Bu Zamanda”Mübarek” Bir Damat Bulmak Kolay Mı?

Allahın Bize En Büyüt Hediyesi Olan Kız Evladımız İçin Damat Nasıl Seçeceyiz?

Aleyhissalatu vesselam hadisi şerifinde: “Yapılan dua, yerine iki kanatla uçup kavuşur; helal  lokma ve doğru söz.”

Bu zamanda”Mübarek” Bir Damat bulmak kolay mı?

Seleflerimiz helal lokma hususunda o derece dikkatli davranmışlardır ki, ailelerinin helal rızıkla beslenmesi, çocuklarının manevî açıdan da selim fıtrat üzere doğması ve sıhhatli büyümesi için adeta tir tir titremişlerdir. Menkıbelerde asla değil fasla bakılması gerektiğini  anlatacağım şu hadise de bu hassasiyetin güzel bir misalidir.

Bir devirde, Merv şehrinin Kadısı, kızının evlilik çağına geldiğini düşünür ve ona layık bir eş aramaya başlar. Dünürcüler birer birer kapıya dayansa da Kadı efendinin acelesi yoktur, adayları teker teker değerlendirir, biricik kızını vereceği en uygun insanı bulmaya çalışır. O günlerde Kadı bir rüya görür; rüyasında kendisine kızını “Mübârek” adlı kölesine vermesi söylenir. Aynı rüyayı birkaç defa görünce ve kölesini değişik şekillerde deneyip onun salih bir insan, hayırlı bir damat adayı olduğuna kanaat getirince, bu düşüncesini eşe-dosta açar. Bazıları daha münasip, asil ve zengin kimseler de bulunabileceğini söyleyerek kadı kızının bir köleye verilmesine razı olmasalar da, Merv Kadısı kararını vermiştir. Kızının da rızasını alır, kölesini çağırır ve onları evlendirir.

Nikahın üzerinden bir ayı aşkın bir süre geçmiştir ki, Kadı Efendi, kızının ve damadının hallerini sormak için onları ziyaret edince, kızcağız “Babacığım, damadın çok iyi bir insan ama daha peçemi indirmedi, evlendiğimizden beri benden uzak duruyor; yediriyor, içiriyor, fakat elini elime sürmüyor.” der. Kadı bu hale taaccüp eder, hemen damadını bulur ve ona bu davranışının sebebini sorar. Aldığı cevap karşısında Kadı gözyaşlarına boğulur ve kızını doğru insana verdiğini görmenin sevinciyle şükür hisleriyle dolar.

Damat şöyle der: “Efendim, ne olur alınmayınız, su-i zanda bulunduğumu zannetmeyiniz; fakat, siz şehrin kadısısınız, size çok gelen giden olur, evinize hediyeler yollanır; Cenâb-ı Hakk’ın bana bir emaneti ve hediyesi olan kızınızın o şüpheli şeylerden yemiş olmasından korktum. Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’in bedendeki haram bir lokmanın tesirinin ancak kırk günde geçeceğini söylediğini öğrenmiştim. Muhtereme eşimi hiç değilse kırk gün alın terimle kazandığım helal lokmayla beslemek istedim; ta ki, Hâlık-ı Kerîm nasip ederse, evladımız salihlerden olsun.”

Evet, bu bir menkıbedir;  Evlenen herkesin böyle bir erbaîn(40 gün geçirmesi kolay değil . Mübarek adlı o Hak erinin kırk gün beklemesi sübjektif bir meseledir. Ne var ki, maneviyat aleminin sultanlarından, büyük veli Abdullah bin Mübarek işte o temiz izdivaçtan evlenenlerden meydana gelmiştir.

Bende düşündüm haylice bu menkıbeyi okuduktan sonra; şimdi nerede böyle sultan kızını kölesine verecek baba, nerede babanın bu kararına rıza gösterecek evlat, nerede kendisine nimet olarak Rahman katından sunulan eşine helal lokma, salih evlat için kırk gün yaklaşmayacak eş..

Böylesi hassas denge üzerine kurulacak yuvalardan Abdullah ibni Mübarekler doğmaz mı?

“Rabbim! Ben üzerime indireceğin hayrın her zerresine muhtacım” (Kasas:24)

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: