Bu Mübarek Ramazan Ayında Allaha c.c. Kulluğumuzu Secde-i Şükranla Artıralım

Mademki mahlûkatın en şereflisi insandır. İnsanların da en mükemmeli ve ahlâkça en faziletlisi, Peygamberimiz aleyhissalatu vesselâmdır, ve ondan sonra diğer peygamberler (a.s.) ve Sahabe lerdir. Ondan sonra da Ahır zaman Mehdisidir. (23 Mektüp) Allah bizleri bi hakkin ona talebe eylesin Biz Müslümanları çok seven Allah’ımız, mahlukatın yaratılmasına sebep olan Hz. Muhammed aleyhissalatü vesselâmı, bizlere numune-i imtisal olmak için O Zatı (a.s.m.) bizlere gönderdi.  Kur’ân-ı Kerimde meâlen; “ Muhakkak ki Sen en büyük bir ahlâk üzerindesin ” (Kalem 4) buyurmuştur. Yine İslâm ahlakında terakki etmemiz için Yine Allah Kur’ani Kerimde: “Habibim Ahmed, Resulum Ya Muhammed, de ki. Eğer Allah’ı seviyorsanız hemen bana uyun ki, Allahta sizi sevsin.”(Âl-i İmran 31) Çünkü, Allahu Azimüşşan O Zatta (a.s.m.) İslâma ait güzelliklerin tamamını cem etmiş. Bu sebepten, bize numune-i imtisal olup, örnek almamız için, O’nu (a.s.m.) bize göndermiş. Bir Nur talebeleri Allahımıza ne kadar şükretsek azdır ki bizleri Ahır zaman mehdisine talebe olmakla şereflendirmiş.

Bunu da bilmemiz lazım ki Onun ümmeti olan bizler, imanımızı yenilemek maksadı ile tekrar tekrar, Allahtan sonra Peygamber’imize (a.s.m.) şehadet getirirken, “Resuluhu ve Âbduhu” demeyip, Allahın hak ettiği kulluğunu, Peygamberliğin önüne çıkararak, “Âbduhu ve Resuluhu” diyoruz. Öyle ise onun sünnetini yaşamakla, o Zatın (a.s.m.) yolunu tam takip edip kullukta dahi ilerlememiz lazım ki, O’na hakiki ümmet olalım. Bilhassa bizlere lutuf ve ihsan buyurulan, bu mübarek Ramazan ayında Allaha karşı kulluğumuzu artırmak için çok gayretli olmamız icab ediyor.

Çünkü O Mübarek Zat (a.s.m.) Hz. Âişe’den izin isteyerek, yataktan kalkıp teheccüd namazını kılmaya durmuş. Namaz esnasında ağlayarak seccadesini ıslattığını gören Aişe validemiz, “Ya Resülallah, niye bu kadar ağlıyorsun, Allah seni Âlemlere Rahmet olarak göndermedi mi?” Deyince, O Zat (a.s.m.) da cevaben “Ya Âişe ben Allah’ıma karşı şükreden kul olmayayım mı?” demiş. Şimdi düşünün o nasıl ve ne gibi nimetlere şükretmesi lazım dı? O suyu bizim gibi çeşme musluğundan değil hayvan derisi içerisinde ne kadar uzak yerlerden getirmiş. Bir defa düşünün! Hz. Ebu hureyreden rivayet: Aleyhissalatu vesselelam arpa ekmeğinden başka yememiştir. Hatta  hiçbir zaman da arpa ununu elekle elememiştir. Gıdasını arpa ekmeğinden ve hurmadan alarak, hasır üstünde oturup hurma lifleri ile dolu yatakta yatan, O Zatın (a.s.m.) nasıl şükretmesi lazım? Biz ise yaşadığımız bu lüks hayat için Allah’ımıza ne kadar çok şükretmemiz gerektiği fark edip anlamamız lazım değil mi?

Peygamberimiz a.s.m. bizim gibi birkaç tabak yemek önünde görmemiş. Belki Hendek savaşında hendek kazarken sahabelerden biri Ya Resulallah  a.s.m. bak açlıktan karnıma taş bağladım deyince: Resulullah a.s.m ona göstermek için çıkarıp bak ben bir değil iki taş bağlamışım diyor.

Hz. Peygamberle (a.s.m.) on yıl evlilik hayatı yaşamış olan Hz. Aişe radıyallahu anhanın, Aleyhissalatu vesselam için, şöyle dediği rivayet olunur.

” Aleyhissalâtu vesselâm! İnsanların en güzel ahlâklısı idi. Hiçbir çirkin söz söylemez ve hiçbir çirkin harekete tenezzül etmezdi. Çarşı ve pazarlarda bağırıp çağırmazdı. Kötülüğü kötülükle karşılamazdı. Affeder ve bağışlardı. İnsanların en naziği, iyi huylusu ve güler yüzlüsü idi. Allah yolunda cihad dışında ne bir hizmetçiye, ne bir cariyeye, ne de bir kimseye el kaldırmış değildi.”

Hz. Ali kerremallahu vecheh, Peygamberimizi (a.s.m.)  şöyle tarif ediyor ve diyor: Hz. Muhammed (a.s.m.),

“Daima güler yüzlüydü. Yumuşak huyluydu. Esirgemesi, bağışlaması boldu. Katı kalpli değildi. Kimseyle çekişmezdi. Kimseye bağırıp çağırmazdı. Kötü söz söylemezdi. Kimseyi ayıplamazdı. Pinti ve cimri değildi. Hoşlanmadığı şeye göz yumardı. Ümit bekleyeni umutsuzluğa düşürmezdi. Bir şey hakkındaki hoşnutsuzluğunu açığa vurmazdı. Hiç kimseyi ne yüzüne karşı, ne de arkasından kınamaz, ayıplamazdı. Hiç kimsenin ayıp ve kusurunu araştırmazdı. Hiç kimsenin hakkında sevaplı ve hayırlı olmayan sözü söylemezdi. İlim ve sabrı kendisinde toplamıştı. Hiçbir şey kendisini kızdırmazdı.”

Hz. Ali bu sözleri, Resûlullah’la yaşanmış otuz küsur yılın şahitliğinde söylemiş olduğu sözlerdi. Biz Peygamberimiz aleyhissalâtu vesselam’ın ümmeti olduğumuz için, Ondan (a.s.m.) şefaat ümit etmek için, acaba O’nun (a.s.m.) yolunu takip edip sünnet-i seniyesini yaşamamız lazım değil mi?

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org