Atomdaki Aşkın Sırrı

Modern fizik, senelerce, dalâlet sitesinde bocalayan müsbet ilimleri, hakikat nuruna iletmekde..

Atomu reklâm afişlerinden harp sahala­rına kadar yayan ilim, onun en canlı noktasını tam bir hak analizi ile açıklamadı. Bu yazımızla bu sırlardan iki ana noktayı tam bir riyâzî metodla açıklamak azmindeyiz! Bu gün birer ilmî akide olan bu sırların,

Âyeti kerîmesîle, ayrıca «KÜN» emrinin ih­tiva etdiği mânâ maverasında KUR’ANda bulunuşu, bizlerin ilim zevklerini artırır.

Şimdi Dünyâ ve Arzın yaratılmasına dâir güya müsbet ilim nazariyelerinde «iki kitle­nin çarpışması, her hangi bir sebeble bir mik­tar enerjinin tekasüfü» nü kabul mümkün de­ğildir. Bu eksikliği anlayan ilim adamlarından bir grup da telif edici bir nazariye kurdular. Enerji ve madde, genel jeneratör denilen bir müvellidden hâsıl olur ve birbirine değişebi­lir diye ifâde olunan bu tezde, son asrın atom hakkındaki dehşet verici rakamları karşısın da sönükdür. Son nazariye mucibince kâinat yaradılmış olsaydı, bir atom ancak birkaç senede yaratılabilirdi ?..Atomun her hangi bir metodla görülme­mesine rağmen; riyâzî ve fizik olarak isbat edilen yapısına göre: müsbet yüklü bir mer­kezî çekirdek ve onun etrafında zaman ötesin­de seyreden çeşitli sayıda menfî yüklü elek­tronlar… Bütün bu manzume, basit bir ifâde ile, Güneş sistemine benzer. Bu sistemin ihti­va etdiği enerji, bir şehri mahvedebilir ve bir toplu iğne başındaki atomları saymak, bir in­san için imkânsızdır. Şu rakamlara nazaran on tonluk taşın ihtiva etdiği kudret, Arzın yaratılmasından beri Güneşin Arza verdiği enerjinin çok ötesindedir. Artık Arzın ve hele kâinatın ihtiva etdiği enerjinin hesabı ve tahayyülü muhaldir.

Şimdi mademki Arzın ve kâniâtın her hangi bir müessiri muhayyelen yaratılması, zaman ötesinde mutasavverdir (1). Zamanın en küçük cüzünden daha kısa bir anda tasavvuru muhal bir yaratıcı kudret, bütün atomları imkân âleminde tecelli ettirmişdir. İşte riyaziyenin ve fiziğin son merhalesi, «KÜN» emrinin tasdîki budur. Şübhesiz ki, vasıflarını tahayyül mümkün, aslını tasavvur muhâl yaratıcı olan Allah, ancak şu madde ve enerji hârikasını imkân emr eylemiştir.

Şimdi ikinci noktanın analizine geçiyo­rum. En hakîki ifâdesîle maddenin sembolü olan atomda tam bir aşk mevcütdür. Müstehzi münkire, Sûre-i Bakara’nın 15 inci Âyetinde buyurulduğu veçhile, asıl Allahın onlarla na­sıl istihza etdiğini, Dâvamı müsbet metodla isbat ederek göstereceğim.

Onlar ise şübhesiz inadda devam eder­ler; bunların hâli biz hekimlerce malumdur.

Atomun yukarıdaki yapılış şekline göre, mühim bir suâl hatıra geliyor: Acebâ mad­denin madde oluşunu temîn eden atomun bu bünyesi başka ve daha az girift bir yapılışda olsaydı madde muvâzenesini temin mümkün olmaz mı idi?.. İşte bu imkânın mevcud ola­bileceğini isbat edecek ve asıl yapılışın sırrına yaklaşacağız.

Malûmdur ki, atomun ve maddenin ayak­ta durabilme kabiliyeti, elektronik muvâzene esâsına dayanır. Yine fizik sahasında elektrolik muvâzene, çeşitli şekillerîle mevcütdür: Hayatî kimya ve diğer tabîî ilimlerde gördü­ğümüz veçhile Miçeller sistemi, kolloidâl cisimler, iyonizasyon hâdiseleri, muhtelif ener­ji çeşitlerile husule gelen elektrik muvâzene­leri (ışık, haraket).

Bütün yukarıdaki hâdiselerde cisimler dönmeden gayet basit olarak elektrikî muvâzenelerini temin edebilmektedirler. İşte atom, yukarıdaki çeşitlerini saydığımız tarzlardan biri ile yaratılabilirdi ve yine madde olurdu.

Yine tabiat kanunlarîle çok uğraşanlar bilirlerki, kâinatda bir natürel hâdise, dâima en serî ve en kısa yoldan yaratılır. Bütün bu müteârifelerden şu netice çıkar: Atom ve madde sırf, 

 
Âyeti kerîmesinde belirtildiği veçhile, Allah’ı teşbih ve aşkını izhar için bu kadar girift ve tasavvur ötesi yaratıldı.

Bu kadar derin bir mevzuda garb ilim metodları ve prensiplerîle mevzû’u hal etmek imkânsızdır. Garba pek çok sahalarda ışık veren Muhyeddini Arabi Hz.nin Fütühât‘ında

tefsirinde belirtdiği veçhile, yukarıdaki şekil­le de atom ve madde, saniyenin kâbil-i taksim en ufak cüz’ünde mütenâvip olarak var ve yok olmakda.. Bu şeklîle mevzu, Aynştayn’nın kabul ve isbat etdiği, zaman ötesinde buutlar teorisi ile hâl edilebilir. Hülâsa olarak bu nazariye gereğince zaman kısmen müşehhastır. Hattâ mevcudiyeti de madde için dahi şart değildir. Demek ki, kâinat, saniyede mil­yonlarca var yok oluyor… ve her oluş; zaman ötesi kısa bir anda enerjinin rakseden cüzüler hâlinde temerküzü (atom) dur.

Sûre-i Fâtiha’daki Hamd’in ve hamdiyetin iç mânâsı, bu oluşun ifadesidir.

Kâinatda enerji (KÜN) oluşuyle, anda meydana geliyor ve madde hâlinde yaratıcısı­na Hamdle aşk içinde raksediyor ve onda yok olara, yukarıdaki âyeti kerimenin sırrı tecellî ediyor… sonra emr zamanla mu­kayyet olmadığından tekrar yaratılıyor.

Öyle değil mi? Şehir ceryânı da saniyede elli defa var yok olduğu hâlde dâima yanıyor görüyoruz..

Aşk, yıldızlardan atoma kadar her şeyin sırrı…

____

[1] Mevzû’umuzu dağıtmaması için rakamlar üzerinde durulmadı. Bu rakamlar en ince hesapla mübalağasız olarak hakikatdir.

Onkolog Dr. Haluk Nurbaki (İslamın Nuru Dergisi)

nurbakimektebi.com