Anadolu Pedagojisi

Madem ki bu topraklar üzerinde Yunuslar, Mevlana’lar, Hacı Bektaşlar, Hacı Bayramlar, Muhammed Raşit Erol’lar, Bediüzzamanlar, Esat Coşan’lar, Fatih’ler, Yavuzlar, Alparslanlar yetişmiş ve onları yetiştiren anneler ve babalar bu topraklarda yaşamış…

O halde bu gün yapılacak şey, gözümüzü farklı kültürden kanımıza karışan ve bizimle doku uyuşmazlığı sağlamayan çocuk terbiyesi usullerini değil, Anadolu insanının pedagojik usullerini su üzerine çıkartmaktır. Bu topraklar üzerinde yüzlerce yıldır uygulanan “kişilikli insan” yetiştirme tecrübelerinin bu gün de kullanılmasıdır.

Günümüz uzmanlarına düşen en en önemli görev, Anadolu pedagojisinin felsefesini su üzerine çıkartmaktır. Eğer böyle olunmaz ise, yabancı kelimeler girdabında boğulur, evham olan bir isana “obsesif” deme komikliğini sergiler, Bediüzzaman çocukluk yıllarında minarelerin tepesinde yürüyor diye “Hiper Aktif” çocuk tesbiti koyar, Hacı Bayram Veli halk içine çıkmıyor “çilehanesinde” gözyaşı döküyor diye “asosyal kişilik bozukluğu” etiketi yapıştırır…

Pedagoji, kültürel öğeleri dikkate almadan çocuk terbiyesinde fikir yürütemez. Çocuklarda davranışları incelerken yaşanılan toplumun özellikleri, kültürel yapısı, hatta çocuğun içinde bulunduğu aile yapısı hesap edilmeden çocuk hakkında bir kanaate varılamaz. Eğer siz Doğu Anadolu’da yaşayan halkı tanımamış, onların yaşamlarını görmemiş, duymamış bilmemişseniz, koca bir çağa ışık tutacak olan Bediüzzaman’ı hiperaktif davranış bozukluğu var diye ilaçla söndürmeye kalkarsınız… Yada sessiz ve derinden oturuşu ile etrafa üfül üfül sekine yayan Mevlana hazretlerinin “Sosyal Fobi”si var dersiniz…

Maalesef günümüzde, çok yaygın bir kanaat ile zeki çocuklar hiperaktif diye uyuşturucu ilaçla tedavi edilmeye kalkılıyor, toplum içinde yüzü kızaran bir kız çocuğunun durumu “haya” duygusu hesaba katılmadan sosyalleşmesi için telkinlerde bulunuluyor… Hasbilik duygusu gelişmiş, başkalarının derdi ile dertlenen kişilere “bağımlılık” teşhisi konulup, kazanılmış böylesi özellikler, terapi ile yok edilmeye çalışılıyor…

Halbuki konuştuğunuz kişi eğer Anadolu insanı ise, bir uzman olarak kullandığınız kelimeler Anadolu insanının anlayacağı kelimeler olmalı… Teknik terimleri yarım yamalak İngilizce aksanı ile söyleyerek komik duruma düşmemeli. Ve eğer, karşınızda duran kişi bir Anadolu insanı ise, kullandığınız yol ve yöntem Anadolu Pedagojisi olmalıdır.

Anadolu Pedagojisi Nedir?

Anadolu Pedagojisi, çocuğu fıtrat üzerine yetiştirmek ister. Çocuğun fıtratını bozacak her türlü davranış ve tazyikten uzak durur. Çocuk anne babası ile birlikte iken olduğu gibidir, istendiği gibi değil. Yanlış yapmaktan korkmaz, anne baba da yanlışları deşelemekten hoşlanmaz. Yanlışlar doğruya doğru giden bir işaret taşıdır diye kabul edildiği için ne kadar yanlış yapılırsa o kadar kalıcı bir öğrenme olur diye hesap edilir.

Anadolu Pedagojisinde her bir çocuk ayrı bir çocuktur. Çocuklara eşit davranılmaz, adaletli davranılır. Çocukların farklılıkları göz önüne alınarak, ona göre muamelede bulunulur. Bir çocuk çok duygusal, diğeri çok sosyal ise, bu iki çocuk aynı şekilde sevilmez, aynı şekilde elbise alınmaz, aynı okullarda aynı gelecek beklentisi olmaz…

Anadolu Pedagojisinde, ceza ile korkutmak, mükafat ile suni tetikleme yapılmaz. Peygamber Efendimizin çocuklara hiç ceza vermeden yetiştirdiği düşünülerek, çocuğa ceza vermenin onu izzetsiz kılacağı, onu yüzsüzleştireceği düşünülerek cezadan uzak durulur. Adına atasözü dense de menşei belli olmayan şiddet içerikli tüm tavsiyeler Anadolu pedagojisine ters düşer. Anadolu pedagojisi “Kızını dövmeyen dizini döver” diye değil “Kızını döven dizini de döver” diye olaylara bakar… Anadolu pedagojisinde çocuk istemediği bir davranışı mükafat karşılığında yapmaya teşvik edilmez. Böylesi bir halin çocukta suni duygular gelişeceğini, çocuğun sahte benliğe bürüneceği düşünülerek mükafat hissini çocuktan bir beklentiye dönüştürmemeye çalışır.

Anadolu pedagojisinde Anne babalar potansiyel bir çocuk bağımlısı olduğu düşünülerek, anne babaların çocuklarından bağımlılık riskini “bağlılık” çizgisine getirmesi tavsiye edilir. Anne babaların büyük yanılgısı olan, “nasıl olsa çocuğum beni sevmek zorunda, ben onun anne babasıyım” yanılgısından kurtarmak ve anne babaya kendilerini çocuklarına sevdirmeleri gerektiği konusunda tavsiyelerde bulunur.

Anadolu pedagojisinde, anne babalığın çocuğun duygularını tanımadan yapılamayacağı bilindiği için anne babalara “hissedebilme” kabiliyetini elinden alan her türlü farklı alanlara yoğunlaşmayı engellemeye çalışır. Anadolu pedagojisi çocuk merkezcidir. Aile çocuğun dünyasına göre şekillenir.

Anadolu pedagojisinde anne babaların asli görevlerinden biri çocuklarının “biyolojik ritmi”nin bozulmamasını sağlamaktır. Günümüz insanının en büyük sorunlarından biri olan “hızlı yaşamak” ve “hissetmeden yaşamak” alışkanlığı Anadolu pedagojisinde daha başlangıçtan itibaren anne babalar tarafından “yavaş yaşayarak” “hissederek yaşayarak” engel olunmaktadır.

Anadolu pedagojisinde, çocuğa sunulan sevgiler koşulsuzdur. Çocuk kendisinin koşulsuz olarak sevildiğini bilir ve hiçbir sevgi gösterisi karşısında minnet duygusu yaşamaz. Eğer çocuk da kendisini seveni sevecek ise, o kişinin kendisini sevdirebildiği ölçüde geri dönüşüm sevgisi gerçekleşecektir. Böylece çocuğa kendisini sevdirmek için çalışan yetişkin, kendilerinde yanlış olan davranışları otomatik olarak düzelttiği için “çocuktan terbiye olma” Anadolu pedagojisinin özünü oluşturur.

Adem Güneş