Bugün Nur Talebesinin En Mühim Vazifesi Bir Gencin İmanını Kurtarmaktır

Evet! İmanı zaafa uğrayan gençler o tehlikeden kurtulmak için, ya Allah’ın rahmeti ile ön yargıdan kurtulup,  gururunu bırakıp, ciddi bir arayış içerisinde olacak, veya bir hayırsever onu kolundan tutup kurtuluş yolunu gösterecek, veya herhangi kimse onun hakikati öğrenmesine sebep olacak ki kurtulsun. Bu başarıyı elde etmek için ilk önce  gururu terk edip mütevazi  (alçak gönüllü) olmaya kendini zorlayacak, veya annesinin, babasının, dedesinin, ninesinin veya herhangi bir mübarek zatın duasını kazanmış olacak ki, bu dualar bereketi ile, Allah onun başını eğip arayış içinde olmasını sağlayacak. Onunla beraber irade-i  cüz iyeyi elimizden asla bırakmayacağız, onu müspet kullandıktan sonra Allahın yardımı yetişip o iman hazinesini sahip olabilir.

Yoksa bu insan, bilhassa okuldaki gençlerimiz dıştan gelen materyalist felsefe ile zehirlenerek, yalınız okulda aldıkları eğitimle kalıp, manevi açıdan şahsiyeti gelişmemişse,  edindiği kötü arkadaşları onu olumsuz yönde peşlerine çekmeleri hiçte zor olmaz. Düşünün devletimiz daha kaldıramadığı kanunlardan biri, okullarda: Din dersi hocası Öğrencilere Allah yarattı deyip biraz sonra Fen hocası derse gelip, tabiat olayları, tabiat yaptı diyor. Bu öğrenci hangi hocayı dinlesin?

Birde öğretmen gaye adamı bir dinsiz ise, çocuğu dinden etmek için herhangi bir menfaat ona gösterdiyse, o zaman bu gibilerin yoldan sapmaları için, iş daha da kolaylaşır. Çünkü bu delikanlılar mantıklarını kullanıp kâinata bakarak yaratıkları inceleyip Allah’ın varlığına delil bulamıyorlar ise?  Önlerinde, dimdik dikilen ölümü görmüyorlarsa? Bunlar dini vecibelerden niye uzak kalmasınlar? Bunlar niye rahat yaşamayı bırakıp, ibadet külfeti altına girsinler? Bu vaziyette olan bu gençler  Avrupai frenk mukallidleri niye olmasınlar? Ecnebiler gibi sefahate niye boğulmasınlar? Çünkü mademki insan dili altında saklıdır. O dilin de konuşacağı ancak kulağıyla dinlediğidir, veya gözüyle okuduğudur veya hayat tecrübesinden kafasına yükleyebildiğinden başkası değildir. Yani bu insan ya kitaptan okuduğunu ya hayati tecrübelerini veyahut bilenlerden dinlediğini bilir, ve onları de başkasına aktarmakla zevk alır.  Onunla iftihar eder. Ancak bu kaynaklardan gelen bilgilerle insan müspet (olumlu) veya menfi (olumsuz) tesir altına girer.

Mâ’nevi bilgileri dinlemeye gelince: Bu zamanda, sözden çok iş konuşuyor ve o görünen iş, insanda tesirli oluyor. Kuru lafın pek tesiri olmuyor. Çünkü sahtekârlar iyi kimselerden fazla kendilerini methedip, övebildikleri için, sen yaptığın dini nasihatleri pratiğe dökmezsen tesirsiz kalıyor. Bazen minibüse veya şehir içinde bir otobüse biniyorum. Otobüs yol alırken ileri duraklarda, sakat, yaşlı veya çocuklu  bir kadın biniyor. O esnada onlara bir yer bulmak için sağa sola bakıyorum, yolcular bana ters bakınca, kendim kalkıp yer veriyorum. Sonra bana yer çok. Öteki beriki sesleniyor  hemen bana yerini vermek istiyorlar. Bu küçük davranış bile gösteriyor ki,  iş her ne kadar dil gibi ses çıkarmıyor ise de , dilden fazla konuşup tesirini gösteriyor. Bildiğini yaşamayanlar piyasada çok olduğu için, insanların çoğu kendi kusurlarını örtüp rahatlamak için veya ümitsizlikten kurtulmak için, başkasının suçunu araştırıp bulmaya kalkıyor. Bak onlar nasıl safsatalar atıyorlar: Gerçi ben namaz kılmıyorum ama benim kalbim temizdir. Filanı  hoca, filan hacıdır ama onlar neler neler yaparlar, demeye başlıyorlar?

Ne var ki, bugün dinden uzak yaşamaya alışanlar, istemeseler bile kulaklarına giren ölüm haberleri hayatlarının tatlarını bozuyor. Onlarda, onu düşünmemek için, kendilerini ya sarhoşluğa veya eğlenceye atıyorlar. Bugün vatanımızda sefahatin kapıları sonuna kadar açık ve ona bulaşmak serbest olduğu için, bazı vatandaşlar, evlatlarının fıtri ihtiyacı olan manevi terbiyeyi vermeye çalıştıklarına rağmen çoğu zaman başarısız kalıyorlar. Yaşadığımız devirde insanımız öyle bir durumdadır ki, yalınız Allah’ın Kanununu ve Peygamberimizin (a.s.m.) sünnetini yerine getirme amacıyla bir araya gelen kişilerin gayretli çalışmalarından kuvvet alan Müslümanlar ayakta durabiliyorlar. Yani ferdi çalışmanın çoğu boşa gidiyor. Zaman cemaat zamanı olduğunu bilmeliyiz ve kurtulmamız için sağlam bir cemaat içine kendimizi atmalıyız. Bu gençleri kurtarmak için en kısa ve sağlam yol onları Risale-i Nur dershanelerine yerleştirmektir. Çünkü bu zamanın ihtiyacına cevap veren ancak bu eserler oluyor Allaha şükür.

Abdulkadir Haktanır

www.NurNet.org