Bahar Mevsimi ve Zinde Kalmak

Bediüzzaman’ın Sözler isimli eserinde sarıçiçekle ilgili çok güzel bir tespit vardır.

“Bir bahar mevsiminde, garibane, mütefekkirane seyahate gidiyordum. Bir tepeciğin eteğinden geçerken, parlak bir sarıçiçek nazarıma ilişti. Eskiden vatanımda ve sair memleketlerde gördüğüm o cins sarıçiçekleri derhatır ettirdi (hatırlattırdı). Şöyle bir mana kalbe geldi ki: Bu çiçek kimin turrası ise, kimin sikkesi ise ve kimin mührü ise ve kimin nakşı ise, elbette bütün zemin yüzündeki o nevi çiçekler Onun mühürleridir, sikkeleridir.

Şu mühür tahayyülünden (hayalde canlandırmaktan) sonra şöyle bir tasavvur geldi ki: Nasıl bir mühürle mühürlenmiş bir mektup, o mühür, o mektubun sahibini gösterir. Öyle de, şu çiçek bir mühr-ü Rahmanidir. Şu envâ-ı nakışlarla (süsleme çeşitleri) ve manidar nebatat (bitkiler) satırlarıyla yazılan şu tepecik dahi, bu çiçek Saniinin mektubudur. Hem şu tepecik dahi bir mühürdür. Şu sahra ve ova, bir mektub-u Rahmânî hey’atını (ayrı ayrı manalar) aldı.

İşbu tasavvurdan şöyle bir hakikat zihne geldi ki: Her bir şey, bir mühr-ü Rabbani hükmünde, bütün eşyayı kendi Halıkına (yaratıcısına) isnad eder (dayandırır), kendi Katibinin mektubu olduğunu ispat eder.

İşte, her bir şey öyle bir pencere-i tevhiddir (Allah’ın birliğini gösteren pencere) ki, bütün eşyayı bir Vahid-i Ehade (Allah’a) mal eder.

Demek, her bir şeyde, hususan zihayatlarda öyle harika bir nakış, öyle mucizekar (mucizeli) bir sanat var ki, onu öyle yapan ve öyle manidar nakşeden, bütün eşyayı yapabilir. Ve bütün eşyayı yapan, elbette O olacaktır. Demek bütün eşyayı yapamayan, bir tek şeyi icad edemez (yoktan var edemez).

İşte, ey gafil! Şu kainatın yüzüne bak ki, birbiri içinde hadsiz mektubat-ı Samedâniye (Allah’a ait mektuplar gibi manalar) hükmünde olan sahâif-i mevcudat (varlıkların meydana getirdiği sayfalar) ve her bir mektup üstünde hadsiz sikke-i tevhid (Allah’ın birliğinin mührü) mühürleriyle temhir edilmiş (mühürlenmiş) bütün bu mühürlerin şehadetlerini (şahitliklerini) kim tekzip edebilir (yalanlanabilir)? Hangi kuvvet onları susturabilir? Kalb kulağıyla hangisini dinlesen “Eşhedü en lâ ilâhe illâllah” (Allah’tan başka ilah olmadığına şahitlik ederim) dediğini işitirsin.”

Bahar mevsiminde beslenmemize dikkat ederek ve açık havada parklar, mesire yerleri, ormanlar, bağlar, bahçelerde bol bol dolaşarak zindeliği yakalayabiliriz. bu konuda eğer çevremizde varsa göletler, göller, deniz kenarları, nehirler, çaylar, derelerin kenarları daha iyi bir tercih olabilir.

Hareketsizlik vücut için en kötü istenmeyen durumdur. Hatta hareketsizlik bir nevi ölümdür. Bunu kolu veya bacağı alçıya alınıp 2-3 ay alçıda kalanlara sorun. O kol veya bacağın civarındaki eklemler bu müddet boyunca hareketsiz kaldıkları için açılmaları ve normal fonksiyon görmeleri aylar almaktadır. Ayrıca o bölgedeki kasların eski tonuslarına gelmesi, zayıflık halinden normale dönmesi uzun zaman almaktadır. Artık bahanemiz kalmadığına göre günde 10 bin adım, yaklaşık 5 km yürüyebiliriz. Bu şekilde hem temiz havayı soluma, hem kâinatı tefekkür, hem de sağlığımızın muhafazası sağlanmış olur. Hiç olmazsa en az haftada 3 gün ve en az 30 dakika yürümeliyiz ki hareketsiz kalıp hastalıklara davetiye çıkarmaktan kurtulalım.

Bu aylarda beslenme için basit ip uçları vermek istersek;

  • Besinler olarak ara öğünlerde ceviz, fındık, badem, süt ayran tüketilebilir.
  • Genelde günde 2-3 litre su içilmesi uzmanlar tarafından tavsiye edilir. bunu tutturmak çok zor olsa da susadığımızda ne kadar su içsek o kadar kardır. Burada en önemli bir konu da sıvı olarak suyun yerini diğer hiçbir içeceğin alamayacağıdır. Vücuttaki işlemlerde su kullanılır. Bunu örneklemek gerekirse; evde, arabada temizlik işini en iyi ne ile yaparız? Tabii ki su ile. Bu insan vücudu için de aynıdır. Gazoz, kola, ayran, çay, kahve suyun yerini tutamaz. Ayrıca diğer içtiğimiz sıvılar böbrekleri daha fazla çalıştırarak daha çok su kaybına neden olabilir. Hülasa su hayattır, susuz hayat düşünülemez.
  • Su güzellik için de idealdir. Detoks etkisi yapar ve cildi canlı tutar.
  • Bahar aylarında mümkün oldukça geç saatlerde yatmamalıdır. Geç yatılınca geç kalkılmakta ve yeterince dinlenilememektedir. “Erken kalkan işine, geç kalkan düşüne.” denilmiştir.
  • Bahar aylarında sabahları alınan bir duş insanı zinde tutar. Bahar mevsiminde yeşillikler arttığından, yeşil yapraklı sebze ve meyvelerden istifade etmeliyiz. Bu besinler de vücudumuzda detoks görevi yapar.
  • Midemiz büyük bir fabrikadır ve onun da istirahate ihtiyacı vardır. Dolayısı ile yemekleri hazmetmek de yemek yemek kadar önemli olduğu için yediğimiz yemeklerin arasında 4-5 saat mola mutlaka olmalıdır. Midemiz çöp kutusu veya önümüze gelen her şeyin içine atılacağı bir kap değildir.
  • Ekmek tüketimini azaltmalı ve tam buğday unundan yapılmış mamulleri tercih etmeliyiz.
  • Günlük tuz alımını 5 gr (yazı ile beş gram) ile sınırlamalıyız. Günlük ihtiyaç olan beş gram tuz zaten yediğimiz her türlü gıda ve yemeklerden rahatlıkla alınmaktadır. Yemeği daha tatmadan tuz serpme alışkanlığımızı terk etmeliyiz.

Sonuç olarak bu güneşli ve güzel günlerin kıymetini bilip, tadını çıkarmalıyız. Bunun için sadece pazar günü değil, haftanın her gününde mutlaka belirli bir zaman ayırmalıyız. İnsanın rahatı faaliyettedir. Faaliyette lezzet vardır.

Prof. Dr. Sıtkı Göksu – nurdanhaber.com