Bir Yaratıcı var. Ama niçin acı çekiyoruz?

Bu güzel ve önemli sorunun yüzlerce cevabından bir cevabı şudur: Hayat, öğrenme ve öğrendiğine göre hareket etmeden ibarettir. İlk aşamaya, “tâlim”; ikincisine ise “terbiye” denilir. Tâlim kısmı, tatlıdır. Fakat terbiye kısmı, zor ve sancılıdır. Kur’an bu ruh terbiyesini temelde 2 şekil olarak sunuyor: a) Cihad… b) Sabır… [1]

Cihad, öncelikle fikir ve beyin gayreti gösterme; kendi iç dünyasında tembellik, zihin dağınıklığı, yorgunluk, bencillik, gurur, kibir, hastalıklar, bahaneler gibi yüzlerce engeli aşıp herhangi bir konuda % 100 kesinlikte bilgi sahibi olma çabasıdır.1 Bu kesin bilgiye “hakikat”; hakikatin verdiği aydınlık ve güven dolu hale “yakîn” denilir. Sonrasında ise cihad, hakikati başkalarına yaşayarak anlatma ve bildirme çabasıdır.[2] Cihadın bu aşamasında diğer insanların iç engelleriyle savaşılır. Bu savaş kişiye öğrendiklerini devamlı güncelleme, zihninde işleme, o mevzunun detaylarına inme, bütün duygularıyla hakikate odaklanmayı netice verir.

Cihad kişinin olgunlaşmasının en acısız yoludur. Bu fikir savaşı esnasında dar anlayışlılar onu öldürebilirler (birçok peygamberde olduğu gibi) veya ona işkence edebilirler (her peygamberde olduğu gibi)… Bu cihadı yapmayan kişi sabır fırınında pişirilir, olgunlaştırılır. O da “Sizi biraz korkuyla, biraz açlıkla, mallardan, canlardan ve mahsullerden eksiltme ile belalara uğratacağız. Bunlara sabredenleri müjdele!” (Bakara, 155) âyeti ile anlatılır. Belâ, kelime kökü itibariyle, bir nesneyi çürüten olay, madde ve yapı demektir. Çürüme realitesiyle bu âyet, bir benzetmeye kapı aralıyor. Çekirdeğin çürüyerek ağaç olma yolculuğu… Kur’an Tin suresi ile bildiriyor ki, insanlar karakterleri ve yapıları itibarıyla ya incir çekirdeğine veyahut zeytin çekirdeğine benzerler. İçe dönük karakterler, incir; dışa dönük karakterler ise, zeytin gibidirler…

Cihad, bu ruh çekirdeklerinin kendilerinin kendi iradeleriyle filizlenme çabası; kabuğundan sıyrılıp evrensel bir ruh ve kişilik kazanma gayretidir. Sabır ise, filizlenmek istemeyen, tembel ve gayretsiz çekirdekleri Allah’ın filizlenmeye zorlaması, onların kabuklarını kırması veya inceltmesidir. Cihad ve sabır neticesinde o ruh çekirdeklerinden manevi bir incir ağacı ve zeytin fidanı açığa çıkar. Böyle ağaç ve fidan olanlara Tin suresi, Hz. Musa’yı ve Hz. İbrahim’i (Aleyhimesselam) misal verir.

Nasıl ki her bir çekirdek, bir projedir, bir teoridir; gerçek bir ağaç değildir. Aynen öyle de bu terbiyeye girmemiş her bir insan dahi gerçek insan değildir. O, henüz rüşdünü ispat edememiştir. Bu yüzden de gerçekler üzerine kurulmuş bu dünyada böyle insanlar tutunamazlar, yapamazlar. Gerçeği görmenin verdiği sonsuz mutluluğu elde edemezler. Hakka tabi bir hayatın, ebedî saltanatına erişemezler.

Eymen AKÇA

[1] Muhammed sûresi, 31; Âl-i İmran, 142.

[2] Ölümle neticelenen savaş ve mücadeleye, Kur’anda cihad değil, “kıtâl” denilir.