BİR İTTİHAD-I İSLÂM AŞIĞI

BİR İTTİHAD-I İSLÂM AŞIĞI:
MESUT ZEYBEK AĞABEY
(Refikası Zehra Zeybek Hanım ile ve Merhum Mesut Ağabey ile röportaj- A. Çelebi)
1-Mesut Zeybek Ağabey’in hayatından kısaca bahseder misiniz?
Mesut Bey ömrünü Risale-i Nur hizmetine adamış gecesi gündüzü hizmet olan, içi nur dışı nur bir zat-ı muhteremdi. Hayatında her yaptığını Risale-i Nur hizmetini düşünerek yapardı. Çocuklarla bile muhatap olurken onlara faydalı olmayı hedeflerdi. Çok şefkatliydi. Kimsenin derdine kayıtsız kalamazdı. Kendi deyişiyle “Ben diğergamım neme lazım diyemiyorum” derdi.
Gittiğimiz yerlerde mutlaka hizmetlerle meşgul olan abilerle, aileleriyle irtibat kurar onları ziyaret etmeden dönmezdi. Tanıştığı herkesin hayatında iz bırakan birisiydi.
Neşriyata çok önem verir sürekli Risale-i Nur okur oralardan tespitler yaparak internet sitesinde yayınlar, derleme kitaplar olarak basardı. Çok ileri görüşlüydü olayların sonuçlarını çok iyi tahmin ederdi. Doğru bildiği şeyin sonuna kadar arkasından giderdi. Risale-i Nur’a çok vakıftı. Hayatında bazı işlere teşebbüs etmiş hatta genç yaşta kendi işini kurmuş ama hizmetleri tanıyınca hepsinden vazgeçmiş.
Bu nedenle 16 yaşında Risale-i Nur’u tanımış ve o günden itibaren sürekli okumuş ve hizmetin çeşitli birimlerinde durmadan çalışmıştı. Gece yatmadan mutlaka okur, sabah kalkınca mutlaka okur seninle konuşurken bilgisayar başında işine devam ederdi. Bir çalışması bitince hemen diğerine başlar bilgisayarı öyle kapatırdı.
2- Mesut Zeybek Ağabey’in, Rüştü Tafralı Ağabeylerle tanışma süreci ve birlikte hizmet hayatları nasıldı?
Mesut Bey’in Rüştü abi ile tanışma hikayesini yine kendi ağzından dinleyelim:
(Bu arada kendisi Cağaloğlun’da küçük bir büro tutarak Bab-ı Ali’deki yaşamına devam etmeye başladı.)
Ben o devrede büromuzda uzun zamanlar boştum. Sürekli kitap okuyordum. Bir ara Sultanahmet kitap fuarından aldığım Abdülkadir Badıllı Ağabeyin “Bediüzzaman Hazretlerinin Mufassal Tarihçe-i Hayatı” kitabını okuyordum.
Merhum Zübeyr Ağabey’in son İstanbul hayatının anlatıldığı kısımları okurken bazı hakikatlere ulaştım. Zübeyr Ağabey’in gazetenin çıkışında 19 maddelik şartname hazırladığını yazıyordu ve bu maddelerin aslının İstanbul’da bir zatta olduğunu söylüyordu.
Sonra Hüseyin Demirel geldi ona sordum. Çünkü Hüseyin kardeş 15-20 yıla yakındır Yeni Asya gazetesinin yazı işleri müdürlüğünü yapmıştı. O dedi ki, “Evet ben de duydum fakat o belgeyi görmedim.” Ben hayret etmiştim. Sonra ta Zübeyr Abi zamanından beri gazetenin resmi yazı işleri müdürlüğü yapan abiye de sormuş ondan da aynı cevabı almış ve merakım büsbütün artmıştı.
Sonra Hüseyin dedi ki, benim eniştem Abdülkadir Usta’nın dersine gittiği Rüştü Tafral Abi var. Bu bahsedilen zat odur dedi. Biz de sen bir görüş ve görüşme izni al ziyaret edelim dedik.
Biz 1992 yılının Ramazanında bu zatı ziyaret ettik. Bütün sorularımızı sorduk. Meğer bu zat bizim bir devresini bilmediğimiz Zübeyr Abili hizmet hayatının en önde gelen şahsiyetlerindenmiş. Sanki bizi bekliyormuş gibi eski günleri canlı yaşarcasına anlatıyordu. Birinci gün sohbet bittiğinde saat gecenin 03.00 gösteriyordu neredeyse bir bardak su bile içmeden oruca niyetlenecektik.
Mesele büyük ölçüde vuzuha kavuşmuştu. Fakat daha çok eksik noktalar vardı. Sonra Üstadın bizim hiç tanımadığımız talebeleri vardı. Onlardan da dinleyeceklerimiz vardı. Farklı zamanlarda onları da dinledik. En mühimmi manevi hayat kaynağımız olan Risale-i Nur ne diyordu. Onda var olan fakat o zamana kadar görmediğimiz meselelerin sebepleri ve sonuçları ve çarelerini bulmalıydık. Hamdolsun bulduk da…
3- İttihad Yayıncılık’ın kuruluşu, hizmetleri ve kısaca tarihçesinden bahseder misiniz? Mesut Zeybek Ağabey, İttihad Yayıncılık’ı kurmaya nasıl karar verdi?
İttihad Yayıncılığın kuruluşuna gelirsek; (kendi ağzından) İşte ben o halette iken yani dünyadan bütün bağlarım kesik bir gün Cağaloğlu’nda dolaşırken eski bir arkadaşımın ajansına uğradığımda yandaki iş hanında kiralık büro olduğunu söylediler. Sonra merhum Hüseyin Demirel’e de bahsettim o da Marmara Üniversitesi matbaasında çalışıyordu.
Sonra baktım başka yapacak bir şeyim olmadığından o büroyu cüzi bir ücret karşılığı tuttum. Böylece yeni ufuklara yelken açtığımı çok sonraları anladım. Çünkü o zamanlar bunları düşünecek, planlayacak durumda değildim. Adeta ihtiyarsız sevk ediliyordum. Büronun adını Nur Talebelerinin ilk olarak dış dünyaya açıldıkları neşriyat vasıtası olan “İttihad” mecmuasının ismini verdik.
4-Kitapların mevzularının seçimi ve tab’ etme süreci nasıl işliyordu? Dönemin şartlarına göre mi konular belirleniyordu?
(Zehra Hanım:) Kitapların mevzuları gündeme göre seçiliyordu. Beraberinde, çalıştığı o gazeteden (Yeni Asya) ayrılma Rahmetli Hüseyin Demirel Ağabey vardı. O yazı işlerinden anlardı. Çok iyi hatırlarım ilk kitap olan heyecanla hazırladıkları “Kemalizm ve Deccaliyet” kitabını çoğu zaman akşamları bizim evde çalışarak tamamladılar. Beni anneme gönderirler onlar heyecanla saatlerce çalışırlardı. Kitabın çok ses getireceğini söylüyorlardı evet kitap çok ses getirdi birilerini rahatsız etmiş olmalı ki kitap toplatılma kararı alındı… Toplatıldı.
Daha sonraları Rüştü Tafral Ağabey ile derlemeler yapılmaya başlandı. Rüştü abi ömrünü Risale-i Nur hizmetine vakfetmiş bir Nur talebesi. Nurlardan Derleme Çalışmaları çok. Ve yapmaya da devam ediyor. Mesut Bey neşriyat hizmetinin ehemmiyetini çok iyi bildiğinden beraberce bu çalışmaları tek tek yayın hayatına geçirdiler.
5- Mesut Zeybek Ağabey’e suikastler yapıldı mı? Tehdit edildi mi? Kaç tane suikast yapıldı? Ne gibi olaylar yaşandı?
Bizim Cağaloğlu’ndaki büroya çok insan gelirdi. Her gruptan. Kimi iyi niyetiyle Mesut Bey’den istifade amacıyla kimi de kendi bildiğinden vazgeçmeden ama Mesut Bey’den de vazgeçemeden gelir giderlerdi. Tabi bunlardan başka kimler geldi Allahu Alem…
6- Mesut Zeybek Ağabey, A Haber’e nasıl davet edildi?
Mesut Bey Fetö’yü oldum olası tasvip etmezdi ve onlarla mücadele ederdi. Çoğu insanın onlara müsbet olarak baktığı bir dönemde dahi mücadelesini sürdürdü. Fetö Lideri’ni İzmir’den tanırdı ve o yüzden duyduğu şahit olduğu şeyler vardı. Bunları neşretmekten de geri durmazdı. Gerek internet sitesinde gerekse broşür olarak sürekli onların yaptıklarının Risale-i Nur hizmeti ile alakası olmadığını neşrederdi. Bu yüzden yayınlarımızı alanların bir kısmı almamaya bile başlamıştı.
İşte o olayların kızıştığı bir dönemde neşrettiği şeyleri tv de anlatması için aradılar. O medyadan kaçardı çünkü daha önce de bir iki teklif gelmişti. Ama bu meselede neredeyse hiç düşünmeden kabul etti. Programa birkaç saat kala aramışlardı hemen hazırlandı ve gitti.
7-Mesut Zeybek Ağabey, Rumuzat-ı Semaniye Risalesi’ni canını ortaya koyar derecede tab’ etmeye nasıl karar verdi? Tab’ sürecinde hangi Abiler ile istişare etti?
Rumuzat-ı Semaniye çok önemli bir eser. Ve içinde bulunduğumuz dönemin gereği olarak neşredilmesi gerekiyordu. Mesut Bey bir şeyin olması gerektiğine inanıyorsa onu mutlaka yapmak için çabalardı. O dönemde Ahmed Aytimur ve Rüştü Tafral Ağabeylerle istişare ederdi.
Bu kitapla ilgili ilginç bir hatıram var. Mesut Bey her basılan kitabı matbaadan geldiği gibi hemen bir tane çantasına koyar ve eve getirirdi. Büyük bir mutlulukla çantasından çıkarır ve bize takdim ederdi. Rumuzatta öyle oldu. Getirdi ve ’’Basmam gereken son kitabı da bastım’’ dedi. Bir irkildim ama anlam veremedim. Çünkü hiçbir zaman son demezdi. Hep yapacağı bir şeyler vardı. Meğer gerçekten bastığı son kitapmış…
Bu arada bir de çalışmaların tashihlerini yapan sürekli beraber hareket ettiği Recep Hocamızı da anmadan geçemeyeceğim. O da eserlerin tashihlerine çok yardımcı olurdu. Ve Rumuzat basıldığında Mesut Beyle aynı heyecanı yaşamıştı.
8-Mesut Zeybek Ağabey’in Envar ve Sözler Neşriyat ile diyalogları nasıldı?
Mesut Bey, Envar Neşriyat’a çok eser hazırladı. Çoğu çalışmaları onlarla beraber neşrettiler. Zaten biliyorsunuz Ahmed Aytimur Ağabey’in kurduğu bir yayınevi. Ve Ahmed Abi de Risale-i Nurları basmada Üstâd Hazretleri tarafından görevlendirilmiş biri. Araları çok iyi idi. Baba gibi severdi Ahmed Ağabeyi. Mesut Bey babasını çok küçük yaşta kaybetmiş hiç bilmiyordu. Ahmed Ağabey’de kendisine karşı o şefkati bulmuştu.
Sözler Yayınevi’ne daha sonra eser hazırlamaya başladı. Onlara da Osmanlıca Latince Külliyatı hazırlıyordu, hepsini tamamlamaya ömrü vefa etmedi.
9-Ayet ve Hadis Meali çalışmasını Envar Neşriyat’a yapmaya nasıl karar verdi?
Ayet ve Hadis meallerini hazırlarken şöyle demişti “Ben bu eseri hazırlarken külliyatı yeniden okuyorum.” O yüzden O’nun için her bir çalışma külliyatı yeniden baştan sona taramaktı. O yüzden bu eser de onun için en güzel çalışmalarından biriydi.
10-Mesut Zeybek Ağabey’in hususi hayatı nasıldı?
Mesut Bey insanlarla iyi iletişim kuran, her zaman anlatacak bir şeyleri olan, sohbeti tatlı, güler yüzlü, şefkatli, ileri görüşlü, hikmet sahibi birisiydi.
11-Bir eş ve baba olarak Mesut Zeybek Ağabey nasıl biriydi?
Mesut Bey çok iyi bir eş, çok fedakar bir baba oldu. Çok şefkatli çok güler yüzlüydü. Kendi işini kendi gören kimseye yük olmamaya çalışan zahmetsiz biriydi. Hayatının her aşamasında Risale-i Nur hizmeti vardı bu onun dışına da aksetmiş olmalı ki onu her gören hürmet gösterme ihtiyacı hissederdi adeta. Bence yeri herkes için dolmayacak çok farklı biriydi…
12- Envar Neşriyat için Yunanca tercüme dizgisi, Zülfikar, Asar-ı Bediiyye, Büyük Ansiklopedik Lügat, Fihrist Risalesi dizgilerini nasıl yaptı? Çalışma programı nasıldı? Hayatı boyunca yaptığı bu çalışmalardaki özveriyi neye borçluydu?
Mesut Bey çok çalışkan, azimli ve gayretli biriydi. Onun lügatında olmaz diye bir şey yoktu “Çaresi olan şeyde acze düşülmez” derdi sık sık. Bilmediğini mutlaka bilene sorar onu öğrenene kadar yılmazdı. Zaten hayatı buna şahit.
Yayın hayatına atıldığında gördünüz büroda bol bol kitap okur durumda iken en son geldiği nokta Cağaloğlu’nda Arapça, Osmanlıca bir dizgi yapılacaksa “Bunu en iyi Mesut Abi yapar’’ imajıydı. Yayın hayatında o noktaya gelmek için çok çabaladı. Ama bunu maddi gelir elde etmek için yapmadı. Çoğu eserleri başka yayınevine yaptığı piyasanın çok altında bir fiyatla yapardı. Gece gündüz hiç fark etmez geç saatlere kadar bilgisayarın başında eserleri yayına hazırlardı. Basılmadan önce defalarca tashih eder sonra basılırdı. Bu işleri yaparken çok büyük zevk alırdı. Sanki emek emek büyüyen bir çocuk gibi, kitap nihayet çıktığında büyük bir sürur yaşardı.
Gayesi İbrahim (as) gibi arkasından hayırla anılmaktı. Üstadımızın “Âhirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme” dediği gibi o da arkasında okundukça sevabına hissedar olacağı onlarca eser bıraktı. Biraz dikkatle baktığınızda kitabın tasarımından onun elinden çıktığını anlamanız mümkün…
13-Sözler Neşriyat için Hanımlar Rehberi Osmanlıca, Barla Lahikası Osmanlıca eserlerinin dizgisini yaptığını biliyoruz. Zor dönemlerde, sıkıntılı zamanlarda, teknolojik gelişmelerin günümüzdeki gibi olmadığında bile çok faalane neşriyat hizmetlerinde bulunmuş. Neşriyat hizmetine nasıl girdi?
Gerçekten teknik imkanlar çok sınırlı idi. İlk başlangıç zaten daktilo ile olmuştu sonra yavaş yavaş bilgisayara geçildi. Yani başka yerlerde bir iki kitap yazacak olanlara bile birçok imkanlar sunulurken Mesut Bey bunları çok zor elde etti.
Bazen derdi “Şu işi bitirelim oradan gelecek kazanç ile bilgisayarı biraz daha yükseltelim” diye. Böyle böyle diyorum ya bugün “Badıllı Ağabeyin İşârâtü’l-İ’caz Tefsiri , Mesnevî-i Nuriye Tercümesi, Asar-ı Bediyye, Zülfikar, Rumuzat-ı Semaniye, İslam Prensipleri Ansiklopedisi, Esasat-ı Nuriye, Ebu Suud Tefsiri” ve daha niceleri bugün hepsini yan yana koyduğunuzda bir kütüphane eden eserlerde imzası var Elhamdülillah.
Teknik konularda ise en büyük yardımcısı oğlumuz Abdullahdı. Yeni bir programın kullanılmasında dijital ortamda yayına hazırlanmasında o da elinden geleni babasına öğretiyordu. Bir de Ahmet Çelik kardeş çok özveri ile her zaman Mesut Ağabeyi’nin yanında olmuştur. Bir de gizli kahramanlar var bunaldıkça maddi olarak destek verenler, zaman zaman bilgisayarın yenilenmesinde, büronun kirasının ödenmesinde destek olanlar. İsmen söylemeyeceğim ama hayatımızda maddi manevi çok katkıları olan birkaç isim var. Her zaman dua ederek andığımız. Allah onlardan da ebeden razı olsun.
14-Ömer Çiçek Ağabey’in yayına hazırladığı Zübeyir Gündüzalp Ağabey’in “Üstadım Bediüzaman” kitabının tab’ını nasıl yaptı? Sadece Risale-i Nur derlemeleri ile sınırlı kalmayıp, hizmet için arşiv değeri taşıyan ağabeylerimizin de notlarını yayınlamasını nasıl değerlendirmek lazım?
O’nun hayatında hizmete katkı sağlayacak yaşanmış her şeyin önemi vardı. Hele bu Zübeyir Abi ile ilgili olursa daha bir önem arz eder. Çünkü Zübeyir Ağabey, Üstadımızın meslek ve meşrebini en iyi anlamış talebelerinden biri belki de birinci olma özelliğine sahiptir. O yüzden basmakta tereddüt etmemiştir.
15-Mesut Zeybek Ağabey’in hizmet hayatında, iyi ki yaptım dedikleri nelerdi? Mesut Zeybek Ağabey’in keşke yapmasaydım dedikleri var mıydı?
İçinde Risale-i Nur’un olduğu her şey O’nun için iyi ki’dir. Ve 16 yaşından itibaren hayatının hiçbir safhasında Risalenin olmadığı bir dönem yok. Tabi her dönemde birtakım sıkıntılar çekilmiş olsa bile ben pişmanlık ifadesi kullandığını hatırlamıyorum. Ama zor ve zahmetli de olsa bu hayatı yaşamış olmaktan memnundu. Bir zamanlar çok zoruna giden şeylerin sonra kendisi için hayır olduğunu bizzat yaşayarak tecrübe etmiş olduk.
16-Mesut Ağabey’in çalışma azmi nereden geliyordu?
Mesut Bey fıtrat olarak da yılmayan bir karaktere sahipti. Okumayı ve öğrenmeyi çok severdi. İlkokulu bitirip İzmir’e geldiğinde okul hayatına devam etmek istemiş ama imkanlar buna el vermemiş sahip çıkan da olmamış. Hatta kendinden 3-4 yaş büyük bir arkadaşını veli göstererek kendisini imam hatip ortaokuluna yazdırmış devam edememiş ve 2. Sınıfta bırakmak zorunda kalmış. Ama okuma aşkı hiç bitmemiş “Ne bulsam okurdum hatta gazete kağıtlarından yapılmış kese kağıtlarını bile…” derdi.
İşte 16 yaşına geldiğinde de Allah’ın lütfu karşısına Risale-i Nur çıkmış ve bütün okuma azmini oraya vermiş. Ve gerçekten birçok konuda fikir sorulacak bilgiye sahipti. Osmanlı Tarihi, Yakın Tarih, İlmihal ne sorarsanız cevabı vardı. Üstadımızın dediği gibi 15 hafta ciddi okuyan zamanın alimi olur diyor ya Mesut Bey işte öyleydi.
17- Okumalarında nelere ağırlık verirdi? Notları var mıydı? Not tutarak mı okurdu?
Sabah namazdan sonra ve gece yatmadan önce mutlaka Risale-i Nur okurdu. Çoğu zaman bu iki namazı beraber kılar tesbihatımızı yapar ve kitabı da beraber okurduk. Kendi takip ettiği külliyatının üzerine kırmızı ve yeşil rengi kullanarak satırları çizer gerekirse kısa notlar yazardı. Ben şimdi O’nun kitaplarından okumaya devam ediyorum ve o notlardan çok istifade ediyorum. Keşke ağzından çıkan her şeyi kaydetseymişim dediğim zamanlar da çok oluyor. Ama yaşarken ben yapamadım…
Ruhune El Fatiha
www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: