Aile ve evlilik kurumunun çerçevesini çizen ayetlere ve Efendimizin sünnetindeki uygulamaya baktığımızda babalara çok önemli ve ağır sorumluluklar yüklendiğini görürüz. Oysa günümüzde babaların bazı asli sorumluluklarını maalesef ihmal ettikleri de acı bir gerçeğimizdir. Babalar iş yoğunluğu, daha çok kazanma gibi farklı sebeplerle önemli ailevi yükümlülüklerinden bazılarını üstlenememektedir. Çoğu zaman eşler ve çocuklar babalardan mahrum bir hayatı yaşamak zorunda kalmaktadır. Özellikle çocuklar sabah erkenden işe giden, akşam geç saatlerde dönebilen, döndüğünde de artık hem zihnen hem bedenen tükenmiş babalardan gerçek bir baba olarak istifade edememektedir.
“Allah’ın yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin verdiği öyle evler vardır ki orada sabah akşam Allah’ı tesbih eden kimseler vardır. Bunları, ticaret de alış veriş de Allah’ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekat vermekten alıkoyamaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nur 24/36-37).
Evet içlerinde sabah akşam Allah’ın anıldığı evler ve bu evlerde Allah’ı anan, namaz kılan, zekat veren kimselerden bahsediyor bu ayetler. Ve en önemlisi bu ayetlerde ticaretin ve alışverişin bu zikre, bu tesbihe, namaza ve zekata engel olamaması üzerinde duruluyor. Oysa günümüzde ticaret ve alışveriş maalesef farz ibadetler için bile birer engelleyici olabiliyor. İş hayatı merkeze alınıyor ve her şey ona göre şekilleniyor. Babaların eşlere ve çocuklara yönelik sorumlulukları hep iş yüzünden ya askıya alınıyor ya da sürekli erteleniyor. Tahrim suresindeki ve Taha suresindeki şu ayetler de bu çerçevede düşünülürse meselenin önemi daha çok anlaşılır:
“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. …” (Tahrim 66/6). “Ailene namazı emret, kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz. Aksine biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç takva iledir.” (Taha 20/132).
Bu ayetlerdeki uyarı ve hatırlatmaları bir de Zümer suresindeki şu ayetle birlikte düşünürsek ailevi sorumluluğun uhrevi yönünün ne denli önemli olduğunu kavrarız: “…Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki bu apaçık hüsrandır.” (Zümer 39/15).
Babaların ailevi sorumluluğu yanında her türlü sorumluluğu en güzel bir şekilde ifade eden şu meşhur hadis de bu konuda bizlere ışık tutmalı, vazife ve sorumluluklarımızı yeniden düşünmemize ve önemini fark etmemize vesile olmalıdır: “Her biriniz bir yöneticisiniz ve her biriniz yönetiminizdekilerden sorumlusunuz: Devlet adamı bir yöneticidir ve halkından sorumludur; erkek, ailesinin yöneticisidir ve onları gözetmekten sorumludur; kadın, kocasının evinin muhafızıdır ve bundan sorumludur; hizmetçi efendisinin malının bekçisidir ve bundan sorumludur. Her biriniz bir yöneticisiniz ve yönetiminizdekilerden sorumlusunuz.” (Buhari ve Müslim)
Birkaç ayet ve bir hadis etrafında işaret etmeye çalıştığımız “babaların sorumluluk bilinci” belki de bir kitap hacminde ele alınması gereken önemli bir meselemiz. Özellikle günümüzde hele hele büyük şehirlerin keşmekeşinde iş hayatının, geçim derdinin, dünyevileşmenin bizleri savurmasına, alıp götürmesine ve bizi biz olmaktan çıkarmasına karşı bilinç ışıklarını yakmak durumundayız. Tabii ki bu bilinçlenmeyi en güzel şekilde yapmamıza kaynaklık edecek olan da ayetler ve hadislerdir.
Babaların sorumlulukları içinde evinin ve ailesinin dünyevi ihtiyaçlarını karşılamak da vardır. Ama insanın ihtiyacı sadece bunlarla sınırlı değildir. Hatta iman gibi, ibadet ve ahlak eğitimi gibi ihtiyaçlarını en güzel şekilde karşılamak; nesillerinin terbiye ve te’diplerini olması gerektiği şekilde üstlenmek babaların daha çok dikkat etmeleri gereken mesuliyet alanıdır. Çünkü bunlar ebedi olan ahiret hayatımızla ilgilidir. Asıl kazanç ahiretimizi kurtarmak, asıl hüsran da (Allah muhafaza) ahiret hayatında karşılaşılacak olan ebedi hüsrandır.
Akıllı kişi, kazancını iyi hesap edebilmek muhasebesini yaparken sadece dünyevi kazancı değil, uhrevi kurtuluşu da göz önünde bulundurmak durumundadır. Bir de yalnız kendi saadetini düşünmemeli, mesuliyeti altında olan ailesini de ebedi hüsrandan kurtarabilmenin gereklerini yerine getirmelidir.
Veli Karataş / Zafer Dergisi