Bu asrın bir özelliği

Allah katında bir sinek kanadı kadar bile değeri olmayan dünyayı, sonsuzluk alemi olan, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı, hayallerin bile erişemediği ahiret hayatına tercih etmek, üstüne üstelik bunu bilerek isteyerek tercihini dünyadan yana kullanmak bu asrın insanına ait bir hassa bir özelliktir. Bediüzzaman Hazretleri “Kırılacak bir cam parçasını baki elmaslara bildiği halde tercih etmek”dediği bu hale çok da hayret ettiğini söylüyor.

Allah (cc) insanların fıtratına yaşama arzusu, kazandıklarına sahip çıkma, lezzetli bir hayat sürme isteği gibi bazı latifeler koymuştur. İnsanlardaki bu duygu, günümüz insanında çok sebepler yüzünden ciddi şekilde yaralanmış, öylesine yaralanmış ki insan; Çok malım olsun, daha uzun süre yaşayayım, sevenlerim çok olsun, meşhur olayım, yakışıklı güzel olayım gibi bir sürü geçici heveslere kapılıp mümkün olmayanın peşine düşmüş. Elindekilerin hiç birisinin ardında gelmeyeceği ölüme doğru gittiğini hatırından çıkarmış.

Her hangi bir yeri ağrıyan hasta olan insan ne yapar? O ağrıyan, hasta olan organından başka bir azası organı yokmuş gibi sadece onu düşünür, diğer aza ve organlarını unutur. Burada da aynen böyle bir durum meydana gelmekte. İnsan bu dünyaya daha iyi bir yaşam sürmek için gelmedi, insan bu dünyaya mal toplamak içinde gelmedi, insan bu dünyaya misafir olarak gönderildi, imtihan meydanı olan bu dünya denilen yerden çeşitli imtihanlara maruz bırakılıp gerçek yurdumuz olan ahrete gideceğiz, orada gerekli olacak olan ne ise bütün gayretimizi, sayimizi, enerjimizi ona harcamalıyız, asıl ağrıyan yerimiz, hasta uzvumuz burası, bunu aklımızdan çıkarmamız gerekir.

Bazı cazibeli eğlenceli şeyler çocukları cezp ettiği gibi büyükleri de hatta makam ve mevkice büyük olanları da cazibesiyle aldatır, bu cazibeye kapılanlar asıl vazifelerini unutup eğlenceye dalabiliyorlar. Öyle cazibeli, öyle çekici bir asırda yaşıyoruz ki, cep telefonumuza gelen bir mesaj bizi camide ibadet yaparken bile etkisi altına alıyor, namazda gelen masaja bakmadan kaçımız diğer rekata geçebiliyoruz?

Ziyarete gidildiği halde, sohbetten çok telefonlarla ilgilenilmediğini kim iddia edebilir? Ev ziyaretlerinde diziler, maçlar yapılacak olan muhabbetten sohbetten çok daha önemli oldu. Sadece televizyon ve cep telefonunun bizi ne hale getirdiğine bir bakın. Dünya hayatımızın idamesi için sosyal hayatın bir parçası olmalıyız, buna bir miktarda olsa katılmalıyız ama tamamen içine düşmek, Müslüman’ın ahiret hayatını tehdit eder, dünyaya gönderiliş amacına ters düşer, dahası helakete sürükler.

İsraf, iktisatsızlık, fuzülü harcamalar, kanaatsizlik ve hırs yüzünden fakir düştük. Bu fakirlik yokluk anlamına gelmiyor, ihtiyaçlarımız fazlalaştı, eskiden evlerimizdeki mefruşat birkaç kalemden ibaretti şimdi öylemi? Teknolojiyle birlikte zamanın ilerlemesi birçok şeyi ihtiyaç haline getirdi, olmazsa olmaz hale dönüştü, elektriksiz, internetsiz, Rahman gazsız yaşam düşünülemez.

“Halbuki bu asır, o damar-ı insanîyi o derece şırınga etmiş ki, küçük bir ihtiyaç ve âdi bir zarar-ı dünyevî yüzünden elmas gibi umur-u diniyeyi terk eder.”Diyor Bediüzzaman Hazretleri. Böyle bir tehlike var diyor üstadımız.” Dünyadaki işleri zarar görmesin diye dini işlerini bırakır” diyor. Allah korusun. Ticaret hanesindeki işleri yüzünden namazını kılamadığını söyleyen bir sürü insan tanıyorum. Şu fani hayat insanları içine çeke çeke öyle bir hale getirdi ki, birçok Müslüman’ı doğru yolundan ayırmış dalalete düşürmüştür.”

Bediüzzaman Hazretleri “Ednâ bir hâcât-ı hayatiyeyi büyük bir mesele-i diniyeye tercih ettiriyor.”buyurmaktadır. Bu asrın bu hastalığının ilacının ne olduğunu buyurun Bediüzzaman Hazretlerinden öğrenelim. “Bu acip asrın bu acip hastalığına ve dehşetli marazına karşı Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânın tiryak misâl ilâçlarının nâşiri olan Risale-i Nur dayanabilir; ve onun metîn, sarsılmaz, sebatkâr, hâlis, sadık, fedakâr şakirtleri mukavemet edebilir. Öyleyse, herşeyden evvel onun dairesine girmeli, sadakatle, tam metanetle ve ciddî ihlâs ve tam itimad ile ona yapışmak lâzım ki, o acip hastalığın tesirinden kurtulsun.”

Çetin KILIÇ

Kaynak: Risalei Nur Külliyatı.

Tarihçeyi Hayat- Kastamonu Hayatı -İkinci meseleden istifade edilerek yazılmıştır.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: