Ana İbadetimiz Olan Namazı Nasıl Kılalım

        Allah, Ayeti Kerimesinde meȃlen:  “Namazı dosdoğru kılın, Çünkü namaz sizi fuhuş ve kötülükten korur” buyuruluyor.

      Hadisi şerifte: “Essalatu İmadüddin.” Yani: “Namaz dinin direğidir”. Madem müslümanlığın alametlerinden birincisi: Namazdır; o zaman: namazımızı, tavuk taneleri toplar gibi tak tak tak sadece: Düşüp kalmakla onu yapmayacağız. Namazın hakkını vereceğiz. Hakkını vermek için de şu usullere dikkat edersek namazın hakkını vermiş oluruz: Bileceğiz ki: Namaz adet değil, belki: bir ana ibadettir.

       Onu huzuru kalple kılmak. Tefehhüm etmek, okuduğumuzu düşünmek. Okuduğumuzdan anlarsak, fikrimizi namazdan ayırmadan anlamaya gayret ederiz. Ta’zim: Namaza saygı. Heybet: Saygı ile korkmak. Reca: Ümit. Haya: Utanmak. Şimdi yazdığım kelimelerin manalarını aşağıda açıklayacağım:

      Huzur-u kalp: Meşgul olduğumuzu, okuduğumuzu düşünüp anlamaya gayret etmek. Dünyevi işlerden kalbimizi ayırmak, tamamen namazla meşgul olmak. Yani namazda okuduklarımıza bağlanmak. Böylece, gönül başka düşüncelerden ayrılır, yaptığımız işten gaflet etmez, yalnız onu düşünürsek, o zaman huzuru kalp hasıl olur.

      Tefehhüm: Okuduğumuzu, hiç olmazsa her namazda okuduğumuz Fatihanın manasını öğrenip namazda onu okurken manasını düşünmek. Çünkü günde beş defa namaz kılan kimse günde 40 defa Fatihayı okumuştur. Büyük zatlar namaz esnasında anladıkları öyle manzaralar olurmuş ki, başka zaman onlar hatırlarına bile gelmez. İşte böyle kılınan namaz, insanı her çeşit kötülükten alıkoyar. Yukarıda dedim gibi namaz kılarken okuduğumuzu anlamak lazım değildir, ancak manasını biliyorsan onu düşünmeli. Yahut manasını bildiğin sure ve ȃyetleri okumak daha uygun olur.

      Ta’zim: Bir ȃmir, mahiyetindekine bir şey emreder, o da kalbi huzur içinde emredileni anlayıp yapsa da, saygı duymayabilir. Onun için saygı tefehhümden sonra gelir. Yani Allahın emrine saygı duyarak yapmak gerekir.

      Heybet: Bu da ta’zimden sonra meydana gelen bir korkudur. Bu korku, yılandan çıyandan korkmağa benzemez. Bu Allah korkusunu kaybetmekten meydana gelen çok kötü bir korkudur.

    Reca: Sevap beklemek demektir. Allahu teȃlanın ni’metlerini, rahmetinin bolluğunu namaz kılanlara Cenneti söz verdiğini ve verdiğinin sözünde durduğunu bilmektir. insan padişaha saygı gösterip korksa da bir mükafat beklemez. Halbuki insan  Allahın azabından korktuğu halde kıldığı namazdan sevap umar.

      Haya: Allaha karşı kusurunu bilip ondan Korkusunu kabul  edip, Allah’tan utanarak, namazı kusursuz kılmaya çalışmak gerektir. Namazda Allahu teȃlaya karşı saygılı olmak için, onun azamet ve celalini bilmeli ve düşünmeli, kendini de, hakir zelil, ve Allahu taalanın emrine boyun eğen adi bir kul olduğunu kabul etmeli. Onun azametine inanmayan kimse Ona gerekli saygıyı yapamaz. Allaha imanı daha parlak, daha kuvvetli olan huşuu da kuvvetli olur. Hz. Aişe validemiz “Resulullah bizimle konuşur, gülerdi. Ama namaz vakti gelince ȃdeta  bizi tanımazdı” buyurmuştur.

        Namaz kılarken eğer kalbin namazda değilse, kafa boş durmuyor demek namazın dışında bir şey düşünüyordur. İnsan sevdiği şeyi çok düşünür. Bunun için Allah’tan başkasını seven kimse namazda da onu düşünür. Ona Allah’ı hatırlaması zor olur. Namazda bile gaflet içinde olur.

        Halbuki Allahu teȃla ne kadar iyi bilinse haşyet ve haybet de artar artar. Hak teȃla Musa aleyhisselama “Ya Musa beni andığın zaman vücudun titresin, huşu itmi’nan içinde bulun. Dilin beni anarken kalbin başka yerde olmasın, ȃciz bir kulun efendisinin huzurunda durduğu gibi dur” diye vahy etmiştir. Demek ki namaz kılarken gafletten uzak durmaya çalışmalıyız. Büyük zatlardan bazıları namazı o derece huzur içinde kılarlar ki, sağ ve solunda kim olduğunu bilmezler. Hz. Alinin ayağına ok batınca namazda çıkarılması hadisesi meşhurdur. Eshabı kiram “İnsanlar kıyamette dünyadaki namazlarında gösterdikleri huzur sükun ve namazdan aldıkları lezzet ölçüsünde haşrolurlar” buyururlardı.

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır