Bulunduğu Makamlara Değer Katanlar

Çok güzel bir söz vardır: Bazı insanlar makamlarını yüceltir, Bazı insanları ise makamlar yüceltir. Bu söz tarihin çeşitli devirlerindeki  insanlar ve bulunduğu makamlar için de  geçerlidir.Son zamanlarda çevremizde gördüğümüz makam sahipleri acaba hangi kriter kapsamına girer bir düşünelim.

makam-mahsuriTarihten makamına değer katan insanlara bir çok örnek verebiliriz.  Mesela Büyük İskender , Ömer Bin Abdülaziz,Selahaddin Eyyubi gibi tarihi kişilikler bulundukları makamlara değer katmış ve yüceltmişlerdir.Bundan dolayı tarihe mal olmuşlardır.Onları yücelten ve büyük adam yapan tarihte  yaptıkları büyük başarılardır. Hükümdarı oldukları devletler onları yüceltmemiştir.Eğer öyle olsaydı onlardan sonra gelenlerde günümüzde anılırlardı. Bulundukları makamı  yaptıkları ile kendileri  yüceltmişlerdir.

 Osmanlılar da Sokullu Dönemi vardır.Bu dönemde Osmanlı padişahları vardı.Fakat Sadrazamın gölgesinde kalmışlardır.Daha önce de Sadrazamlar gelmiştir.Hiç birisi Sokullu Mehmet Paşa kadar Sadrazamlık makamını yüceltmemiştir.Osmanlı padişahlarından ancak birkaç tanesinin ismini  hatırlarız.Fatih Sultan Mehmet,Yavuz Sultan Selim,Kanuni Sultan Süleyman gibi.Birçok Osmanlı padişahının ne ismini ne de yaptıklarını hatırlarız.Bu Padişahlar büyük bir imparatorluğun Hükümdarlığını yapmışlar fakat tarihte pek bir iz bırakmamışlardır.

    Türkiye Cumhuriyeti  tarihi de  öyledir. Türkiye tarihinde bir çok Başbakan gelmiştir. Fakat  bunlardan ancak bir kaçını hatırlarız. Adnan menderes,Turgut Özal gibi başbakanları hatırlarız.Sebebini sorarsanız bu liderler halk için yapmış oldukları hizmetlerle halkın gönlünde taht kurmuşlardır.Değerli İnsanlar bulundukları noktalara değer verir ve   yüceltirler.Makamlar insanlara değer vermez verse de geçici bir değer verir.Makamını hak etmeyen insanlar en geç hak ettiği yeri bulur.

     Yukarıda aktarmış olduğumuz görüşlerimizi destekleye güzel bir hikaye vardır;

KAVAK AĞACI  VE KABAK HİKAYESİ

     -Ulu bir kavak ağacının yanında bir kabak filizi boy göstermiş. Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış. Yağmurların ve güneşin etkisiyle müthiş bir hızla büyümüş ve neredeyse kavak ağacı ile aynı boya gelmiş. Bir gün dayanamayıp sormuş kavağa:

-Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?

-On yılda, demiş kavak.

-On yılda mı? Diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak.

-Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak!

-Doğru, demiş kavak.

Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgârları başladığında kabak üşümeye sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış. Sormuş endişeyle kavağa:

-Neler oluyor bana ağaç?

-Ölüyorsun, demiş kavak.

-Niçin?

-Benim on yılda geldiğim yere, iki ayda gelmeye çalıştığın için

Evet çalışmadan emek harcamadan gelinen nokta başarı sayılmaz. Kolay kazanılan, kolay elden çıkar.  Her işte alın teri ve emek şarttır. Emek harcanmadan kazanılanlar, temeli olmayan  binaya benzer. En ufak bir sarsıntı da yıkılır. Her zaman bu yüksek zirvelere   gelmek önem arz etmez. Önemli olan bu zirvelerde  kalabilmek ve zirvelere olumlu şeyler katabilmektir.Bulunduğu makamı yapacaklarıyla yüceltmektir.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: