Allah’ın Nimetlerini Nimet Kabul Edince Şükürle Borçlu Olduğunu Bilirsin!

              Allaha iman, mucize varlıkları görüp, onların yaratılmaları kendiliğinden olmayıp, onlar ancak kudreti sonsuz olan bir Yaratıci tarafından meydana geldiklerini akılla bulmaktır demektir.

             Evet, Ateizmin (imansızlığın) fikir babaları Marx, Engels, Buffon, Feriud ve Darvin’in fikirleri, dinsizliğe hizmet ettiğinden dolayı, o fikir İnsanları ibadet zahmetinden kurtarıp, peşinci bir  fikir olan haşirden sonra hesap vermenin inkârını ortaya seriyorlar. İman ve İslamiyet’in taşıdıkları değerler veresiye göründüğü için ve insanların çoğunun lazım olan din kültürünü alamadıkları için insanların çoğu inkâra sapıyorlar.

              Ne kadar şükretsek azdır, bu maddiyyunluk fikri Risale-i Nurların yayılmasıyla parçalanıp kırılmıştır. Çünkü Risale-i Nurların meydana çıkmadan önce, dindar yalınız fen ilimlerinden tahsil görmeyen dedeler, nineler yani yalınız cahiller idi. Bu hal yalınız yirminci asır değil, Üstadın tabiri ile: Bin seneden beri teraküm eden bir inkarcılık fikri yaygın olmasa da, o fikir bazılarında varmış. (Tabii ki yirminci asırdaki kadar değil) Risale-i Nurlar 2×2=4 eder gibi ispatiyecilik metodunu güderek o fikri ziru zeber etti Elhamdülillah…

              Maddiyyunluk felsefesinden yara alanlar türlü türlü demagoji ile kendilerini temize çıkarmağa çalışıyorlar. Biri bana: Diyorsunuz ya insanın alın yazısı; madem benim alın yazım böyle olmak var imiş; o zaman ben niye yaptığımdan mes’ul olayım? Bende ona: Sen Allaha çok şükretmelisin ki senin alın yazında dağda bir taş olmak yokmuş. Bir diken olmak ta yokmuş. Bir yılan olmakta yokmuş. Af edersiniz bir eşek olmakta yokmuş.  Kendisine dedim: Sen razimisin sağlam bir eşek olasın, ondan sonra ne namaz kıl ne oruç tu? Yok. Madem gözsüz, kulaksız, elsiz ayaksız olmak ta senin alın yazında yokmuş. Hatta Rusyada bir Rus gavurunun oğlu ve bir Yahudi’nin oğlu da olmak senin Alın yazında yokmuş. Çok şükür Müslüman anne ve babanın evladısın. Bütün bunlar için ayrı ayrı Allaha şükretmen lazım. Öyle değimli?

              Bir kamburlu adam Kırkıncı Hocamıza: Hocam bu adalet mi? Bak bu adam sapa sağlam, ben gördüğün gibi kamburlu doğrulamıyorum? Kırkıncı hocam ona sus bu lafını duymasın eşek. Eşek sana dese hayde değişelim sen sapa sağlam bir eşek ol bende insan olayım; fark etmez kamburluda olsam razıyım yeter. Hiç olmazsa sırtımda yük taşımaktan kurtulmuş olurum.

              Buna benzer bir hadise Mevlana Celaleddin’i Rumi hazretlerine biri: Yırtık pırtık cübbesini gösterip: Hocam Görüyorsun halimi cübbemin her tarafı yırtık. Hocada ona ey nankör! Sen niye cübbenin artındaki elmas gibi bir cevheri yani (vücudunu) niye görmüyorsun de  o cevherin dışındaki yırtık cübbeni görüyorsun? Cevabını verir.

Bugünkü nankör insana bak ki Allah tarafından ona verilen dört büyük ni’mete karşı şükretmeyip onları kendi başına bela yapmıştır:

1-                     Gençlik ne güzel bir nimet değil mi? Fakat genç erkeklerle genç kızlar, o gençliği aklın değil de duyguların eline verirlerse o vücudu taşkınlıklara sevk ederlerse. Bu hal ile onlar dünya ve ahiret hayatlarını berbat ederler.

İşte sizde görüyorsunuz bugün gençlik çoğunun başına bela olmuş. “Gençliğin sü-i istimalinden gelen zararları görmek için git hastanelerden, hapishanelerden, meyhanelerden ve kabristandan sor.  ekseriyetle gençlerin gençliğinin sü’i istimalinden ( kötüye kullanılmasından) ve taşkınlıklarından ve gayr-i meşrû keyiflerin cezasından gelen tokatlardan eyvahlar ve ağlamalardan gelen esefler ve manevi bir sesi işiteceksin.” (Asa-ı Musa) Demek gençlik yanlış kullanılırsa, insanı ya hastaneye ya hapishaneye ya da mezaristana sevk ediyor

            Şimdi, eğer gençliğiniz hâlâ elinizde ise, bu nazik vücudunuzu Cehennem ateşinde yakmamak için onun haramlara gitmemesine engel olup frenleyiniz. Ciddi bir gayretle helal dairesinde tutunuz. Böylece Allah’ın yardımıyla dünya ve ahiret mutluluğunu temin etme hususunda  o gençliği kendinize ebedi kurtuluş sebebi  yapabilirsiniz.

2-        Sağlık, onun şükrünü eda edenler için çok güzel bir ni’mettir. Fakat siz söyleyin elimizde iken kaçta kaçımız onun şükrünü eda ediyoruz. Ağzımızda sakızı çiğner gibi hiç düşürmeden sağlık olsun, sağlık olsun der dururuz. Fakat o sağlığı bize kim verdi diye hiç düşünmeyiz. Şükrü eda edilmeyen sağlık, parası ödenmeyen mala benzer ki, o, akıllı insanı yer bitirir. İnsanların çoğu ona verilen sağlığı, sıhhat ve afiyeti, gururlanmak için bir sebep bir vesile görüyor. Onların o halini görünce, bize el açtırıp dedirtiyor, Allah’ımız bize sağlık vereceksen bizi şükrünü eda edenlerden eyle, yok sağlığın şükrünü eda edemeyeceksek bize şükrünü eda etmeye nasip et. Yok rahmet kucağına atmak maksadıyla bize hastalık verir isen, o zaman bize sabır ihsan eyle ki, o hastalığın mükâfatından mahrum kalmayalım. Netice: Geçici hayata aldanmamak için, Allah’a dua edip yalvaralım. İnanmazsanız bakın Sağlam olanların %80 ni manen hasta, onların o sağlıklarına gururlanıp ne namaz ne diğer ibadetleri yapiyorlar.

3-Para ve mal bilhassa bu zamanda Müslüman’ın elinde büyük bir ni’mettir. Fakat o para ni’meti, ancak sağlam iman sahibinin elinde ni’met kalabilir. Şuurlu mümin parasını kalbine değil cebine koyar ve gerektiğinde Allahın yolunda sarf etmekten kaçınmaz. Şuurlu zengin Müslüman  parasını değil gayrimeşru yerlere, belki meşru yerlerde dahi harcarken zevkleri terk eder zaruri yerlere harcamayı tercih ederler.

4-Güzellik de Allahın bize verdiği bir nimettir. Fakat o güzellik bizim için bizden daha çirkin olanlara karşı üstünlük taslamamak ve haramlara girme vesilesi yapmamak kaydı ile nimet olur. Böylece,  helal dairesinde  muhafaza edilen o güzellik, cennette üstün bir güzelliğe sahip olmaya bir sebeptir. Aksi takdirde, bugün çoğunun yaptığı gibi, o nimeti haramlarda kullanırsak o güzellik bizim için cehennemde yanmamıza bir sebep olabilir. Allah bizi muhafaza eylesin.

Evet, bu böyledir. Nimete şükrünü eda etmeye çalışan benim akıllı kardeşlerim. Allah tarafından verilen o güzellik nimetine karşı şükretmede aman geri kalmayın. Bilhassa hanım kızlar için bu daha mühimdir. Eğer onlara verilen o güzellik ni’metini helal yerde sarf etmeyi kâfi bulup, harama tenezzül etmeden yaşarlarsa, o güzellik nimetine karşı şükrünü eda etmiş olurlar. Ahirette Allah onlara  huri kızların güzelliğinden üstün bir güzellik  verecektir ve cennette ebediyen mutlu bir hayat yaşayacaklar. Bunu böyle bilmeli benim imanı sağlam kız kardeşlerim. Bu sebepten Allah Kur’anı kerimde mealen: (verdiğim nimetlerime) “Şükrederseniz ben nimetlerinizi ziyadeleştiririm, yok şükretmeyip küfranı nimet ederseniz benim azabım da şiddetlidir.”  Buyurmaktadır.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: