Bir ben var benden içeri

Hayatımın her anına kokusu sinmiş BEN lerle aslında “en büyük” şeyi kaybetmişim. Ben BEN adına mı yaşıyorum, ben BEN‘in hatırına mı varım yoksa başka bir mana mı var?

BEN‘in farkında olmadan ki tarifi şuydu; Hayatta BEN‘i incitici, kırıcı bir şey olmamalıydı. Her şey BEN‘in selameti ve rahatlığı için çalışmalıydı. Kimse BEN‘e itaatsizlik etmemeliydi. Herkes BEN‘e  ınkıyad etmeli ve adeta onun hizmeti için pervane olmalıydı. Hatta BEN‘e kim baş kaldırırsa o yükselen baş acımasızca kesilmeliydi. Yine BEN asla nefsi hazlarından feragat etmemeli, kimse adına ne uykusundan ne yemesinden ne de en beğendiği şeyinden asla vazgeçmemeliydi. Her zaman son sözü BEN söylemeli; en güzel konuşan, en çok bilen, en akıllı hep BEN olmalıydı. BEN lik denilen şey hep bunları istiyordu. “Kelamın güzelliği kısalığındadır” der İbn-i Sina. Serd-i kelam düsturuyla hareket ederek kari’ nin (okuyanın) zihnini sıkmamak gerektir.

Hülasa; işte ENE bu haller içerisinde yuvarlanıp dururken unuttuğu bir şey vardı.

Peki ENE (ben) neydi, niye vardı? Bu basitlikler içinde ‘Ben Ben’ diyerek var olmak adına aslında komik bir şekilde yok olmak için miydi, mahiyeti neydi BEN‘in?

Aslında BEN, bir anahtar külçesiydi. O bir tılsımdı, kendisi de bir muammaydı. Şayet BEN bilinseydi o zaman kendisi anlaşıldığı gibi kainat dediğimiz şey de anlam kazanacaktı. Kainat kapıları da bu anahtar külçesiyle açılacaktı; ama önce BEN‘i bilmek yani kendini bilmek yani haddini bilmek.

Şöyle ki; Ben BEN den vazgeçmedikçe BEN‘liğin beni nereye ve kime ulaştıracağını bilemiyorum. Bu yolda çok vartalar var. Ene den geçmedikçe o basit benlik perdesine takılıp, kışrı delip, lübbe vasıl olunamıyor.

Ve anlamıyor ki;

Hakikatinde ben bana vücud veren hatırına varım ve benim deyip sahiplendiğim hiçbir şey benim değil!

“Yok yok ise; o vardır.Yok, yok olsa var olur.” Ahh Üstadım ağzına sağlık ne güzel söylemişsin.

Ben bana ait her şeyi tükettiğimde o zaman hakiki anlamda O’na ayine olurum. Adeta “O” olurum, Onlaşırım.

Neticede; hayatımın her bir köşesinde BENliğim öyle bir buz parçası olmuş ki,

Miracın numunesi olan Huzur-u İlahi’de nasıl duracağımı bilemez olmuşum. Kaskatı kesilmiş BENliğimle huzurda bedenim eğilirken ENEm erimemiş, eğilmemiş, acizliğim ve fakirliğimi kabullenemeyişimle birlikte aslında masivaya daha çok yalvarmış daha çok dilenci olmuşum. Farkına bile varamamışım halimin. Sanemleştirdiğim BENliğime tapıp durmuşum yıllarca.

Şimdi tüm bunları fark edebilme bahtiyarlığını lutfeden ve bana BENliğimle kendisini tanıtana hamdediyor, bana BENliği vermesindeki muradı olan Marifetullah’ı ve Marifetullah basamaklarında ENEsiz bir terakki için tevfik ve inayet istiyorum ve Yunus misali diyorum :

Ben’i ben bende demem

Bir ben var benden içeri…

 www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: