Anne Babaya Allah’ın Hediyesi Evlatlar

Ya Rabbi bizlere hayırlı evlat ihsan eyle. Neslimizi: Şeytanların, nefsin, kötü arkadaşların ve zamanın şer ve şerirlerin şerrinden muhafaza eyle. Sana el açıp senden dilediğimiz bütün hayırlı şeyleri  bize ver. Peygamberimiz a.s.m. senden istediği bütün hayırları, bilhassa neslimizin hayırlı olmasını Senden Dua edip Yalvarıyoruz, Sen bize yardım eyle. 

Zekeriyya Aleyhisselamın dilinde tecelli  eden bu dua: “Rabbim! Bana tarafından hayırlı bir nesil bağışla” (Al-i İmran, 38) niyazıyla sesi yükseldiği gibi, bizde bu hususta sesimizi yükseltiyoruz kabul eyle Allah’ım. Hatta Salihlerden bir evlat vermesi için İbrahim Aleyhisselamın yakarışı da, nakledilir kitabı mübinde: “Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver” (Saffât, 100) diye…Yani Müslüman için bu çok  mühim husus.

Her amel ve niyaz bir duadır. Fakat: Çocuklar da cennet reyhanıdır Nebiler katında… Şefkat ve merhamet sevgimizin bir parçası olduğunu te’kid eder bu hususta. Bütün sevgilerimiz, imanımızın kâmil manasında bir hasletini taşımasını temenni etmeliyiz.

Tüm dualarımız çocuklarımızın salih amele işlemesi, amellerimiz de çocuklarımızın ahlakını güzelleştirmekte hissesiz kalmamasını temenni ederiz. Aslında: Nice olaylar ve konuşmalar vardır ki, çocuklarımızın ahlakına, şeref ve karakterine tesir eder de farkında olmayız…

İşlediklerimiz işler, ve bütün ibadetlerimiz,  yalnız kendimize olduğunu düşünmeyelim. Yaptıklarımız işlerin ve zihinlerimizde deveran eden hareketlerin çoğunda evlatlarımız hisse alırlar. Bilhassa hayır dualarımızda evlatlarımızı da hissesiz bırakmamaya gayret edelim. Onlar hakkında, hayatlarıyla olumsuzluk sergilediklerinden etkilenmekten kurtulup, onu hesaba katmamalıyız.

Aman kardeşlerim evlatlarımız bize karşı isyan da da bulunsalar, biz onların hak ettikleri ters duayı yapmamalıyız, beddua da bulunmamalıyız. Evlat terbiyesinin nasıl olduğunu öğrenmek için, size bir hakikat nakledeceğim:

Bir tarih kitabında Ebu’l Vefa Hazretlerinin oğlundan bahseder…    Ebul Vefa deyince herkesin İstanbul da Fatih semtindeki  Vefa semti hatırınıza gelir . Doğrudur.Ebu’l Vefa, Fatih devrinin büyük âlimlerindendir. Bu Zat! Hem Âlim hem de Evliyalardan biridir. Akşemseddin, Molla Gürani gibi devrin manevi önderlerinden biridir Bu Zat.

Bu büyük zatın oyun yaşlarında bir çocuğunun yaptığı kusurdan bahsedeceğim. Çocuk kötü  bir alışkanlık edinmişti. Ucuna sivri çivi çakılmış bir sopa ile o devirde evlere içme suyu taşıyan deriden su kablarını- kırbalarını deliyordu. Evcil hayvan derisinden yapılmış su tulumu demek olan kırbaya sivri çivi ile dokunuldu mu kolayca delinecek bir çeçit su kabı idiler o deri tulumbaları. Ebu’l Vefa’nın oğlu da bu kabları delmek olan kütü bir huy kendine edinmiş idi.

Bir din büyüğünün oğlunun bu kötü işi çok sürmeden duyulur. Çocuğun yaptığı zararlardan vazgeçeceğinden,  zarara uğrayanlar çocuğu: Ebu’l Vefa’ya şikâyet etme derdinde iken.

Ebu’l Vefa Hazretleri birinden, hadiseyi duyunca hayretler içinde kaldı. Nasıl olur da bunca dikkat ve özenle yetiştirdiğimiz oğlan, haram lokmadan uzak tuttuğumuz bu çocuk böyle bir şey nasıl yapar, Ebu’l Vefa kendi kendine der? Ebu’l Vefa çocuğundan zarar görenlere “Tamam” dedi. Konu anlaşıldı, gereken yapılacak, sizin de zararınız ödenecektir. Önce kendinden işe başlar:

— Acaba ben bu çocuğa yanlışlıkla da olsa haram yedirdim mi? diye düşündü. Bir şey bulamadı. Hanımına sordu:

— Hanım sen bu çocuğa hamileyken veya ona süt emzirirken haram bir şey yedin mi? Çok iyi düşün, bana bildir? Yoksa oğlanın sonu kötü olur dedi.

Hanım düşündü, taşındı, rüyaya istihareye yattı, nihayet bir olayı hatırladı. “Oğlu ile hamileyken oturmaya gittiği bir komşu evinde, masada portakallar varmış. Onları görünce canı çekmiş ama istemeye de utanmış. Ev sahibi hanım bulundukları odadan dışarı çıkınca, yakasındaki iğneyi portakallardan birine batırıp sularını içmiş.”  Hanım, Bunu Ebu’l Vefa Hazretlerine anlatmış.

Ebu’l Vefa: “Aman hatun hiç vakit geçirmeden o komşuya git, olanı biteni dosdoğru anlat ve helallik dile” diye tembih de bulundu. Kendi de sakacıları çağırdı, kimin kaç tane kırbasını delmiş öğrendi, hepsinin parasını ödedi ve haklarını helal ettirdi.

Oğlana olayın başından sonuna kadar geçen hiç bir şey denmedi. Hakkında böyle şikâyet var, bir daha yaparsan asarız, keseriz, çocuğu tehdit etmedi. Ama çocuk bir daha çivili sopa ile kırbaları delmedi.

Önce aile kendisinde aradı sorunun kaynağını ve buldu da… Suç hemen çocuğa anlatılmadı.  Sorun halledilince  problem kendiliğinden ortadan kalkmış oldu…

Evet kardeşlerim! bu gün Türkiye’mizde problemlerden en büyüğü bu işte: Çocuklarımıza din terbiyesi verememektir. Ne yazık ki  çoğumuzu evlatlarımızı maddeten yetiştirme gayretindeyiz. Bu çok yanlış, Vatandaşların çoğu bütün gayretini geçici dünya için harcıyor. Önümüzde sonu olmayan ölümün arkasındaki hesap günü bizi bekliyor. Cehennem ateşinden nasıl kurtulurum kendine demeden? O sonsuz mutluluk yeri olan Cenneti nasıl kazanırım düşüncesine sarılmadan: Kendilerini ve evlatlarını cehennemlik yapmaları, bizi fazlasıyla üzüyor, ama duadan  başka elimizden gelmiyor. Kız ve Erkek evlatlarda namaz yok. Kızların çoğu hiç müslüman kıyafet giydirmemişler. Bundan maalesef hiç rahatsızlık hissetmiyorlar.   

Peygamberimize Salât ve Selam O’nun üzerine olsun. O mübareğin bir Hadisi şerifi “Çocuklarınıza ikram (ve ihsan) ediniz. Terbiyelerine çok dikkat ediniz. Onları güzel terbiye ediniz.” (Seçme Hadisler; sh: 29, Diyanet Yay.)  “Çünkü onlar, Allah’ın size hediyesidir.” (A.g.e. sh: 30) 

Ya rabbi bizi gafletten Sen uyandır. Nefis ve şeytanın şerrinden koru bizi. Bize Senden en mühim hediye olan: Evlatlarımıza din terbiyesi vermek hususunda bizi uyandır Allahım, Amin Sümme Amin.                                 

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır