Ebu Hureyre radıyallahu anh, Resûlullah (sav)’in şöyle buyurduğunu rivayet etti: “Allah, her yüzyılın başında bu ümmet için dinini yenileyecek birini (müceddid) gönderir.” (Ebu Dâvûd, Melâhim, 1)Her asrın başında Hadis-i şeriflerde geleceği müjdelenen dinin yüksek hadimleri, dini meselelerde, kendilerinden ve yeniden bir şey çıkarmazlar, ahkâm getirmezler. Esaslarda ve dini hükümlerde Kur’an’a ve sünnet-i Muhammediyeye (sav) harfiyyen ittiba ederler. İşte Mevlana bunlardan biridir.
Mevlana hazretlerinin yaşadığı dönem zor bir dönemdi. Bu zor dönemde insanlara ümit olmuştur. Mevlana, herkese kurtuluş için bir sığınak olduğunu göstermiş, onları Allah’a yönlendirmiştir. Allah’a sığındıkları zaman dünya ve ahiret mutluluğuna ulaşabileceklerini onlara anlatmıştır.
Mevlana’nın en önemli özelliği, söylediklerini yaşayan bir insan olmasıdır. Mevlana, düşüncelerini bizzat yaşayan bir insandır. Bir de Hz. Mevlana, hayatın içinden olan şeyleri ortaya koymuştur. Mevlana’nın üslûbunda Kur’an üslûbu hâkimdir. Onun Mesnevî’si konulu tefsir mahiyetindedir. Kıssalarla, hikâyelerle, nasihatlerle karşısındakilere hem Kur’an’ı, Sünneti anlatır hem de hayatın problemlerini sergiler. Hz. Mevla’nanın 742. Vuslat yıldönümü Uluslar arası anma törenleri 7-17 Aralık -2015 tarihlerinde Konya’da yapılıyor. Törenler şeb-i arus merasimiyle sona erecek. Bu vesileyle, Mevlana’nın Mesnevî’sinde bir gezintiye ne dersiniz…
*Eşeğin varsa mutlaka semer de olur. Canın var ise ekmek az çok gelir korkma.
*Rahmet kapıları dilencilere hırslarından dolayı kapandı.Zekât verilmeyince yağmur bulutu gelmez, zina artınca bulaşıcı hastalıklar artar. İçine gam ve kasvetten ne gelirse korkusuzluk ve küstahlığından gelir.
*Sırların gönülde kalırsa, muradın çabuk gerçekleşir. Tohum toprağa gizlenirse yeşerir.
*Zahiri güzelliği ait olan aşklar aşk değildir. Onlar sonuçta utanç olurlar.
*Bu sıkıntılar çileler ocağın posayı gümüşten ayırması içindir. İyi ve kötünün imtihanı altının kaynatılıp, tortunun üste çıkmasıdır.
*İnsan tarafgirlik, hiddet ve şehvetten şaşı olur. Hiddet ve şehvet ruhu Hak’tan ayırır. Garez gelince, hüner örtülür.
*Kuran’ın hükümlerini tutar,kıssalarından hisse alırsan can kuşuna ten kafesi dar gelir.
*Helal lokma, nuru ve olgunluğu arttırır.İlim, hikmet, aşk, incelik helal lokmadan doğar.Lokma tohumdur; mahsulü fikir.Lokma denizdir; incisi fikir.
*Ağızdan bir kere çıkan söz; yaydan çıkan ok gibidir.
*Yusuf gibi güzel olamadıysan bari Yakup gibi ağlamayı öğren.
*Aşığın vergisi, can vermektir.Hak uğruna ekmek verene ekmek verilir. Can verene can katılır.
*Sel ister bulanık olsun, ister saf olsun madem ki geçicidir, onu konuşarak vakit öldürme.Dünya malı sele benzer.
*Mal ve para külah gibidir.Külaha keller sığınır.
*Sıradan otlar, bir ayda yetişir.Gül yetiştirmek istersen bir yıl bekleyeceksin.
*İstetmeden vermeye bak.
*Kasırga, ağaçları yerinden söker.Ama alçak otlara şifadır.Gönül, sende Allah’a karşı ot gibi mütevazı ol da rahmete eresin .
*Hışım, şehvet ve hırs rüzgârı namaz ehli olmayanları siler süpürür.
*Bazı suçlar ve günahlar rahmet ve kurtuluş sebebidir. Ömer Peygamber’i öldürmeye geldi.İman etti. Âdem yasak meyve yedi. Kulluk ve dünya hayatı başladı.
*Mal çöptür. Ama boğazına da bir takıldı mı âb-ı hayatı içmene engel olur.
*Bu dünyada en iyi ehliyet, iyi huydur.
*Her şey bir şeyle buluşur da hayat bulur. Erkek kadınla buluşur çocuk olur, toprak bulutla buluşur bereket olur.
*Her canın gıdası farklıdır. Öküz şekerden ne anlar?
*Cömertlik; şehvet ve lezzetleri terk etmektir. Şehvet yüzünden düşen kalkamaz, hiç unutma.
*Güzele eş olan kurtuldu. Kara odun ateşe eş oldu aydınlık geldi. Ölmüş buğday (ekmek) cana eş oldu hayat geldi.
*Dost, altın gibidir, bela da ateşe benzer. Halis altın ateş içinde saf hale gelir.
* Ay, ancak geceleyin cilve eder. Sevgiliye gece git.
* ‘Akıllının düşmanlığı cahilin sevgisinden yeğdir ‘der Hak Peygamber.
* Şehvet yılanını hemen ez ki, büyüyüp başına ejderha kesilmesin.
*İnsan yazın kışı ister, kışın da yazı… Bir hale katiyen razı olmaz,ne darlıktan hoşlanır, ne genişlikten ve boşluktan. Rahata erdi mi de inkâra sapar. Geberesi insan, efendisine ne kadar da nankördür.
*Karanlığın ardında nice güneşler var. Ümitsizlikten sonra nice ümitler var!…
*Ten yeşilliğe ve akarsuya meyleder. Çünkü aslı topraktır. Can hikmete ve bilgilere meyleder. Ten yere, Can göklere meyleder. Ruhun aslı yücelerdendir, tenin aslı yerden.
*Ayağın kırıldı diye üzülme. Allah sana belki kanat verecek. Kuyu dibinde kaldın diye kırılma, belki oradan bile bir kapı açılır. (Yusuf kuyudan sultan oldu)
*Aklı bir dostun aklına dost et de ‘Onların işi danışmaktır’ ayetini oku, ona göre iş yap.
*Secde ve rüku varlık tokmağını Allah kapısına vurmaktır. Çok vur, mutlaka açılır kapı.
*Yılan insanın sadece canını alır. Kötü arkadaş cehenneme sürer de ebedi hayatını mahveder.
*Açlık, ilaçların padişahıdır. Hekimler niye perhiz verir düşünsene.
*Mesnevi bir merada yayılan türlü hayvanları seyre benzer. Sen o hayvan ve örneklere takılma, merayı ve kendini seyretmeye çalış.
*Zikir fikri titretir, harekete geçirir. Zikri fikrine güneş yap .
*Nefsiyle savaşmak alçak adamın işi olamaz. Eşeklere Misk sürüldüğünü gördün mü hiç?
*Kardeş, elini duadan ayırma. Kabul edilmiş, edilmemiş sana ne!. Sen duaya devam et.
*Kadının bakışı fitnedir. Bu bakışa bir de sesi eklenirse felaket yüz kat olur. Ona karşı durmak Yusuf ‘ların işidir
*Tohumu toprağa niçin atarız? Çürüsün, yok olsun, kaybolsun diye değil. Çiçek olarak boy atsın diye toprağın bağrına düşer. İnsan da böyle işte…
*Yere hangi tohum ekildi de bitmedi? İnsan tohumu bitmeyecek diye şüpheleniyor musun?
*Hazan, baharın mürididir; sararak, ah ederek onu ister… Nihayet bahar şeyhi onun başına ulaşır, onu diriltir. Baharın mürdi böyle dirilir ve ölü kalmazsa, hakkın müridi yolun ortasında neden mundar kalsın?…
*Alemin bal şerbetinden bana ne! İşte önümde benim ayran tasım.
*Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
*Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
*Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
*Yüz rüzgarı olmak isterdim…
*Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz
*Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz..
*Gel, gel, ne olursan ol yine gel,
*İster kafir, ister mecusi,
*İster puta tapan ol yine gel,
*Bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir,
*Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel
Mevlana, imanı tam, gönlü geniş, Allah aşkıyla kendinden geçen ve Peygamberimize (sav) sonsuz sevgisi sağlam bir İslam alimidir.. Mutlak hakikate ulaşabilmek için aşk ve vecdle, Allah’ı seven O’na hamd eden bir mütefekkirdir. Bütün eserleri bu aşk ve hamd ü senadan başka bir şey değildir. Mevlana kendisini yanlış tanıtmak niyetinde olanlara seneler öncesinden şöyle sesleniyordu:
*Ben Kur’an’ın sadık bir kölesiyim.
*Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim
*Ben Hz. Muhammed’in (sav) ayağının tozuyum
*Biri benden bundan başkasını naklederse
*Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikâyetçiyim…
Hz. Mevlana’nın Yedi Öğüdü:
1.Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
2.Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
4. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
5. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
6. Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
7. YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL.
Hz. Mevlana’nın eserlerini okurken “Bu bana Allah’ı anlatacak” gözüyle bakılmalıdır. “Ben peygamberinin ayağının tozuyum. Kur’an’ın sadık kölesiyim” diyen bir alimin kitabı olduğunu bilmek lazımdır.
Hz. Mevlana’yı bazı çevreler Allah’tan, Kuran’dan, peygamberden ayrıymış, yeni bir şey icat etmiş birisi gibi gösteriyorlar. Bu çok büyük bir iftiradır.
Mevlâna’yı hümanist olarak tanımak büyük bir cahillik ve vicdansızlığın eseridir.. Mevlâna’yı “hümanist bir ozan” şeklinde takdim etmek, Mevlana’nın Kur’an’a, Resûlüllaha (sav.) dayanan manevi fazilet kaynaklarını görmemektir. Mevlana, tefekkür âleminde bir kutuptur. Mevlana ve bütün İslam alimleri sadece insanı değil her şeyi Allah namına sever onların Allah’ın harika bir sanat eseri olduğunu ifade ederler. Birlik ve sevgi tohumlarını insanlığın kalplerine eken ‘Ne olursan ol yine gel’ sözleriyle insanlığa seslenen Hz. Mevlana, bu sözleriyle bütün insanlığı en büyük gerçeğe, Allah’ın birliğine, Kur’an’a, Peygamber Efendimizin (sav) sünnetine çağırmaktadır.
Asrımızın manevi hastalıklarının doktoru Bediüzzaman, Mevlana hakkında, “Hazret-i Mevlana benim zamanımda gelseydi, Risale-i Nur’u yazardı. Ben de Hazret-i Mevlana zamanında gelseydim, Mesnevî’yi yazardım. O zaman hizmet Mesnevî tarzındaydı. Şimdi Risale-i Nur tarzındadır.” diyordu.1 Evet, Kur’ân’a hürmetin kırıldığı bu asrın hizmet metodu Risale-i Nur tarzındadır. Akılların ve kalplerin sağlam olduğu Mevlana’nın yaşadığı dönemde ise, Hazret-i Mevlana’nın Mesnevî’si yeterli oluyordu. Fakat gönüllerin sönükleştiği, akılların ve kalplerin de maddeye ve dünyaya çevrilmek istendiği ve imani şüphe ve vesveselerle susturulmak istendiği asrımız insanına tehlike oranında büyük çaplı, akla ve kalbe beraber hitap edebilen, düşüncede felsefeye meydan okuyan eserler lazımdır. Bu da Risale-i Nur eserleridir. Risale-i Nurlar; bu asrın doktoru ve ilacı hükmünde olup, bu asra özgü bütün hastalık ve sorunlara kati çözüm ve tedaviler üretmiş bir eserdir, denilebilir.
Risale-i Nurların temelini iman hakikatlerini anlatan konular meydana getirir. . Allah’ın varlığının ispatı, Haşir, Kader, Peygamber Efendimizin (sav) mucizeleri, Kur’an’ın mucizeliği gibi…
Mevlana yaşadığı çağın manevi doktorudur. Asrımızın ise Bediüzzaman Said Nursî’dir. Nasıl ki, maddi hastalıklara düşenler, “beni geçmiş devirlerin doktorlarına götürün” demiyorsa manevi hastalıklar için de geçmiş devirlerin doktorunu aramak şart değildir. Herkes, kendi devrini okuyan mürşidinin huzuruna gidebilir, takdim ettiği manevi ilaçları içebilir..
1-Şahiner, Necmettin, Son Şahitler, cilt.1 s.318
Mehmet Abidin Kartal