Asıl Vazife

Risale-i Nur talebesi iyiliği emretmek, kötülükten men etmekle vazifeli şahıstır. Bu eşsiz eseri , hakikatlarle dolu bu eseri başta kendimiz ve çevremizdeki insanların imanına kuvvet vermek adına anlatmalı, bir adım öteye götürüp onların da okuyup çevresine anlatmalarını temine çalışmalıyız.

İçtimai hayatta çeşitli dert ve sıkıntılarla boğuşan, sefalete girmiş, ahiretini düşünmeyen, felsefe bataklığına düşmüş insanlara bunu anlatmak oldukça güç bir vazife olmakla beraber, alevlerin içinde yanan bu kardeşlerimize yardım etmek bu asırda asli görevimizin başında gelmektedir.

Bunun icin muhatabın bu durumu akıldan çıkarılmamalıdır.  Azami hassasiyet azami itina göstermeli. Bu vazifenin yerine getirilmesi için öncelikle   onu anlamaya çalışmalıyız. Kınamak şöyle dursun onu cehenneme hızla yuvarlanmaktan nasıl kurtarabilirim diye uykularımız kaçmalı. Bir yolunu şaşırmış gördünmü kınama , zira doğru yolu kendin bulmuş değilsin. Onunla iletisime gecip. dürüst bir şekilde duygu ve düşüncelerimizi ifade etmeliyiz.

Samimi yaklaşmalıyız.
Güven , açıklık , içtenlik ve doğallıkla muhatabımıza itimat edeceği bir zemin oluşturmalıyız.

Örneklemelerde bunlara dikkat etmeliyiz.
-İnsan beyni gördüklerini, duyduklarını olduğu gibi depolamaz, bazı yerlerini eksiltip çoğaltarak depolar.
-İnsanlar kazanmaktan çok kaybetmemek isterler.
-İnanç kolay kolay değişmez ama davranış değişirse inanç sorgulanmaya başlar, zamanla davrandığı şekle göre inanmaya başlar.
-Bulundugumuz ortamın yaydığı hava davranış şeklimizi belirler , örnek kütüphanede sessiz olurken maçta , stadda olabildiğince bağırır çağırırız.

Uyumlu olmaya dikkat göstermeli.
Aynı ses tonu aynı hizada konuşmaya özen göstermeliyiz. İnsanlar ne istediğini bilmeyebilir ama ne istemediklerini çok iyi biliyorlar, kırmızı çizgileri aşmamak gerek.
Cazip bir öneriden çok duygularını anlayıp zihnin haritasını keşfetmek fayda sağlayacaktır. Bütün bunlar bize şunu gösteriyorki.

Öncelikle kendimiz numunei imtisal bir mümin olmalıyız , oturma, kalkma , giyim kuşam, saygı, edep , dürüstlük , erdemlik gibi insan olmanın tüm vasıflarını üzerimizde taşımalıyız. Ailemiz ve çoluk çocuğumuzun da bu çizgide olmasına özen göstermeliyiz. Dava adamı ruhunu hiç bir zaman kaybetmemeli , bu enerjiyi etrafımıza yaymaya çalışmalıyız.

Yedi milyarlık dünya nüfusunun sadece iki milyarı müslüman , beş milyar insan kainatın sahibi olan Allah’ın son dini islamı, son Peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa (sav) efendimizi son kitap Kuran-ı Kerimi bilmiyor tanımıyor. Bilmenin getirdiği sorumluluğumuzun farkında olup bu uğurda mesai sarfetmeli, diğer insanlar gibi olmamalıyız.

Allah hizmetten geri bırakmasın gayretimizi artırsın. Ali Uçar abi Amanya’da yılda dörtyüz konferans veriyormuş, Abi bu kadar kendinizi yormasanız diyen kardesimize pencerenin önünden geçen insanlari göstererek, 

-kardeşim bunlar cehenneme koşarken ben nasıl rahat olabilirim.

Ali Uçar abi gibi tüm abilerin say ve gayretleri ortada, üstadımız sağlığında otuz ülkeden fazla ülkeye kitap göndermiş.  Bu iletişim asrında bizler her mahalleye, her okula, her eve , her gönüle girmeliyiz.

Kuran hakikatlerinin girmedigi bir kıl çadır dahi kalmamalı ki Peygamberimiz (sav)’in “Onlar benim kardeşlerimdir” hadisi şerifine mazhar olan ümmet olabilelim. Dua edelim.

Çetin Kılıç