Bugün müslümanın en mühim vazifesi

Biz Müslümanlara Allahın en büyük lütuf ve hediyesi olan evlatlarımızı maneviyatsız bırakmamak mühim vazifesidir. Bu vazifeyi lazım olan şekilde yapmayan müslüman, hem bu dünyada hem de ahirette pişman olacağından şüphe etmiyoruz. Evladın kıymetinin değeri hiç bir şey ile ölçülemeyen, fakat ne yazık ki, materyalizmin hakim olduğu bu devirde evlatların kıymeti bilmediği için, evlatlara yalnız dünya eğitimini veriliyor. Fakat çok acıdır ki önümüzde dikilmiş, istisnasız herkes o ölüm ile karşılaşacağı gibi bizlerde saati belli olmayan bir vakitte yakalayacaktır. Eğer ölümü unutmadan yaşayabilsek, çok bahtiyar kimselerden oluruz ama, ne yazık ki, gafletten kurtulamıyoruz .

Bugün Müslüman geçinenlerden çoğu, öyle bir hayat yaşıyorlar ki her şeyine madde ile kıymet verdiğinden, evladını eğitmek hususunda da, benim müslüman geçinen kardeşimin ölçüsü maddedir. Aman oğlum mühendis olsun, aman oğlum öğretmen olsun, doktor olsun ve saire. Onlardan çok az kimse çıkar ki der “ben bu kısa dünyada en çok sevdiğim evladımı Allah katında değeri olan rütbelerle yükseltmek istiyorum ve Allahın izniyle evladıma Kuranı Kerimi ezberletip onu hafızı Kuran yapacağım inşaAllah”. Bu kardeş imanlı kimselerden alkışlar, tebrikler kazanır.

Kardeşler, bunu bilmeliyiz k namaz kılmayan anne baba, evladını da namazsız yapar. Tesettürsüz anne kızını tesettürlü olmasını istese de, o annenin evladı tesettürlü olmasını Allah nasip etmez. Allah’ın emirlerine uyup yaşamayan anne baba Allah korusun kendisini cehenneme birer odun yaptığı gibi, evlatlarını da cehennem odunu olmaları için hiç çekinmeden onlar da namazsız ibadetsiz bırakıyorlar.

Bu anne babanı bu yaptıkları başka sebepten değil ya onların imanları yok, veya çok zayıf imana sahipler. Sizden soruyorum? Bu imansızların evlatlarını cehennemde yanar iken onlara Allah gösterse? O anne babanın ibadet yapmaması şöyle dursun, evlatlarını da ibadetsiz namazsız bırakmaları imkânsızdır. Fakat ne yazık ki anne baba olanlar ölümden sonra evlatlarını ateşte yandığını görmüyorlar. Bu bize gösteriyor ki imtihan dünyasında yaşıyoruz. Eğer burada imtihanını verebilirsek âhirette makamımız sonsuz mutluluk yeri olan cennet olur inşaAllah. Yok uydum kalabalığa deyip gafiller gibi burada ibadetsiz bir hayata devam edersek, Allah korusun orada cehennem ateşinde yanmayı hak ederiz.

İmanlı olup ibadetlerini yapmayanlar, cehennemde ya günahları kadar yanarlar. Sonra cennete girerler. Ya Allah korusun imandan hiç nasibini almayanlar, ahirette o müthiş cehennem ateşinde sonu gelmeyen bir müddet içinde azap çekerler. Allahım bizi bu güruhtan olmaktan, sen koru.

Kardeşlerim bizler yapıp ne yapıp, evlatlarımıza din terbiyesini vermeyi, ihmal etmeyelim ki, ciğerparelerimiz olan evlatlarımızı cehennem ateşinde yanmaktan onları kurtarmış olalım. Mademki Peygamberimiz a.s.m. Hadisi Şerifinde: “Muru evladeküm bis’salati iza beleğa seban. Vadribuhum iza beleğa aşren.” buyuruyor. Yani evlatlarınıza yedi yaştan itibaren, namaz kılmalarını emredin. Onlar on yaşına erdiklerinde, eğer namazlarını ihmal ediyorlarsa onları korkutmak için onlara ufak, ufak tokat atın buyuruyor Peygamberimiz a.s.m.

Biz Müslümanlar çok tedbirli olmalıyız. Allah’ın kanunlarına uyma gayreti ile yaşamalıyız. Boşuna değil bu ata sözü “İnsanın işi ağzından çok konuşur.” Bilhassa evin reisi baba, bütün yaptıklarını Allah c.c ve Peygamberimiz a.s.min emirlerine göre yapmalı. Eğer yaparlarsa yaptıkları tüm işlerde muvaffak olabilirler. Çünkü unutmamalıyız ki dinimizde insan için ilim kadar kıymetli hiç bir şey yoktur. Kendimizi ve evlatlarımızı kitap okumağa yönlendirmeliyiz. Evimize televizyonu sokmamalıyız. Kendimizi, hanımı ve evlatlarımızı kitap okumakta gayretli olmak için evin reisi babaya büyük vazife düşüyor.

Evde boş kaldığımız zaman ve istirahat esnasında, çay içtiğimiz zaman. Öldükten sonra bütün hayatımızdan hesaba çekileceğimizden onlara bahsetmeliyiz. Orada hesaba çekildiğimizden sonra biz insanlar karşılaşacağımız hadiselerden onlara bahsetmeliyiz. Yani onlara cehennemden çok cennetin güzelliğinden zevklerinden ve cennetteki mutlu hayat hiçbir zaman bitmeyeceğini onlara bildirmeliyiz. Bu şekilde evlatlarımızın manevi duygularını geliştirmeliyiz. Onlara ahiret hayatını sevdirmeliyiz ki ibadetlerini seve seve yapsınlar. Bu gün zorlamakla hiç bir iş olmuyor. Evlatlarımız bu geçici hayata tapan arkadaşlarından ayrılmalarını sağlamaya çalışacağız. Evlatlar buradaki hayatın geçici olduğunu bilecekler. Ahiret nedir onu da öğrenecekler ondan sonra orasını sevecekler. Sevdikten sonra orası için hazırlık yapmaya gayret edecekler. Hazırlığı nasıl yapacağız:

Rahman ve Rahim olan Allah bu insanları madde perestlikten kurtarıp imanla ölmeleri için Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini bu millete göndermiş. Bu güne kadar, peygamberler hariç bu dünyaya, onun gibi bir zatı göndermemiş. Bu zat üç ay tahsil ile bütün ilimleri bilmiş. Tek partili devrinde bu zata öyle eziyet etmişler ki 28 sene hapislerde sürgünlerde eziyet ve cefa ile ızdıraba maruz kılmışlar, 21 defa zehirlemişler. Fakat Allah canını almamış.

İnsanların imanını kurtarmak için üstad bütün bu eziyetlere sabretmiş, hapishanelerde bazan aç suzuz bırakmışlardır. Donup ölmesi için Eskişehirde kışın müthiş soğuğunda kaldığı büyük salonun camlarını kırmışlar. Fakat Allah, üstada sabır vermiş. O zahmetli yerlerde yüz otuz parçadan ibaret olan Risale-i Nur eserlerini yazmış. Kendisi ile hapis olan talebelerine yaz demiş. Üstad konuşmuş onlar yazmışlar. El yazısı ile 600.000 sahife olmuş. Sonsa basılıp bu eserler yurdun her tarafına dağılmış. Cumhuriyet devrinde dindar olanlar, yalnız köylüler ve çobanlardı, ama bu eserler meydana çıkınca, memleketimizde çok profesörler namazlı dindar oldular. Bu eserler 60 yabancı dile tercüme edildiler. Ben de arnavutçaya tercüme etmişimdir. 20 sene her sene ikişer sefer birer aylığına gidip, Balkanlarda Arnavutların yaşadıkları dört devlette kendi elim ile parasız yüz bin adet dağıtmışım. Bunun için Allah’ıma ne kadar şükretsem azdır.

Evet fen hakim olduğu zaman ispat konuşur. Üstad nakiller ile uğraşmamış Kuranı Kerim ve hadisi şeriflerden mana çıkararak imanı ispatlayarak Risale-i Nurları yazmış. Çok kimse bu dünya hayatına aldanıyor. Zavallı baba çocuğun okula gitmesi için, onu zorluyor. Sabahleyin çocuğa çabuk ol, haydi kalk vakit geçti, diyor ama sabah namazına kalkması için, çocuğa haydi çabuk ol namaza kalk yoksa güneş doğacak demiyor. Çocuk küçüktür diyor. Büyüyünce kılar deyip geçiştiriyor. Halbuki çocuk küçük iken namaz kılmaya kendini alıştırmadıysa sonra çok zor oluyor. Bunun niçin bu hususta çok uyanık olalım. Gafiller ile yaşayan, benim kardeşlerime sesleniyorum!

Paylaşan Abdülkadir Haktanır