BİR MAHKÛM’UN SORULARINA CEVAPLAR-1

Soru 1: Ceza evinde görülen rüyalar ile özgürken görülen rüyalar arasında fark var mıdır?

Cevap 1: İnsanın gördüğü rüyalar kişinin temelde karakter yapısına bağlıdır. Dışa dönük ve sosyal karakterli kişiler, dış dünya ve sosyal çevresi ile ilgili rüyalar görürler. İçe dönük ve asosyal karakterler ise, kendisi ve en yakın çevresi ile ilgili rüyalar görür. Rüyalarda kişisel gelişim etkin rol oynar. Allah rüyalarla kişinin geliştiğini, gelişiminde engel olan hususları, yaşayacağı muhtemel veya kesin durumları, yaşadıklarının onda bıraktığı manevi, olumlu ve olumsuz izleri bildirir. Ayrıca kişinin sosyal hayattaki konumu da rüyalarda rol oynar. Yusuf suresindeki kralın rüyası, Hz. Yusuf’un kendi rüyası, hapishane arkadaşlarının rüyaları çok farklı yönlerle rüya meselesine bakmak gerektiğini ifade ediyor. Bu noktada cezaevi ile özgür hayattaki rüyalar da kişi ile ilgili olarak değişim gösterirler. Fakat mekandan ziyade insan ve sosyal çevresi, kişisel gelişim boyutlu olarak… Rüyalarda Allah manaları bildirir. Manalar, kişinin hayatındaki sembollerle gerçekleşir. Hür hayatta iken yatağıyla sembolleşecek mana, hapishanede koğuştaki ranzayla sembolleşir. Hür hayatta diyelim ki Mesut diye öfkeli biriyle sizin öfkeniz sembolleşecekse hapishanede gördüğünüz en öfkeli kişi Mehmet ise onu rüyada görürsünüz, aynı mana size bildirilebilir. Bu açıdan rüya sembolleri içinde bulunulan mekanla ilişkilidir.

Soru 2: 19. Söz’ün sonunda Kur’anın tekrarındaki hikmetleri ve başka yerde de “Herkes her vakit Kur’ana muhtaçtır fakat herkes her vakit bir sureyi galiben muktedirdir” deniliyor. Üstad’ın burada kasdettiği belirli bir sure var mı? Varsa hangisidir? Bir de sizin tavsiye edeceğiniz, ezber yapın diyeceğiniz sure var mıdır? Namaz sureleri, Yasin, Nebe, Mülk haricinde…

Cevap 2: Üstad’ın kasdettiği belli bir sure yok. Zaten Üstad, herkese farklı sureler daha cazip gelir demek istiyor. Ayrıca kişinin gelişim seyrine göre farklı sureler onun akıl, kalp, hayal ve ruh gözlerine kendi güzelliklerini gösterirler. Mesela bir insan Ferdiyet makamına çıkacaksa veya karakteri bu merkezli ise Vakıa suresi ona kendini açar. Muhyiddin-i Arabi Hz.leri böyle söylüyor. Çünkü o sure, ruhun yapısını; gelişim seyrini ve ruhî gelişime göre insanların aldıkları 3 hali anlatıyor. Ruhani yaşamaya başlayanlar; ruhani yaşayamayıp ruh çekirdeğini korumakla iktifa edenler; ruh çekirdeğini günahlar ve sapkın fikirlerle kirletip bozanlar… Bu surenin içerik olarak kardeşi Beled suresi ve Müddessir suresi’dir. Dikkatle bu 3 sureyi Arapçasından okursanız bağlarını görebilirsiniz. İşte ruhani bir hayat yaşayan ve hakikaten ruhlaşanlar, Ferdiyet makamını elde ederler.

Diyelim ki gündemimiz kötülükler ve bunlardan korunma yolları; o zaman Felak ve Nas sureleri bize açılır. Gündemimiz dille çevreye zarar vermek ise, Hümeze suresi; kadınların erkekler üzerindeki etkisi ve baskınlığı ise Adiyat suresi; dünya hayatı, mal ve mülk derdi ise, Tekasür suresi; ömrünü zayi etmek ise Asr suresi bize kendi cemallerini gösterirler.

Bu noktada size tavsiye edeceğim şu: Önce Duha suresinden itibaren Kur’an surelerinin tamamını ezberlemenizdir. Sonrasında 30. Cüz olan Amme cüzünü ezberlemektir. Şahsen, ben hemen hemen hepsini biliyorum. Okumamaktan ve artık biraz da yaştan dolayı unuttuklarım oluyor. Ama eksiğimi tamamlayacağım inşallah. Çünkü önemli bir husus. Yapabilirseniz 29. Cüz’ü de ezberleyin. Kur’an ezberlemek insanın zihnini açar. Yapamazsanız Vakıa-Beled-Müddessir, İnfitar-Mutaffifîn, Mülk-Rahman sureleri gibi sureler arasında bağlar bulup okuyabilirsiniz. O zaman Kur’an okumak daha leziz gelir.

Eğer yapabilirseniz, ezber için demiyorum, Hâ-Mîm diye başlayan 7 sure var. Mü’min suresinden başlıyor, Câsiye suresiyle bitiyor. Her güne bir tane gelecek şekilde bu 7 sureyi her hafta devredebilirsiniz. Hadiste “Cehennem’in 7 kapısı vardır. Bu 7 sureyi okuyan bu kapıları kapatır” deniliyor. Cehennem kapıları bizim içimizdeki 7 manevi hastalıktır. Her biri bir sureye tekabül eder. Okuma şekli şöyle:

40. Sure Mü’min suresidir; o Pazar akşamı veya Pazartesi gündüzü olmalı.

41. sure Fussilet suresidir; Pazartesi akşamı veya Salı gündüzü okunmalı.

42. sure Şûra suresidir; o Salı akşamı veya Çarşamba gündüzü okunmalı.

43. sure Zuhruf suresidir. Çarşamba gecesi veya Perşembe gündüzü okunmalı.

44. sure, Duhan suresidir. Hadiste bildirildiği üzere bu sure Perşembe akşamı veya Cuma gündüzü okunmalı.

45. sure Câsiye suresidir; Cuma akşamı veya Cumartesi gündüz okunmalı.

46. sure Ahkaf suresidir; Cumartesi akşamı veya Pazar gündüzü okunmalıdır.

Bunları bir ara okuyarak hadisi tecrübe ettim. Şifalı olduğunu hissetmeye başladım. Hepimizin içinde 1 Cehennem kapısı mutlaka bulunuyor. İşte o kapının ilacı bu 7 Ha-Mim’den birisidir. Mesela bu kapılardan birisi “şikâyet hastalığı” dır. Yani sürekli bir şeylerden şikayette bulunma, yakınma, hiçbir şeyden memnun olmama ve şükretmeme… Surelerden birisi “şikâyet” hastalığını tedavi ediyor. Fakat şu an hangisi olduğunu bilemiyorum.

Soru 3: “Siz büyük günahlardan kaçının küçük günahlarınızı Ben affedeceğim” ayeti var ve bununla ilgili hadisler var. “İki namaz arası gibi…” Bu tür hadis de çok var. Bu âyet ve hadiste geçen küçük günahlar hangisidir?

Cevap 3: Müsaadenizle bir numune anlatayım. Tüccar bir sahabe Medine çarşısında mal satarken bir kadın müşteri geliyor. Kadını galiba beğeniyor. Ona dükkan gibi bir yeri varmış veya arka tarafta başka mallar da var, gelin göstereyim diyor. Kadın gelince de kimse görmediği için kadına sarılıp öpüyor. Kadın bağırıp çağırmamış ve şikayetçi de olmamış. Belki eskiden tanıdığı biri olabilir. Sonrasında sahabe pişman olup Mescid-i Nebevi’ye geliyor. O sırada namaz kılınıyor. O da abdest alıp namaza duruyor. Namaz sonrasında yaptığı hatayı utanarak anlatınca Hz. Peygamber “2 vakit namaz arasındaki günahlara kefarettir” sözünü o zaman söylüyor. Bu durum gösterir ki, fiilen zina gibi büyük bir günah olmayan bu tarz harama dokunma, harama bakma, haramı dinleme gibi ufak çaptaki günahlar keffarete maruz kalır. Namazların sürekliliğinin bir sırrı da budur. Çünkü sosyal hayatta gerek düşünce, gerek duygu, gerek fiziksel yönden sürekli kirleniliyor. Bu kirler, birikse kişiyi büyük günahlara götürür. İşte bu noktada öğle namazı ve özellikle ikindi namazı bütün ağırlıklarıyla ön plana çıkıyor. Onlar iş hayatının kirlerini götürüp kudsiyetiyle iç dünyamızı temizliyorlar. İş hayatında takva lazım ama zor bir şey. Çünkü sosyal hayat özellikle Türkiye’de çok karmaşık, çok kirli. Çok bilinçli, hassas ve dikkatli olunması gerekiyor. En ufak bir hata büyük günahlara giden bir yolu açıcı olabilir. Namazın sürekliliği Müslümanların raydan çıkmış duygularını tekrar rayına oturtuyor. Çok şükür namaz 5 vakit kılınmış.

(Devam edecek…)