Bir Şey’in Tafsilatını Vermek!

Bir şeyin müteaddit sıfatlarını zikretmek, o şeyin zihinlerde tecessüm etmesine ve akılda hazır ve hayalde mahsus olmasına sebep olduğuna işarettir. [1]

Muhakkak ki hemen herkes kendi sahasında olan bir şeyin malumatını bilir. Karşısındakine bu malumatını aktarırken de şahsa göre aktarma yüzdesi değişmektedir.

Maddi bir meselede mevzuun hakimi olan şahıs belki bu anlattıklarım benim rakibimin eline geçebilir diyerek malumatını yüzeysel üstünkörü anlatır aktarır. Bu sistemde düşünen birisi enaniyet sahibi egoisttir.

Neden ? denilirse şayet buna denilecek söz şudur. Bu şahıs kendisi senelerini günlerini hayatının belirli bir kısmını vermiş ve bazı şeyleri anlamak mevkiinde bazı yerlere gelmiştir. Şimdi başkası da ya bu alanda onca zaman israfı yapacaktır ve daha önce bu egoist’in mevkiine gelecektir.

Neden onca zaman çar çur edilsin ki?

O egoist’in o mevzuda hakim olduğu malumata verdiği zaman kadar tasarruf yapıp neticeye daha kısa bir surette ulaşmasına neden engel olmaktadır. Belki bu halef konumunda olan şahıs onun hakikatını daha geliştirecek ve ileri gidecek veya bilinmeyen bir veçhesini keşfedecektir. Bu demiş olduğum gibi olunca helfein zihninde “muazzam bir bârika-i hakikatın zuhuru yaklaştığı iman ve itikadı, bizi teselli ediyor. [2]” diyerek aşk u şevk ile say u gayret edecektir. Ve “tesadüm-ü efkârdan ve tehalüf-ü ukûlden hakikat tamamıyla tezahür eder.[3]” kaidesinin şemsiyesi altına girerek onun saye’sinde gölgesinde çalışacaktır.

Muhtelif fikirlerin mukayesinde bakış açısı farklarından anlamak ve izah etmek mevzuunda farklar bulunmasıyla ortaya daha mükemmel bir şey çıkmaktadır. Bunun için Risale-i Nur’u dikkat, tefekkür ve devamlı okumaya teşvikler Risale-i Nurun muhtelif yerlerinde mevcuttur.

  • Dikkat edersen görürsün,
  • Çalışırsan anlarsın,
  • Cüz’-i ihtiyarını bu emre sevk edersen Allah da muvaffakıyet verir.
  • Bulur ve bilebilirsin.[4]

Bizler de Risale-i Nur Külliyatını tetkik ederken elde ettiğimiz malumatı isteyen herkese vererek başkalarının bizlerden daha ileri gitmesine vesile olarak bencillik yapmamış ve elde ettiğimiz hakaikin başka veçhesinin keşfine idrak edilmesine vesile oluruz. Başkalarının bizden daha ileri gitmesine Zımni muhalefet ve kıskançlık etmemiş oluruz.

Belki zahirde böyle bir şey yoktur ama şu ikazı her daim hatırlamak gerekir ki: “Ehl-i ilmin bir kısmında, bir enaniyet-i ilmiye bulunur. Kendi mütevazi de olsa, o cihette enaniyetlidir. Çabuk enaniyetini bırakmaz. Kalbi, aklı ne kadar yapışsa da; nefsi, o ilmî enaniyeti cihetinde imtiyaz ister, kendini satmak ister.[5]” Biz hakikat mesleğinde yürüyen kimseler için bu enaniyet-i ilmiye çok tehlikelidir.

Bilmeyerek çok zarar verir. Çok kimseleri bu yoldan çevirir. Yalnız kendisine okur yeri gelirse keyfi isterse bu yüklendiği manaları satmaya çalışır. “Bir kardeş diyor dershaneye gittim yaşlı birisi kitap okuyor selam verdim yarım ağızla selamımı aldı. Sonra beni tanıyan birisi geldi dedi abi bu kardeş filan yerde çalışıyor. O yaşlı kimse kitabı bıraktı bana teveccüh etti gözlerinin içi gülmeye başladı. Bana değil çalıştığım yerle alakalı olduğu için alakadar oldu.” Dedi. Bu bağnaz ihtiyar sabunluklar hizmete çok zarar vermektedir.

Bu sabunluk konumuna düşmemek için azami dikkat göstermek gerekir ki yol kaygan zemin gevşektir.

Bahtiyar odur ki: malumatını esirgemez saklamaz.

Sabunluk: Hizmet benim anladığım tarzdadır. Hizmet olacaksa benim dediğim olacak kanaatini taşıyanlardır.

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

[1] İşarat-üi İ’caz ( 61 )

[2] Barla Lahikası ( 223 )

[3] Mektubat ( 268 )

[4] Barla Lahikası ( 306 )

[5] Mektubat ( 426 )

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: