Can Sıkıntısı..

Amerikan pop müziğinin tanınmış solistlerinden Mariah Carey, eşinden ayrılınca bunalıma girdi, hastanelerde yattı, psikolojik tedaviler gördü, halen doktor nezaretinde çalışmalarına devam etmektedir.

Sahneye çıkmak, şarkılar söyleyip oynamak, alkışlanmak bir solistin yarım saatini alır. Gelmek, gitmek derken iki saat böyle geçsin, peki yirmi iki saat ne yapacak? İnsan “canım sıkılıyor” dediği anda kuyuya düşmüştür.

Canı sıkılan insan her şeyden evvel işsizdir. Bu dünyada her insan için pek çok iş var; fakat bir insan sevdiği işi yapar, sevmediğini yapmazsa boşta kalır. Bir de tembelse can sıkıntısı arttıkça artar. Bu halden kurtulmak için içki, kumar, uyuşturucu gündeme gelir; işte bunlar Mariah Carey gibi genç bir kızı hastane köşelerine atar. Carey’nin serveti, evi, arabası var. Her şeyi olmak da felaket! İnsan bir şeyler almak için çalışacak, aldığı şeyden sevinecek ki hayatın tadı çıksın.

Hollywood’un gözde artistlerinden yirmi yedi yaşındaki Gwyneth Paltrow da psikolojik tedavi görüyormuş. Bir artist film çalışmaları yapar, halden hale girer, sonra? Artistler hep başkasının hayatını yaşar, kendi hayatını yaşamaya vakit bulamaz. Peki “kendi hayatı ne?” Bu sorunun da cevabı bulunamadı. Modern dünyada “Herkes kendi hayatını yaşamalıdır” dendi, pek çok insan tahtakurusu gibi yaşadı. Paltrow, iki defa nişanlanmış, gönlünü eğlendirecek birisini bulamayınca, onun da canı sıkılmış, o da boşluğa düşmüş, hayatının civataları sökülünce soluğu psikiyatride almış.

İçki evvela insanı uçurur; fakat bu uçuşta paraşüt yoktur. Öyle düşer ki en yakını da ondan uzaklaşmak zorunda kalır, yine can sıkıntısı…

Haberlerden öğrendiğimize göre Pearl Harbor filminin başarılı oyuncusu Ben Affleck de alkol tedavisi görüyormuş. Tedavi görmeden evvel alkol uçurumuna yuvarlanan pek çok sarhoşu gördü, peki kendisi neden aynı yolu seçti?

Eğer insanlar kendini yönetecek olgunlukta dünyaya gelselerdi o zaman dine, eğitime, alime gerek yoktu. İçki, kumar, fuhuş öyle bir mıknatıstır ki her insanı kendine çeker. Bunun karşısında öyle bir eğitim, öyle bir iman olmalı ki, insanı kendine çekerken onu her türlü felaketten kurtarıp her türlü saadete sevk etsin. Felaketin maddi boyutları ölçülür, saadet ise insanın iç dünyasındadır, onu yaşıyan bilir.

Hıristiyan ülkeler kalkınmış; fert başına düşen milli gelir bizdekinin on misli. Her işsize hatta çalışmak istemeyene de geçineceği kadar para ödenir. Sosyal devletler, ferdi parasızlıktan kurtarmış can sıkıntısından kurtaramamış. Eğlenceler günün her saatini doldurmuyor; ilim, ibadet hiç arama, bu insan ne yapacak? Böylece gelişmiş ülkelerde içki yaygın. İçki beraberinde öyle şeyler getiriyor ve öyle bir hayat tarzı ortaya çıkıyor ki insan paçavradan farksız.

Müslümanlar, İslam’ın kurtarıcı vasfını ortaya koyabilseler, insanlık bu dini seve seve kabul eder. Ne yazık ki pek çok Müslüman’ın da canı sıkılıyor.

Silahların öldürdüğü insanlardan daha fazlası haram bataklığında perişandır.

Hekimoğlu İsmail

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: