Birtek Güzellik yetmez, diğer kriterlere bak!

 Ünlü işadamının birinin eşi, dünya güzeli bir kadınmış.

Kültürü, neşesi, ev sahibeliği, fiziği, sosyal ilişkileri, benzeri güç bulunur güzelliğe sahip, “şahane bir kadın” diye tanınırmış. Bu güzide çiftin boşanacakları haberi çıkınca ülke, bu haberle çalkalanmaya başlamış.

Yakın arkadaşları bir cesaret bulup, bu ünlü işadamına konuyu açmışlar:

– “Eşiniz, ülkemizin en güzel, en beğenilen, en gıpta edilen bir kadını.” Diye başlamışlar söze. Lâfı birbirinin ağzından alarak dakikalarca övdükten sonra, sözü şu suale getirmişler.

-Nasıl olur da ondan ayrılmayı düşünebilirsiniz?

Ünlü işadamı bacağını uzatarak:

– Şu çizmelerimi beğeniyor musunuz? Önce onu söyleyin bana. ..demiş.

– Çok güzel, hârika, süper kaliteli! ..v.b. cevaplar vermişler.

İşadamı devamla:

– Cins bir tay derisinden yapılmıştır. Yumuşacıktır. Sicilya’nın en marifetli çizmecisi tarafından, kendi eliyle, benim için özel yapılmıştır. Bir benzerini, bu kıtada bile bulamazsınız…

– Belli, kalitesi ortada. ..demiş arkadaşları, devamla, “Benzersiz derken haklısınız da, ama bunun, bizim sualimizle ne alakası var?” diye sormuşlar.

Arkadaşlarının merakını şu iki kısa cümleyle gidermiş:

Ayağımı çok sıkıyor. Bunları da değiştirmek zorundayım…

***

Evet; insanda güzel olan yüzdür, yüzde güzel olan gözdür ama insanı insan yapan ağızdan çıkan sözdür, güzel ahlâktır, temiz ve ahlaklı soyu, Dîni ve uyumlu davranışlarıdır.

Eş adayı; neslimizin sağlıklı, ahlâklı ve imanlı yetişmesi için, gözü dışarıda olmayan, evine ve ailesine bağlı, güvenilir bir kişiliğe sahip olmalıdır.

· Gelin adayının ek bir meslek sahibi olması elbette çok iyidir, fakat asla o çalışmak zorunda bırakılmamalıdır…

Gelin; sadece evinin hanımı olmalı, kocasını “evdeki huzura kavuşması için, günü iple çeker hâle getirebilecek” niyet ve kabiliyette olmalıdır. Bu konuda eğitimli, bilgili ve becerili olmalıdır. Pek güzel olmadıkları halde, bu konuda çok başarılı olanların sayısı hiç de az değildir. Dış güzellik geçici, fakat iç güzellik kalıcıdır.

· Evliliğin en güzel meyvesi nesildir, evlâtlardır ve torunlardır. Kadını da dış işlerde çalışmaya mecbur bırakmak, böyle mutlu bir aile yapısına kavuşulmasına en büyük bir engeldir. Önce eşler arasında, (kıskançlıklar, birbirilerine ait sorumlulukları ihmal etmeler, diz boyu eksiklikler, birbirini suçlamalar, evlâtları ihmallerden dolayı maddi ve manevî hastalıklar v.b. gibi) ciddi sorunlar başlar.

Sonra evlâtların ahlâkı elden çıkar ve huzursuzluklar da zirveye çıkar. Böyle çocuklardan da nasıl torunlar geleceğini tahmin etmek, hiç de zor değil!…

· Geriye dönüp bakıldığında, belki de mal-mülk ve para elde edilmiş olur fakat huzursuzluklar, mutsuzluklar en önemlisi de kahredici pişmanlıklar elde kalır.

O kazanılan mal-mülk ve paralar harcanmaya başlanarak maddi ve manevi hastalıklara çareler aranırken, onlar da tükeniverir.

· Elde sadece acı pişmanlıklar, günah ve vebal yükleri kalır. Neticede de altında ezilerek kazandığınız hastalıklarla boğuşurken, neslinizin işlediği günahları izleyerek, sınavı kaybetmenin azabı ve ıstırabı içinde, âhiret yolculuğunuz başlayıverir… (Aşağıdaki ayetin bir nevi meali.)

Bundan sonraki akıbetimizi kurtarmak için, fabrikalarımızı, yazlıklarımızı, villalarımızı, lüx arabalarımızı ve çil-çil altınlarımızı tasadduk etsek bile, hiç bir işe yaramayacaktır.

· Çünkü bunların hepsi bizlere, zamanında ikaz edilmişti…

44. Sûre, 39. Âyet: (Ey Resulüm!) Sen onları, o hasret ve pişmanlık günü hakkında, o haklarında ilâhî hükmün yerini bulacağı günü anlatarak uyar. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz (gerektiği gibi) iman etmemişken (bakarsın) iş olup bitmiştir…

Allah Resulünün de bu emir gereği olarak, bizlere binlerce kez haykırdığı ve hatta yalvardığı ortadadır.

Bizler ise “..ehh, iş, güç, okul, parti, maç ve çeşitli meşru meşguliyetler” derken, bu haykırışları duyamadık. Duysak da pek önem veremedik.

Bir süre sonra önem versek de, başlangıçta iyi bir planlama yapamadığımız için, birçok fırsatları elimizden kaçırıverdik…

Evet; her konuda planlama çok önemlidir.

Başlangıçta açıyı bir derece bile hatalı çizersek, uzun iki çizginin arasındaki açıklık giderek artacağından, gereksiz alan da artacaktır.

İşte bunun içindir ki:

Mutlu bir evlilik ve huzurlu bir ÂKIBET için, evlenmeden önce yukarıdaki kriterlere çok önem verilmelidir. Vesselâm…

Risale-i Nurdan TAÇ:

İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gâyesi; Hâlık-ı Kâinat’ı tanımak ve O’na îmân edip ibâdet etmektir. (İnsan her zaman, işte bunun idraki içinde olmalıdır.)

Ebedi ömrün önündedir. O ömrü bakide (Âhirette) göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fani ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır. Her kim hayat-ı fâniyeyi (Dünya işlerini) esas maksad yapsa, zahiren (görünüşte) bir Cennet içinde olsa da, manen (iç âleminde ve âhirette) cehennemdedir…

Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme…

 A. Raif Öztürk / moralhaber.net