Bedîüzzâman Diyor ki: “Kur’ân bizi siyasetten şiddetle menetmiş”

Günümüzde siyaset denilince parti ve hükümet akla gelmektedir. Öyle bir hale getirilmiş ki sosyal hayattaki bütün müşküller siyasetle çözüldüğüne inanılıyor.

Çünkü, idarî icraatlar öyle çalışıyor ve öyle de devam ediyor. Herhangi bir resmi dairede, bir resmi işlemi tavassutuz ve rüşvetsiz takip etmek bir hayli engelleri göze almak demektir. Zaten vatandaş da bu bilinçte olduğu için rüşvet ve tavassutla iş takibine alışkındır. Keza, siyasi iktidarlara yakın yandaşlar, iktidarın temsilcileri gibi sahaya çıkıp siyaseti emellerine basamak yapıyorlar. Bilindiği gibi günümüzün siyaseti tamamen menfaat üzerine dönüyor, bunun için Bediüzzaman: “Menfaat üzerine dönen siyaset canavardır.”1 demiş.

“Selef-i Salihînden başka, siyasetçi, ekserce tam müttakî dindar olamaz. Tam ve hakikî dindar, müttakî olanlar, siyasetçi olmazlar.”2, bu nedenle Bedîüzzâman, diyor ki: “Kur’ân bizi siyasetten şiddetle menetmiş. Evet, Risale-i Nur’un vazifesi ise, hayat-ı ebediyeyi mahveden ve hayat-ı dünyeviyeyi de dehşetli bir zehire çeviren küfr-ü mutlaka karşı, imanî olan hakikatlerle gayet kat’î ve en mütemerrid zındık feylesofları dahi imana getiren kuvvetli burhanlar ile Kur’ân’a hizmet etmektir. Onun için Risale-i Nur’u hiçbir şeye âlet edemeyiz.”3

Üstad, siyaseti, gaflet ve dalâletin en boğucu, aldatıcı, en geniş perdesi, İnsanın dar dairedeki gerçek vazifesini bırakıp, geniş dairelerdeki siyasî ve içtimaî hadiselerle gereksiz olarak ilgilenmesini zararlı görmüş ve Nur talebelerine manen şöyle hitap ediyor:

Eğer sizler sohbetlerinizde ve konuşmalarınızda hep siyasi mesellere yer verirseniz, sizler de onlara benzemiş olursunuz. Bundandır ki: Nur talebeleri bütün himmetlerini insanların kurtuluşuna sarf ederler. Siyaset gibi malayani ve boş şeylerle vakitlerini kaybetmezler.

Kur’ân-ı Kerim’de ve onun tefsiri olan hâdis-i şeriflerde meâlen beyan edildiği üzere: Cenab-i Allah’ın beğenmediği, kötü gördüğü, yasakladığı şeyler kimde varsa kötü; O’nun razı olduğu şeyler kimde varsa iyidir. İşte siyasette bu ölçü yoktur. Yandaşını iyi; muhalifi ise kötü görür.

“Nur şakirtleri, hiç siyasete karışmadılar, hiçbir partiye girmediler. Çünkü iman, mâl-i umumîdir. Her taifede muhtaçları ve sahipleri var. Tarafgirlik giremez. Yalnız küfre, zındıkaya, dalâlete karşı cephe alır. Nur mesleğinde, mü’minlerin uhuvveti esastır.”4

Risale-i nur cemaatinde sevk ve idare şahısların elinde değildir. Cemaatin şahs-i manevisindedir. Daima “Hakkın hatırını âlidir, hiçbir hatıra feda edilmez”5, düsturu ile hareket ederler. Kur’ân’ı Kerim’de Ali İmran ve Şura süresinde ki emirlere bağlı olarak istişare ve şer’î meşveret esaslarına bağlı hareket ederler. Ne şahısların tekelinde ne de siyasetle uğraşmazlar. Seçim zamanında vatandaşlık görevini yerine getirmek üzere sandığa gidip oyunu kullanırlar. Biri siyasete girse de kendi adına girer, o da Nur Cemaatini bağlamaz.

Hulâsa, Günümüzde ki siyaset tamamen menfaat ve tarafgirlik üzerinde hareket edildiği için, Bediüzzaman Hazretleri: “Kur’ân, bizi şiddetle siyasetten menetmiştir.” Dolayısıyla Risale-i Nur gibi bir hakikati siyasete alet etmeden, siyasetten uzak kalmayı ve küfr-ü mutlaka karşı; Kur’ân’a hizmet etmeyi, şer’i meşveret kararlarına bağlı hareket etmeyi emretmiştir.

Rüstem Garzanlı

www.NurNet.org

28.03.2016

      Dipnotlar:

  • Mektûbât say.456
  • Emirdağ lah. Say.53
  • Şualar, say.159
  • Emirdağ,Lâhikası, say.157
  • Münâzarât, say.49