Ateşe Benzin Atmayınız!

İslamda lanetleme, beddua var mıdır? Her konuda bakılacak ilk kaynak; Kur’an ve Sünnet’dir. Kime? Niçin? Beddua edilir? Her hoşlanmadığımız harekete veya kişilere beddua etmek hakkımız var mıdır?

Müslümanlar; yalnızca duygularının şehvetine kapılmamalı, aklını; gerektiğinde duygularını gemlemekte kullanmalıdır ki hata yapmasın. Sıradan insanların hataları yalnızca kendilerini ilgilendirirken ülkeyi idare edenlerle ülkede etkili kanaat önderlerinin hataları, bütün ülkeye zarar verir, ülkenin siyasi ve ekonomik istikrarını bozar. Ve bu masum milletin geleceğini etkiler. Yıllarca bu ülkede milli iradeyi hiçe sayan iç ve dış vesayetçileri sevindirir ve sevindiriyor da. Müslümanlar birbirleriyle boğuşarak onları sevindiremez.

Günde beş vakit namaz kılan Müslümanlar Tebbet suresini okuduklarında, Peygamberimize çok kötülükler yaptığı için Allah tarafından naletlenen Ebi Leheb için ’’ Ebi Leheb’in iki eli kurusun. Kurudu da’’ diye beddua ederler ve kıyamete kadar da edeceklerdir.

Bediüzaman ise; Mektubat isimli eserinin 19. Mektubunda Peygamberimizin yaptığı beddualara örnekler verir. Altı tanesi aşağıda anlatılmıştır.

-Perviz denilen Fars Padişahı, nâme-i Nebeviyeyi yırtmış. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma haber geldi. Şöyle beddua etti: ‘’Yâ Rab! Nasıl mektubumu paraladı; Sen de onu ve onun mülkünü parça parça et.” (*)

İşte şu bedduanın tesiriyledir ki, o Kisrâ Perviz’in oğlu Şirviye, hançerle onu paraladı. Sa’d ibni Ebî Vakkas da saltanatını parça parça etti. Sâsâniye devletinin hiçbir yerde şevketi kalmadı. Fakat Kayser ve sair melikler, nâme-i Nebeviyeye hürmet ettikleri için, mahvolmadılar.

(*)Buharî, İlim: 7; Cihad: 101;

-Tevatüre yakın meşhurdur ve âyât-ı Kur’âniye işaret ediyor ki: Bidâyet-i İslâmda, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Mescidü’l-Haramda namaz kılarken, rüesa-yı Kureyş toplandılar, ona karşı gayet bed bir muamele ettiler. O da, o vakit onlara beddua etti.

İbni Mes’ud der ki: “Kasem ederim, o bed muameleyi yapan ve onun bedduasına mazhar olanları, gazve-i Bedir’de birer birer leşlerini gördüm.”(*)

(*)Buharî, Salât: 109

-Mudariyye denilen Arabın büyük bir kabilesi, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmı tekzip ettikleri için, onlara kaht ile beddua etti. Yağmur kesildi, kaht ve galâ baş gösterdi. Sonra Mudariyye kavminden olan kabile-i Kureyş, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma iltimas ettiler. Dua etti, yağmur geldi, kahtlık kalktı.(*)

(*)Buharî, Tefsir: 3

Utbe, Peygamberimizin kızı Rukiye’nin kocası, Ebu Leheb’in de oğludur. Müslümanlıktan önce evlenmişler, ancak İslamiyet gelince babasının baskısıyla boşanmıştır.

Necm Sûresi indiği zaman, Resul-i Ekrem Efendimiz (asv)’a gelerek küfrünü açıklamış, hakaretlerde bulunmuş ve bununla da kalmayıp mübarek gömleğinden çekerek yırtmıştır. Peygamber Efendimiz de (a.s.m.) “Allah’ım ona bir itini musallat et” buyurarak kendisine beddua etmiştir.

Ebu Leheb arkadaşlarına, “Ey ehli Kureyş, oğlumu korumak için bir tedbir alın. Çünkü Muhammed ona beddua etti” diyerek önlem aldırmaya çalışsa da neticede beddua yerini bulmuş oğlu Utbe bir aslan tarafından parçalanarak öldürülmüştür.

-Hem, nakl-i sahih-i kati ile, Utbe ibni Ebî Leheb hakkında ferman etmiş ki: “Allah’ın bir iti onu yiyecek.” (*) diye, Utbe’nin âkıbet-i feciasını haber vermiş. Sonra Yemen tarafına giderken bir arslan gelip onu yemiş, Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâmın hem bedduasını, hem haberini tasdik etmiş.

(*)el-Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:139; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:664

-Hem başta İmam-ı Tirmizî haber veriyor ki: Sa’d ibni Ebî Vakkas için Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm dua etmiş: “Allahım, onun duasını kabul eyle.” demiş. Sa’d’ın duasının kabulü için dua etmiş. O asırda Sa’d’ın bedduasından herkes korkuyordu. Duasının kabulü de şöhret buldu. (*)(19.Mektup)

(*)Tirmizî, Menâkıb: 27, no. 3751

-Muhallim ibni Cessâme’dir ki, Âmir ibni Azbat’ı gadr ile katletmişti. Halbuki, Âmir’i, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, onu cihad ve harp için kumandan edip bir bölükle göndermişti. Muhallim de beraberdi. Bu gadrin haberi Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma yetiştiği vakit hiddet etmiş, “Allahım, Muhallim’i affetme.” diye beddua buyurmuş. Yedi gün sonra o Muhallim öldü. Kabre koydular, kabir dışarıya attı. Kaç defa koydularsa yer kabul etmedi. Sonra mecbur oldular; iki taş ortasında muhkemce bir duvar yapılmış, o surette yeraltında setredilmiş.(*)

(*)İbni Mâce, Fiten: 1, no. 3930

Müslümanlar; davranışlarını, beyanatlarını ve bunların toplum tarafından algılanışlarını tekrardan gözden geçirmelidir. Her davranışının Kur’an ve Sünnet’e uygun olup olmadığını enaniyete kapılmadan yeniden değerlendirmelidir. Elindeki maddi veya manevi güçlere güvenerek dayatmalarda bulunmamalıdır. Birbirlerine şefkatle bakmalıdır. Onun hoşlanmadığı bir sözünü veya kararını esas alarak onu yıpratmaya çalışmamalıdır. Yapılan binlerce faydalı işleri bir anda yok saymak millet nazarında kabul görmeyecektir.

Müslümanlar şu ayetin anlamını yeniden düşünmelidir:

*Eğer Allah’ın insanlardan bir kısmının kötülüğünü diğerleriyle savması olmasaydı elbette yeryüzü alt üst olurdu. Lakin Allah bütün insanlığa karşı lütuf ve kerem sahibidir(Bakara,251)

İslamda beddua, lanetleme yalnızca din düşmanlarına karşı yapılmıştır ve gerektiğinde de yapılmalıdır. İslam coğrafyasında, sınır komşularımızda nice masumaların, çoluk çocuk kadın demeden bütün Müslümanların kanları akıtılırken beddualarımızın adresi hariçteki düşmanlar olmalıdır. İçimizdeki beddua enerjisini dış düşmanlara yöneltmeye var mısınız? İşte o zaman bütün millet sizinle beraber amin diyecektir.

Dr. Selçuk Eskiçubuk

www.NurNet.Org