Bizim en büyük hatamız din ve fen ilimlerini ayırmaktır

İşte böyle bir eğitimle yetişen bir genç, kâinatta kendisinin başıboş ve sahipsiz olduğunu, her şeyin gelişigüzel hareket ettiğini, kendisinin de hiç kimseye karşı sorumluluğunun bulunmadığını vehmedecektir. Bu da gençliği dinsiz, inkârcı ve sefih yapacaktır. Gençleri helal ve haramı, emir ve yasağı tanımayan nefsinin istek ve arzularına tâbi bireyler haline getirecektir.

Eğitimin asıl vazifesi, insanın terbiyesidir. Bu terbiye insana, hayat ve varlık âlemine, insanlığa yakışır bir bakış açısı kazandırmalıdır. Toplum hayatının mücadele ile devam etmediği, insanların birbirine yardımıyla bunun mümkün olduğu sıkça nazara verilmelidir. Mücadelenin ancak kendi nefsiyle, çevresindeki kötülükle ve kötülerle, bir de kendi kabiliyet sınırlarını aşma yönünde olduğunu ortaya koyan bir terbiye hedef alınmalıdır.

Böyle bir terbiyede akıl ile kalbin, ilim ile inancın birlikte ele alınmasında zaruret vardır. Fertlerin ilim ve irfan ile ahlak ve fazilet ile donatılması, kalp ve ruhlarının, akıl ve hissiyatlarının ulvi gayelere yönlendirilmesi, eğitimin temel gayesi olmalıdır. Aklın nuru, kalbin ziyası faziletin de esası ilme bağlıdır. Maneviyatsız ilim şüphe ve tereddüde, ilimsiz maneviyat da taassuba yol açar. Bizim en büyük hatamız din ve fen ilimlerini ayırmak olmuştur. Bundan dolayıdır ki; sadece din ilimleri tahsil edenlerin taassubundan, sadece fen ilimleri tahsil edenlerin ise inkârından ve dine düşmanlığından çok bedeller ödedik ve ödemeye devam ediyoruz.

Burada din ve fen ilimlerinin bir okutulmasından kastımız günümüz imam hatip liseleri modeli değildir. Çünkü günümüzde biyoloji, kimya ve fizik gibi fen ilimleri ile ilgili ders kitaplarımız hala materyalist bakış açısı ile yazılan kitaplardır. Allah’ın kudret eseri olan varlık âlemini inceleyen, Allah’ın antika eserlerini ve harika icraatlarını anlatan fen kitaplarında hep sebepler nazara verilmekte, Yaratıcı kasten gizlenmektedir. Mesela lise biyoloji kitaplarında tevhidi bir üslup, İslami bir anlatım yoktur. Öğrenciler biyoloji dersinde sebeplerde boğulurken, din dersinde kurtarılmaya çalışılmaktadır. Biyoloji dersinde ‘sebepler yaptı, kendi kendine oldu, tabiatın işi’ denirken din dersinde tam tersi ‘Allah yaptı, Allah’ın işi’ denmektedir. İşte eğitim sistemimizdeki muvaffakiyetsizliğimizin, istediğimiz neticeyi alamadığımızın yegâne sebebi budur. O halde çözüm gayet basittir.

Biyoloji, kimya ve fizik gibi fen kitaplarından materyalist felsefenin temizlenmesi ve tevhidi bir dil ile yeniden yazılmasıdır. İlimler, eserden söz edilince eser sahibini, sanattan bahsedilince sanatkârı, fiilden bahsedilince faili hatırlatacak tarzda olmalıdır. İşte o zaman Allah’ın kudret eseri olan varlık âlemini inceleyen biyoloji, fizik ve kimya gibi fen dersleri din dersi gibi olacak ve marifetullah dersine inkılap edecektir. Öğrenciler ikilemden kurtulacak ve gayrete gelecektir. İşte o zaman eğitimden beklenen neticeler alınacaktır. Kadim medeniyetimizi benimsemiş, taklitçilikten kurtulmuş, ecdada layık nesiller yetişecektir.

KENDİMİZE ‘NASIL BİR DÜNYA GÖRMEK İSTİYORUZ’ DİYE SORALIM

İşte bütün bu sebeplerden dolayı eğitimin yeniden ele alınmasına ve ona tevhit dili ve tevhit mesajı ile ruh verilerek, dinî ve millî özlerimize uygun olacak şekilde eğitim dünyamızın yeniden inşasına ihtiyaç vardır. İslâm felsefesine göre tefsir, hadis, fıkıh ne kadar dini ise, fizik, kimya, matematik de o kadar dinidir. Kitabın ayetleriyle kâinatın ayetlerini birbirinden ayıran bir bilgi düşüncesi İslâm felsefesinde ve medeniyetinde yoktur. Zira matematik bilgisi olmadan, Allah’ın yeryüzüne koyduğu kanunları, fizik ve kimya bilgisi olmadan yaratılışın hikmetlerini anlamak mümkün değildir.

Olayı daha iyi anlamak için materyalist felsefe ve İslam medeniyeti öğretileri ile yetişmiş iki tip insanı ele alalım ve buna göre nasıl bir dünya inşa edeceğimize karar verelim. Materyalist felsefe öğretileri ile yetişen bir insan, ceddinin hayvan olduğuna inanır. Kendini hayvanlar içinde (Homo sapiens) değerlendirir. İslam medeniyeti öğretileri ile yetişen bir insan da kendinin eşref-i mahlûk ve muhatab-ı İlahi olduğunu düşünür. Nasıl bir dünya? Kendini hayvanlar içine koyan insanlardan oluşan bir dünya mı yoksa kendini mahlûkatın en şereflisi ve Allah’ın muhatabı olarak gören insanlardan oluşan bir dünya mı?

Materyalist felsefe öğretileri ile yetişen insan için çiçek ve böcek gibi canlılar tesadüflerin eseridir. Faydasından başka ifade ettikleri bir mana yoktur. Hâlbuki İslam medeniyeti öğretileri ile yetişen insana göre her bir çiçek ve böcek Allah’ın manalı mektuplarıdır, antika sanat eserleridir. Nasıl bir dünya? Canlıları tesadüflerin eseri olarak gören ve sadece menfaatine bakan yönü ile değerlendiren insanlarla dolu bir dünya mı, yoksa tüm canlıları Allah’ın manalı mektupları ve antika sanat eserleri olarak gören insanlarla dolu bir dünya mı?

HAYAT MÜCADELEYLE DEĞİL, YARDIMLAŞMAYLA DEVAM EDER

Materyalist felsefe öğretileri ile yetişen insan için hayat mücadele ile devam eder. Güçlü olan üstündür, hayatta kalır ve her zaman haklıdır. İslam medeniyeti öğretileri ile yetişen insana göre ise hayat yardımlaşma ile devam eder, güçlü olan değil haklı olan üstündür. Nasıl bir dünya? Güçlünün üstün olacağı inancında olan insanlarla dolu bir dünya mı, yoksa haklının üstün olduğu itikadında olan insanlarla dolu bir dünya mı?

Materyalist felsefe öğretileri ile yetişen insan için bazı milletler evrimin ileri basamaklarında olan üstün ırklardır. İslam medeniyeti öğretileri ile yetişen insana göre ise tüm insanlar Hz. Âdem’in soyundandır ve kardeştirler. Nasıl bir dünya? Bazı milletleri evrimin ileri basamaklarındaki üstün ırklar olarak gören insanlarla dolu bir dünya mı, yoksa tüm insanları kardeş olarak gören üstünlüğün takvada olduğuna inanan insanlarla dolu bir dünya mı?

Materyalist felsefe öğretileri ile yetişen insan için ölümden sonrası yoktur, hayat bu dünyadan ibarettir. Öldükten sonra dünyada yaptıklarından hesaba çekileceğine inanmaz. İslam medeniyeti öğretileri ile yetişen insana göre ise bu dünya insan için kısa süreli bir imtihan yeridir. Asıl hayat ölümden sonraki Ahiret yurdudur. İnsan bu dünyada yaptıklarından hesaba çekilecek iyiliklerinin mükâfatını, kötülüklerinin ise cezasını çekecektir. Nasıl bir dünya? Dünyada yaptıklarından hesaba çekilmeyeceğine inanan insanlarla dolu bir dünya mı, yoksa tüm yaptıklarından hesaba çekileceğine inanan insanlarla dolu bir dünya mı?

“AMACIMIZ MADDEYİ DEĞİL MANAYI DA ARAŞTIRAN BİR NESİL YETİŞTİRMEK”

İki insan tipi, daha birçok yönden karşılaştırılabilir. Ancak zaten materyalist felsefe ve İslam medeniyetinin neticeleri ortadadır. Materyalist felsefenin neticesi sosyal darwinizm, vahşi kapitalizm, ojeni hareketler ve sömürgecilik olmuştur. İslam medeniyeti ise insanlık âlemine asr-ı saadet denen bir asır yaşatmıştır. Tüm insani değerlerin, diğerkâmlığın, yardımlaşmanın, fedakârlığın, şefkat ve merhametin zirveye ulaştığı dönemler yaşatmıştır.

haber.dpu.edu.tr