Bisikletim

Benim bisikletim yoktu çocukken.

En sevdiğim şeylerden biri arkadaşlarımın bisikletlerine dokunmaktı. Bisiklet demirinin, parmaklarıma o soğuk ve yumuşak dokunuşu bilmem kaç gece rüyalarıma girmişti. Uyandığımda, sanki bisikletim varmış gibi heyecanla gözlerimi açtığım sabahları hatırlıyorum hâlâ.

Bisiklet zilinin kendine has çınlaması çok hoşuma giderdi.

Bir sabah, arkadaşımın bisikletinin peşinden koşarken annem görmüş beni. Çok üzülmüş. Rahmetli babama “Şu çocuğa bir bisiklet alsan… Arkadaşlarının peşinden koşarken içim acıyor.” demiş.

Babam, “Ya bisiklete binerken araba çarparsa” korkusu ile almak istememiş.

Hiç unutmam, bir gün, komşumuzun oğlu ile duvar dibinde sohbet ediyorduk. Bisikletine yaslanmıştı. Elinde yeşil erik vardı. Hem yiyor hem de bisikletinin ne kadar hızlı gittiğini anlatıyordu. Elindekileri bitirip bisikletine binmişti ki “Bisikletinin zilini bir kere çalabilir miyim?” diye izin istemiştim.

Arkadaşım, “Şimdi olmaz, bir tur atıp geleyim ondan sonra.” demişti…

Bugün olmuş, o günkü bana hâlâ üzülürüm. Ne vardı ki sanki zili çalmama izin verseydi…

Çocukluk işte…

Babam o sırada bizi balkondan izliyormuş…

Beni eve çağırdı…

Yanına gittim. “Sana bir bisiklet alacağım.” dedi. Birden donakaldım. “Valla de…” dedim. Tebessüm etti, “Vallahi” dedi. Nasıl sevindiysem, “Yaşasın!” diye kapıya koşuyordum ki babam, “Ama iki şartım var…” diye arkamdan seslendi. Geri döndüm. “Ne dersen yapacağım, söz” dedim. “Bir daha kimsenin bisikletinin peşinden koşmayacaksın.” dedi… “Tamam söz” dedim… “İkincisi de karnende notlarının hepsi 5 olacak.” dedi.

Derslerim çok iyiydi. O yıl belki bir tane dersim 4 gelebilirdi ama diğerlerinden emindim, hepsi 5’ti… “Tamam, söz” dedim, fırladım dışarı. “Babam bana bisiklet alacak” diye, sokakta deli gibi bağırarak koştum durdum…

O günden sonra, artık arkadaşlarımın bisikletlerinin peşinde koşmadım, yol kenarında seyrettim hep onları…

Karne zamanını iple çektim… Hatta öğretmenime bile “Bütün notlarım 5 olursa babam bana bisiklet alacak” diye söylemiştim. O da “Bakalım” deyip tebessüm etmişti…

Karne günü geldi… Öğretmenim tek tek karneleri dağıtırken, kalbim duracak gibiydi… İsmim okununca koştum, aldım karnemi, hızlıca gözden geçirdim… Bütün notlarım 5’ti… Nasıl sevindim, öğretmenime sarıldım… O da “Hadi koş, babana söyle, sen artık bisikleti hak ettin” dedi…

Nasıl fırladım dışarı, ayakkabımın biri çıkmıştı koşarken… Koşa koşa eve vardım… Anneme karnemi gösterdim… “Babam bugün mü alacak bisikleti?” diye sordum, annemin gözleri doldu… “Bilmem, babana soralım” dedi… “Babam kaçta gelecek!” dedim. “Bugün gelmeyecek” dedi… “Neden?” dedim… Babamın uzunca zamandır bir hastalığı varmış, bizden gizliyorlarmış hep… O gün, durumu ağırlaşmış, hastaneye kaldırılmış… Hayal kırıklığı yaşadım birden… Babamın hastaneye yattığına değil, bisikletim ne olacak diyeydi hayal kırıklığım, çocukluk işte…

Birkaç gün sonra babamı ziyarete gittik, ameliyat olmuş… Yorgundu yüzü… Beni görünce gözleri doldu… Yanına gittim… Kısık bir sesle “Karneni aldın mı?” dedi. “Aldım bak” dedim, notlarımı gösterdim… Tebessüm etti, biraz gözlerini kapatıp dinlendirdi, tekrar açtı. “Ben de sana bisiklet alacağım” dedi…

Babamdan duyduğum son söz bu oldu…

O günden sonra benim bir bisikletim olmadı…

Çocuklarımın oldu ama benim bisikletim hâlâ yok…

Bazen, çocuklarımın bisikletlerine dokunuyor, tebessüm ederek zilini çalıyorum… Bilmem verdiğim sözden dönmüş oluyor muyum ama onların bisikletinin peşinde koşuyorum, kimse görmeden ıslak kirpiklerimi silerek…

Anne babalara “Çocuğunuza verdiğiniz sözü vakit geçirmeden yerine getirin” diye söylediğimde, bazen onların “Ama onlardan istediklerimizi yapsınlar da ondan sonra” dediklerinde, aklıma hep bu hatıram geliyor…

Ne karne notu, ne de akıllı uslu durma şartı olmasın… Çocuğunuza verdiğiniz sözleri yerine getirin… Bezen yarın gerçekten olmuyor… Olsa da çocukluk yıllarındaki o tatta olmuyor…

Uzman Pedagog Dr. Adem Güneş

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: