah insana taşıyamayacağı yükü yüklemez. Allah bize yetecek kadar sabır vermiş. Biz ise bu sabrımızı geçmişe ve geleceğe sarfederek o ana yetecek sabrı tüketiyoruz.  Bakın bu hususta Üstad ne diyor:

“Cenab-ı Hakk’ın insana verdiği sabır kuvvetini evham yolunda dağıtmazsa, her musibete karşı kâfi gelebilir. Fakat vehmin tahakkümüyle ve insanın gafletiyle ve fâni hayatı bâki tevehhüm etmesiyle sabır kuvvetini mazi ve müstakbele dağıtıp hâl-i hazırdaki musibete karşı sabrı kâfi gelmez, şekvaya başlar.” 

Demek Allah’dan sabrı, yerinde ve israfsız kullanmayı da istemeliyiz.

Yarabbi, hastalarımıza şifa, dertlilerimize deva, borçlularımıza eda, hepimize sabr-ı cemil nasib-i müyesser eyle, hizmet-i imaniyede istihdam ederek, ihlas ile yaşat,  iman ile canımızı al. Âmin.

İnsanin başına türlü türlü belâlar geliyor, bunların elemini sana hafif gösteren, senin kuvvetli imanındır.

Mâdem ki bunları Allâh veriyor, öyle ise senin üzülmemen gerekir.

Çünkü başına gelen belâlar Allâh’dan geliyor. Seni güldüren ve evvelce sayamıyacağın derecede lütûflarda bulunan O idi. Bu gün belâlar verip de ağlatan yine O’dur.

Binâenaleyh üzülmemen lâzımdır. Sabredip, neticeyi beklemek gerekir. Muhakkak ki, bu olan senin iyiliğinedir, bunu şu anda biz bilemeyiz. Fakat, bu belânın Allâh’dan geldiğini bilmekliğin, sabretmekliğin, en büyük belâyı sana hafifleştirir.

Âyet- i Kerimeler ne diyor: “Çok hoşlandığınız şeylerden başka, hoşlanmadığınız şeyler de vardır. İşte bunlarda da bir iyilik vardır.” “Sizin hayır gördüğünüz şeylerin ardında şer’; şer gördüğünüz şeylerin ardında da hayır takılıdır. Takdîr’i Allâh’a bırakın”

Dekkâk Hazretleri (200 tarihinin büyük velisi) uyuza tutulmuş, üzülüyormuş. Hamama gitmiş ve içinden bir mâna gelmiş: “Bu uyuz kimden geldi? Allâh’dan.” Öyle ise bu benim dostumdandır” deyip, hem kaşınmış, hem de öpmüş. Hamamdan çıkınca, uyuzun

geçtiğini görmüş. Dekkâk Hazretleri der ki: “- Hastalıklar ve belâlar tevhidi korur.” Yâni, belâlar tevhidin muhafazasına memurdur. Yine Dekkâk Hazretleri der ki:

“Kudret ve kader makasları etini paramparça etse, senin yine şükredip o işin ardında Allâh’ı görmen ve O’ndan olduğunu bilmen lâzımdır.”
Ebu Hureyre (R.A.) naklediyor:

 “Biz Resûlullâh’dan işittik, O; mü’mine bir gam, keder ve musibet gelmesi, onun günâhlarının temizlenmesi içindir .”

Yine Hz. Ayşe (R.anhâ) Validemizden naklen bir hadisde:

 “- Bir mü’mine bir diken batınca, duyduğu ezâya mukâbil Allâh sevâp yazar.”
Bir başka Hadis-i Şerifde de: “- Allâh bir kuluna hayır murâd edince, ona musîbet verir.” buyurulmuştur.

Tâbi’înden biri, bir arkadaşıyla Basra’yı gezerken bir mağaraya gelmişler. Burada yaralarından cerâhât akan bir adam görüyorlar. Bunlardan biri hasta adama: “Seni burada kimse görmüyor, Basra’ya git ki hekimlere görünüp iyileşirsin” diyor. 

Bu sözü işiten hasta adam da: “Yâ Rabbî! Hangi günâh işledim ki, bu adamları buraya gönderdin, tövbeler olsun” diyor. 

Hz. Enes radyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

        Allah Teâla hazretleri ferman etti:

     “İzzetim ve celalim hakkı için, mağfiret etmek istediğim hiç kimseyi, bedenine bir hastalık, rızkına bir darlık vererek boynundaki günahlarından temizlemeden dünyadan çıkarmayacağım.”

Derleyen: Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: