Bedenin ritmi: Biyolojik saat nedir?

Bazı sabahlar saatiniz çalmasa da neden kendiliğinizden uyanırsınız? Ya da neden tam da öğün saatlerinde yemek yeme ihtiyacı hissedersiniz? Gün içinde karşılaştığımız bazı olaylarda adeta bir saat bize neyin, ne zaman yapılması gerektiğini hatırlatır. İşte bu, Yüce Rabbimiz’in vücudumuza yerleştirdiği bir saattir. Ancak gerçekte ne beynimizde akrep ve yelkovan vardır, ne de içimizdeki organların bunlara bakacak gözleri… Bilim adamları bedenimizin derinliklerinde saklı bu saati, “Biyolojik Saat” olarak isimlendirmektedirler.

Biyolojik Saat Nedir?

Evrendeki her şey gibi, canlıların vücut faaliyetleri de belirli bir düzen içerisinde gerçekleşir. Bunlar günlük, aylık ya da yıllık periyotlar içerisinde olabilir. 

Günlük olan, yani 24 saatlik periyotlarla gerçekleşen bu duruma “Biyolojik Saat” denir. Biyolojik saat, adından da anlaşılabileceği gibi canlılarda zamanı ölçmeye yarayan bir mekanizmadır. En güzel örnek, uyku döngümüzdür. Günün belirli saatlerinde uyur, belli saatlerinde uyanık kalırız ve bunu sürekli tekrar ederiz. Ruh halimiz, hormon düzeylerimiz, uyku düzenimiz, beslenme saati, vücut ısımız ve metabolizmamız, hepsi günlük bir ritim içinde çalışır.

Yukarıdaki ifadelerden de anlaşıldığı gibi, insanlar da dâhil yaşayan organizmaların bir iç biyolojik saati olduğu bilinen bir gerçekti. Ancak, bugüne kadar bu saatin nasıl çalıştığı konusunda yeterince bilgi edinilememişti. İşte 2017 Nobel Tıp Ödülü’nün sahipleri, Biyolojik saatimizi inceleyen ve iç yüzünü aydınlatan ABD’li bilim insanları Jeffrey C. Hall, Michael Rosbash ve Michael W. Young oldu. 

Nobel Tıp Ödülü Getiren Buluş: Biyolojik Saatin Çalışma Mekanizması 

Jeffrey Hall ve Michael Rosbash, örnek organizma olarak meyve sineklerinin DNA yapısında, period geni diye adlandırılan bir kısmın, biyolojik saatin düzenlenmesinde etkili olduğunu buldular. Ancak bu buluş biyolojik saatin nasıl çalıştığını açıklamada yeterli değildi. Çünkü period geninin aktivitesinin durdurulabilmesi için, sitoplazmada üretilen PER geninin çekirdeğe ulaşması gerekiyordu. Peki, bu nasıl gerçekleşiyordu? Bu soruya da cevap bu yılki Nobel Tıp Ödülü’nün üçüncü sahibinden geldi. Michael Young “zamansız” ve “çift zamanlı” diye adlandırılan iki gen daha keşfetti. Bu iki genin PER proteininin hücre çekirdeğine girebilmesini ve period geninin aktivitesinin durdurulmasını sağladığını gösterdi. Böylece 24 saatlik bir döngünün nasıl gerçekleştiği çözülmüş oldu.

Saat Nerede? 

Biyolojik saat beyinde bulunan bir ana saat tarafından kumanda edilir. Biyolojik saat, insanlarda, beyinde epifiz adını verdiğimiz nohut büyüklüğündeki bir bezin içindedir. Merkezdeki “suprchiasmatic nucleus (SCN)” adı verilen hücre topluluğu clock (saat) proteinleri salgılayarak biyolojik saati komuta eder. Ayrıca, bu ana saat tarafından yönetilen böbrek, akciğer, karaciğer ve damar gibi çeşitli organlarımızda bulunan ve sadece bulundukları organı etkileyen çevresel saatler de vardır. 

Ya Saat Bozulursa… 

Uzak mesafeli uçak yolculuğu (jetlag), vardiyalı çalışma, gece yemeler, gece ışık kirliliği ve ağır hastalık hali gibi durumlarda dış çevre ile biyolojik saatimiz arasında geçici bir uyumsuzluk doğduğunda biyolojik saat bozulabilir.

Bilindiği gibi, uzun uçak yolculuklarından sonra varılan şehirdeki saat farkı nedeni ile yaşanan şaşkınlık, afallama ya da uyku ve iştah sorunları bu bozulmanın bir sonucudur. Çünkü tüm canlıların bedenleri, kusursuz bir denge içerisinde işlemek ve içinde bulunduğu ortamın tüm koşullarına yine en kusursuz şekilde uyum sağlamak amacı ile programlanmıştır. Yaratılışı gereği vücut, her zaman yaşanan bölgedeki düzenini sürdürmek istemekte, ancak gerekli ipuçlarını alamamakta ve bu yüzden de bocalamaktadır. 

Biyolojik saatin bozulması sonucu; hormonal düzensizlik, obezite, diyabet, uyku bozuklukları ve kanser gibi rahatsızlıklar ortaya çıkabilir. Fakat bozulan ritmin ortaya çıkarabildiği en büyük rahatsızlık, bipolar bozukluk-manik depresif bozukluktur. Son yıllarda gittikçe artan SAD (Seasonal Affective Disorder), yani “Mevsim kaynaklı bozukluk” denilen rahatsızlığın sebeplerinden biri de budur aslında. 

Biyolojik Saatimizi Kim Kurdu?

Sonuç olarak biyolojik saat, canlıların her türlü faaliyetlerinin zamanlamasını belirleyen, her an bizi takip eden ve içinde bulunduğumuz ortama göre ayarlamalar yapan, üstün bir aklın ve gücün varlığını ortaya koymaktadır. Dolayısıyla küçük ya da büyük, düzen olan her yerde, mutlaka bu düzenin bir kurucusunun ve koruyucusunun olması gerekir. “O, yaratıp şekillendiren, âhenk veren ve düzene koyandır” (A’lâ suresi, 2) ayeti bize bu düzenin sahibini bildirmektedir.

Vücutta biyolojik saat tarafından yapılan 24 saatlik programlama bizlere Kuran’da da şu ayetle haber verilmektedir: “O, geceyi size bir örtü, uykuyu istirahat zamanı ve gündüzü de hareket ve çalışma vakti yapandır.” (Furkan suresi, 47)

Aynı şekilde evrendeki biyolojik saat ile ilgili olarak da şu ayet dikkat çekicidir: “Gökleri ve yeri hak ile yarattı. O, geceyi gündüzün üzerine, gündüzü de gecenin üzerine sarıyor; Güneş ile Ayı da itaatkâr kıldı. Onların hepsi de belirlenmiş bir vakte kadar akıp gider. Bilin ki, Onun kudreti herşeye üstündür ve O çok bağışlayıcıdır.” (Zumer suresi, 5)

Hayat kılavuzumuz olan Yüce Kitabımız bizlere biyolojik saatimize uygun olarak ibadet vakitlerimizi, Rum Suresi 17. ve 18. ayetlerinde şöyle bildirmektedir: “Haydi siz, akşama ulaştığınızda, sabaha kavuştuğunuzda, gündüzün sonunda ve öğle vaktine eriştiğinizde göklerde ve yerde hamd kendisine mahsus olan Allah’ı tesbih edin.

Prof. Dr. Fatih Satıl – Zafer Dergisi

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: