Bu Zamanda Silahla Değil Fikir Ve Kalemle Savaşılır

Nasıl ki, Fir’avun zamanında sihirbazlık çok ileri gittiği için, Allah onların Sihirlerini bozabilecek Ulul-Azm bir Peygamber a.s Hz Musa yi göndermişti. Perygamberimiz a.s.m. devrinde de Fesahat ve Belagat çok ileri gittiği için Allah’u  Azimüşşan Peygamberimiz Aleyhissatu vesselami, kırk vechi icaza sahip Kur’ani Kerim ile göndermiştir. Ve Kur’ani Kerimde ders almak için Allah bunları bize göstermiş ki, hazırlıklı olalım ve düşmanlarımıza karşı nasıl davranacağımızı bilmiş olalım. Ve her devirde! O devrin kendine göre geçer akçası, o devre  kabul edilir sözü, düşmanı mağlup edebilecek bir silahı olduğunu öğrenmiş olalım.   

Ta ki! Yaşadığımız  bu felaket asrında da, düşmanların hücumu üzerimize tek cihetten değil “ciheti şeş” denilen (altı yön: üst, alt, sağ, sol, ön, arka, ) yani düşman altı yönden geldiğini görelim ve üzerimize gelen bu düşmanlar karşısında,  biz Müslümanlar mağlup olmayıp ayakta kalabilmek için, hangi silahla karşı konulabileceğimizi çok iyi araştırıp öğrenmek ve mükemmel bir metotla hareket etmeyi bileceğiz ki netice elde edilebilinsin. Yoksa tohumu tarlaya atacak yerde denize atmış oluruz.   

Meydan savaşları çok geride kalmış olduğu bu devirde, ve düşman kıtalar arası füzelerle savaştığı bir hengamda, bizler eğer: Hançer’i kınına sokmayıp onunla sokakta hava atmaya kalkışırsak, önceden mağlubiyeti kabul etmek zorunda kalırız ki, bu da Müslüman’a hiç de yakışır bir vaziyet değildir. 

Bunun için, Müslüman yalınız kendi menfaatini değil, Cemiyetinin menfaatini düşünerek yaşadığı için ve yaptığı bütün fayda ve zararlar cemiyete de mal olduğu için, bütün hal ve hareketinde dikkatli olmalı.          

Mesela çevremiz sahtekârlarla dolu bir zamanda yaşadığımız için,  ticaretle uğraşırken tedbirli davranmayıp zarara uğrarsak, o zarar başta bizi etkilediği gibi, çevremizde bütün bizi tanıyanları da etkileyip rahatsız eder. Aynı mantıki ve makbul bir işi de yaptığımız zaman, hasetçilerin dışında bütün bizi tanıyanlardan alkış toplayıp Maşaallah Barekâllah derler.

Bu işlerin bazısı umum Müslümanlara şamil olduğu zaman, Hakiki kardeşlik ancak ayni esaslara inanmaktan geçtiğine göre yakışmayan bir hal ise, bütün Müslümanları kahır edeceğimiz gibi, herhangi makbul iş yaptıysak veya bir şey icat edebilsek bütün din kardeşlerimizi sevindiririz. Bu sebepten tekrar etmekte fayda var.

Cahil İslam kadrosunda vazife alamaz Allah’tan insana emredilen bütün farzları yapmadan önce nasıl yapılmasını öğrenip bilmemiz lazım. Biz mevzuumuzun ana gayesine gelelim, madem ki fen felsefe hakim olduğu bir devirde yaşıyoruz, Biz Müslümanlar ne yapıp yapıp Oradan da hisse almamız lazımdır. Evlatlarımız dindarlığı verdiğimiz için, onları  dindarlığı, hezimete uğramaması için fenden de nasiplerini almaları lazım ki ehli dalalete karşı mahcup olmasınlar. Bu adam veya bu delikanlı hafızdır ama bak hareketlerine dedirtmemek için, bu zamanın ihtiyacına cevap veren Kur’an Kerim tefsiri Risale-i Nurları da okutacağız ki her zaman Kur’ana hürmet edip Onu başı üstüne tutabilsin.     

Unutmamalıyız ki, bugün eski usul ve kaidelerle hareket edenler başarısız kalıp yerinde sayıyorlar. Eskiden, bir baba  evladını Müslüman bırakmak için, ona Kur’ani Kerim ile ilmihalı öğrettimi o ona yetiyordu, fakat maalesef bu gün evlatlarını sadece o kadar dini eğitimle bırakılan çoğunun evlatları dinlerini terk edebildikleri gibi Kur’ani Kerimleri de raflarda tozlanıyor.

Bazı zavallılar da evinde Kur’an bulundurmak bereket getirir inancıyla yalnız maddeten ondan hayır görmek için Kur’ani Kerimi odanın yüksek bir yerinde koyup onun hakkını verdiğini sanıp, Kur’ana hürmeti o kadarla iktifa ediyor. Halbuki Kur’ani Kerime hürmet her gün Onu okumakla olur, onun emir ve yasaklarına uymakla olur, ve biz Kur’anı Kerimin dilinden anlamadığımız için Bizim için Onu okumak ilim değil ibadettir. Onu anlamak içinde zamanımızın ihtiyacına cevap verebilecek tefsirleri okuduk mu, işte o zaman anlamış oluruz, okuduğumuz O Mübarek Kitabımız bizden ne yapmamızı istiyor anlamış oluruz.     

Evet! yukarıda dediğim dibi o mübarek Risale-i Nur eserleri bu zamanın ihtiyacına cevap verdikleri için 52 dile tercüme edilmiş eserlerdir onlar. O eserlerin yazarı her ilimleri bilmiş bir Zattır. Bunu ispat etmek için, doğudan gelip İstanbul’un Fatih semtinde, o zamanın tabiriyle Şekerci handa bir oda kiralıyor ve odanın dış duvarında: “Burada her soruya cevap var, kimseden soru sorulmaz” yazarak, bütün gelenlere cevap verince: Gazetelerin baş yazısında yer alıyor. 

Evet kardeşler kendimizi yetişmek için O eserleri  okumak lazım ve kendimizi onlara bağlamamız lazım, her halukârda nefsimizin kulağından tutup dershanede ders almaya gideceğiz ve evde de her gün bir miktar okumak için kendimizi mecbur edeceğiz. O  kitapları okuyacağız ki her iki hayatımız gülsün. Çünkü bu zamanda bu eserlere Müslümanlar şöyle dursun, hasut ve inatçı kafirler hariç, çok ecnebiler Risale-i Nurlara hayran olup onların  sayesinde kendi eski dinlerini bırakıp Müslüman oluyorlar. Sözlerimi Peygamberimizin a.s.m. bu mübarek sözle bitiriyorum  “Eddibu evladekum li zamanı gayri zamanikum” buyurmuş. Yani (Evlatlarınızı yaşadığınız zamana göre değil, gelecek zamana göre yetiştiriniz.) buyuruyor.

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: