Kategori arşivi: Hizmet Haberleri

Fihrist Risalesi

Üstad Hazretlerinin “en mühim bir risale”, “Risale-i Nur Külliyatının eczahane-i kübrâsının umumunun fihristesi” dediği ve Nur Talebelerinin lâhika mektuplarında “elmas anahtar” gibi sözlerle önemini ortaya koydukları Fihrist Risalesini okumak, tetkik etmek da bu vecheden mühimdir.

Fihrist Risalesi’yle ilgili, başta Barla Lâhikası olmak üzere muhtelif lâhika mektuplarında Nur Talebelerine ait pek çok kıymettar ifadeler var. Onlardan biri de Sabri Ağabeye ait.

O şöyle yazıyor:

“Fihriste-i Mübînin Dördüncü Kısmını, Süleyman Efendi kardeşimiz yediyle (eliyle) aldım, okudum. Müellifine, kâtibine, nâşirine, hâdimlerine (hizmet edenlerine) binler dualar ettim. Hakikaten vakt-i kıraatim olan iki saat zarfında, Risâlâtü’n-Nur ve Mektûbâtü’n-Nur’un kâffesini icmâlen okumuş kadar mütelezziz ve müstefid oldum. Ve şöyle dedim: Lütufnâme-i keremkârîlerinde işaret buyurulduğu üzere dört nüsha değil, belki birkaç ay, her vazifeye tercihan Fihriste’yi teksir ve neşre sa’y etmeliyiz. Madem ki gayemiz neşr-i envar-ı hakaik-ı Kur’ân’dır…”

Ne dersiniz, biz de Sabri Ağabeyin dediği gibi,

Fihrist Risalesi’ni “belki birkaç ay, her vazifeye tercihan neşre” var mıyız?

kitap temini için:

Sözler Neşriyat

Envar Neşriyat

www.NurNet.org

MEKTUBAT ESERİNİN FARSÇA TERCÜME BASKISI YAPILDI ..

MEKTUBAT ESERİNİN FARSÇA TERCÜME BASKISI YAPILDI ..

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI’NDAN – MEKTUBAT – FARSÇA
 
CİLT        : TERMO DERİ – SOĞUK BASKI
EBAT      : ÇANTA BOY (15 x 22 cm)
KAĞIT    : ŞAMUA (70 gr)
BASKI    : TEK RENK
SAYFA    : 622 SAYFA

KİTAP TEMİNİ: www.sozler.com.tr

MEKTUBAT ESERİ HAKKINDA 

Birinci Mektup

Dört farklı sualin cevabıdır:
Birinci Sual: Hazret-i Hızır’ın hayatta olup olmadığını ve hayatın beş mertebesinin neler olduğunu açıklar.
İkinci Sual: Ölümün bir nimet olduğunu Kur’ân ayetleriyle açıklar.
Üçüncü Sual: Cehennemin nerede olduğuna dair gayet makul bir açıklamadır. Cehennemin Büyük ve Küçük diye iki çeşit olduğunu mantıkla ispat eder; bunların Allah’ın lütuf ve kahrının iki tecellisi, kâinat ağacının iki meyvesi ve bu dünyanın iki ürünü olduğunu ortaya koyar.
Dördüncü Sual: Mecazi aşktan hakiki aşka geçişin yolunu gösterir.


İkinci Mektup

Dini tebliğle görevli insanların zaruret olmadıkça sadaka ve hediyeleri kabul etmemeleri gerektiğini ve mümkün olduğu kadar kanaatle hareket etmelerini altı sebeple izah eder.


Üçüncü Mektup

Kur’ân-ı Kerimin, yıldızların doğuş ve batışı üzerine ettiği kasemin i’caz ve belağatini gösteren bir tasvir ile imansızlık yolunda nihayetsiz zorluklar olduğunu; iman ve tevhid yolunda ise sonsuz kolaylıklar bulunduğunu açıklar.


Dördüncü Mektup

Risale-i Nur’un, Cenâb-ı Hakkın Rahîm ve Hakîm isimlerine mazhar olduğunu; göklerin ve yıldızların tasvirini şiirsel bir tarzda dile getirir.


Beşinci Mektup

Velâyetin suğrâ, kübrâ ve vustâ olarak üç kısma ayrıldığını, tarikatlarda asıl maksadın, iman hakikatlerinin inkişafı ve sünnet-i seniyyeye uymak olduğunu, Risale-i Nur’un daha kısa bir zamanda o görevi gördüğünü açıklar.


Altıncı Mektup

Üstad Bediüzzaman’ın gurbetteki hâlini ve “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir” meâlindeki âyetin verdiği teselliyi güzel bir şekilde ifade eder.


Yedinci Mektup

Hz. Muhammed’in (a.s.m.) birden fazla evliliğinin ve özellikle Hz. Zeyneb ile evlenmesinin hikmetlerini açıklar.


Sekizinci Mektup

Besmeledeki Rahmân ve Rahîm isimlerini tefsir ederek bu isimlerin bir vesilesi olan şefkatin aşktan daha yüce, daha parlak ve daha hâlis olduğunu anlatır.


Dokuzuncu Mektup

Kerâmet, ikram ve inayet hakkında önemli bir kuralı açıklar. Ayrıca İslâm ile iman arasındaki ilişkiyi ve bunların farklı yönlerini ilmî tarzda izah eder.


Onuncu Mektup

Kitâb-ı Mübin’le İmâm-ı Mübin’in tanımını yaparak kader, levh-i mahfuz gibi konulara açıklık getirir ve haşir meydanının nerede olacağı hususunda bilgi verir.


On Birinci Mektup

“Muhakkak ki, şeytanın hilesi pek zayıftır.” (Nisâ Sûresi: 76.) ayetini tefsir ederek şeytanın verdiği vesveseye karşı manevî bir ilâç sunar. Ayrıca çağdaş uygarlığın Kur’ân’ın mucizeliği karşısında ne kadar aciz olduğunu ortaya koyar ve miras konusundaki Kur’ân prensiplerinin ne kadar adâletli olduğunu gösterir.


On İkinci Mektup

Hazret-i Âdem’in (a.s.) Cennetten çıkarılması, insanların bir kısmının Cehenneme girmesi, Şeytanın ve kötü şeylerin yaratılması, musibet ve belâların mâsum insanlara ve hayvanlara musallat edilmesinin hikmetlerini izah eder.


On Üçüncü Mektup

Üstad Bediüzzaman’ın sürgün hayatındaki durumuna; izin belgesi için neden müracaat etmediğine ve siyasetten niçin uzak durup ilgilenmediğine dair soruların cevapları yer alır.


On Dördüncü Mektup

Telif edilmemiştir.


On Beşinci Mektup

Sahabeler zamanında ve daha sonraki devirlerde cereyan eden Cemel ve Sıffin hadiseleriyle hilâfet ve saltanat mücadeleleri, Kerbela Olayı hakkında yapılan izahlar ile ahirzaman ve kıyamet alametleriyle ilgili sorulan altı suale verilen cevapları içerir.

Birinci Sual: “Sahâbîler, velilerden büyük oldukları hâlde aralarındaki bozguncuları neden velâyet gözüyle bulup ortaya çıkarmadılar ve sonuçta dört halifeden üçü şehit oldu?”
İkinci Sual: “Hz. Ali’nin (r.a.) zamanında başlayan savaşların mahiyeti nedir? O savaşlarda ölen ve öldürülenler nasıl açıklanır?”
Üçüncü Sual: “Âl-i Beyte yapılan acımasız muamelelerin hikmeti nedir?”
Dördüncü Sual: “Âhir zamanda Hz. İsâ’nın (a.s) yeryüzüne ineceği, Deccal’ı öldüreceği, bütün insanların hak dini kabul edecekleri, ama buna karşılık Kıyamet Gününde “Allah! Allah!” diyen kimse kalmayacağını söylüyorlar”
Beşinci Sual: “Kıyamet günü olaylarından bâki ruhlar da etkilenecek mi?”
Altıncı Sual: “Herşey helâk olup gidicidir – Ona bakan yüzü müstesna.” (Kassas Sûresi, 28:88.) âyeti âhiret, Cennet ve Cehennemi de ihtiva ediyor mu?”


On Altıncı Mektup

Tek parti dönemindeki, sosyal hayat ve siyaset konularında yöneltilen sorulara Üstad Bediüzzaman’ın beş nokta halinde verdiği cevaplardır.

Birinci Nokta: Kur’âna hizmet etme maksadının Bediüzzaman’ı siyasetten menettiğine dairdir.
İkinci Nokta: İhlâs ve sadakatle hizmet-i imaniye ve ebedî hayat için ciddi bir şekilde çalışmak siyasetten uzak durmayı gerektirir.
Üçüncü Nokta: Üstad Bediüzzaman’a yapılan ağır baskılara karşı tahammülünün önemli bir sebebini iki misalle anlatır.
Dördüncü Nokta: Ehl-i dünyanın şüpheli sorularına karşı verilen cevaptır. Bu cevapta onun Kur’ân hizmetine ait bir keramet olarak hiçbir şekilde inkâr edilemeyen İlâhî inâyeti açıklar.
Beşinci Nokta: Ehl-i dünyanın adaletsiz bir şekilde Üstad Bediüzzaman’a teklif ettikleri kurallara ve bid’alara karşı onları susturacak bir cevaptır.
On Altıncı Mektubun Zeyli: Ehl-i dünyanın ve dinsizlerin dünya ve siyasetlerinden tamamen çekildiği hâlde, Üstad Bediüzzaman hakkında gösterdikleri esassız şüphe ve telaşları def etmek ve ilmin değerini korumak için Eski Said’in diliyle yazılmıştır.


On Yedinci Mektup

Çocuk Taziyenamesi: Küçük yaşta çocuğu ölenlere bir tesellidir. Ergenlik çağına gelmeden vefat eden çocukların ebedî âlemde yine sevimli bir çocuk olarak anne ve babalarının kucağına verileceği hakkında bir müjdedir.


On Sekizinci Mektup

Vahdetü’l-vücud meselesi, kâinatta devam eden faaliyetin hikmeti ve varlığın sırları gibi konuları işler.
Birinci Mesele-i Mühimme: Evliyaların keşifle gördükleri ve gözlemledikleri hâdiselerin, şehadet âleminde bazan gerçeklerle çelişmesindeki sırrı örneklerle açıklar.
İkinci Mesele-i Mühimme: Tartışma konusu olan Vahdetü’l-Vücud meselesine dair önemli bir açıklamadır.
Üçüncü Mesele: Kâinattaki hayret verici faaliyet ve değişmelerin hikmetini açıklar.


On Dokuzuncu Mektup

Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliğinin delilleri olan üç yüzden fazla mu’cizeyi zevkli ve akıcı bir üslup ile açıklar. On dokuz işaretten oluşuyor:
Birinci Nükteli İşaret: Kâinatın Sahibi olan Yüce Allah, insanların en mükemmeli olan Hz. Muhammed (a.s.m.) ile konuşmuş ve onu tüm insanlığa rehber yapmıştır.
İkinci Nükteli İşaret: Hz. Muhammed’in (a.s.m.) peygamberliğine dairdir.
Üçüncü Nükteli İşaret: Hz. Muhammed’in (a.s.m.) elçiliğinin umumiliğine dair gösterilen deliller.
Dördüncü Nükteli İşaret: Yüce Peygamberin (a.s.m.) Ashabı, ailesi ve ümmetiyle ilgili önceden haber verdiklerinin tam olarak anlaşılmasını sağlamak amacıyla yazılmış 6 prensipten oluşuyor.
Beşinci Nükteli İşaret: Âl-i Beytin başına hangi olayların geleceğini haber verir.
“Hz. Ali (r.a.) halifeliğe herkesten daha fazla lâyık olduğu hâlde neden ona öncelik verilmedi?”
“Neden onun halifeliği süresince İslâm’da birçok karışıklık oldu?”
“Mübarek İslâmiyet ve nuranî Saadet asrının başına gelen o dehşetli kanlı fitnenin hikmeti nedir?”

Altıncı Nükteli İşaret: Geleceğe ait haberlerle ilgili Hz. Muhammed’in (a.s.m.) mu’cizeleri. Ayrıca Şiilerin Hz. Ali’ye (r.a.) olan muhabbetlerine dair bir sorunun cevabıdır.
Yedinci Nükteli İşaret: Yemek bereketiyle ilgili Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mu’cizelerini on altı örnekle anlatıyor.
Sekizinci İşaret: Peygamber Efendimizin elinden çeşme gibi suyun akması ve ağız suyunun temasıyla sulardaki bereket mu’cizesini açıklar.
Dokuzuncu İşaret: Ağaçlarla ilgili Peygamber mu’cizeleridir. Ağaçların insanlar gibi Peygamber Efendimizin emirlerini dinlemeleri ve yerlerinden çıkıp onun yanına gelmeleri, ona olan sevgi ve bağlılıklarını dile getirmeleri gibi mu’cizeleri anlatıyor.
Onuncu İşaret: Kuru bir direğin inlemesiyle ilgili mu’cizeyi anlatıyor.
On Birinci İşaret: Kayalar, dağlar gibi cansızların Peygamber mu’cizelerini gösterdiklerine işaret eder.
On İkinci İşaret: On birinci işaretle ilgili olan ve çok önem arz eden üç mu’cizeyi anlatır.
On Üçüncü İşaret: Peygamber Efendimizin (a.s.m.) hastaları ve yaralıları iyileştirmesiyle ilgili mu’cizeleri anlatıyor.
On Dördüncü İşaret: Peygamberimizin Efendimizin (a.s.m.) dualarıyla ortaya çıkan mu’cizelerden bahseder.
On Beşinci İşaret: Üç şûbeden oluşuyor:
Birinci Şûbesi: Bir mu’cize olarak hayvan türlerinin, Peygamber Efendimizi (a.s.m.) nasıl tanıyıp tasdik ettiklerini açıklar.
İkinci Şûbe: Ölülerin (cesetlerin), cinlerin ve meleklerin Peygamberimizi (a.s.m.) nasıl tanıyıp tasdik ettiklerini açıklar.
Üçüncü Şûbe: Peygamber Efendimizin (a.s.m.) Allah (c.c.) tarafından korunmasıyla ilgili engin bir mu’cizedir.

On Altıncı İşaret: Efendimize Peygamberliğin gelmesinden önce ortaya çıkan, fakat peygamberlikle ilgili olan ve “İrhasat” denilen harikalardan bahseder. Üç kısımdır:
Birinci Kısım: Tevrat, İncil, Zebur ve diğer kutsal kitapların Hz. Muhammed (a.s.m.) hakkında verdikleri haberlerdir.
İkinci Kısım: Kâhinlerin ve bir nevi evliya hükmünde olan bazı insanların Hz. Muhammed’in (a.s.m.) geleceğini haber vermeleri.
Üçüncü Kısım: Hz. Muhammed’in (a.s.m.) dünyaya teşrifleri anında meydana gelen bazı olağanüstü hadiseler.

On Yedinci İşaret: Peygamber Efendimizin (a.s.m.) kendi zatının mu’cize olması hakkındadır.
On Sekizinci İşaret: Resulullahın (a.s.m.) en büyük mu’cizesi olan Kur’ân-ı Kerim hakkındadır. Kur’ân’ın mu’cizeliğini anlatan üç nükteden oluşuyor:
Birinci Nükte: Kur’ân-ı Kerimin i’câzını anlamada insanların dereceleri…
İkinci Nükte: Kur’ân’ın irfan sahiblerine meydan okuyuşu.
Üçüncü Nükte: Kur’ân’ın mahiyetindeki gerçek tefekkür.

On Dokuzuncu Nükteli İşaret: Hz. Muhammed’in (a.s.m.) sıdkı ve bunun tevhide delâleti.
Bir İlâhî İkram Ve İnayetin Eseri
Mu’cizat-ı Ahmediye’nin Birinci Zeyli:
 On Dokuzuncu Söz, Hz. Muhammed’in risâletine ve Ay’ın iki parça olması (Şakk-ı Kamer) mucizesine dairdir.

Ay’ın iki parça olması (Şakk-ı Kamer) Mucizesine Dairdir.
Mucizat-ı Ahmediye (a.s.m.) Zeylinin bir parçasıdır: 
Mirac hakkında sorulan bir sualin cevabı.
Ayetü’l-Kübra Risalesi’nin Risale-i Ahmediyeden bahseden On Altıncı Mertebesi


Yirminci Mektup

Allah’a iman ile tevhid mertebeleri hakkında müjdeli ve şifalı tesellilerin beyanı ile “Allah’tan başka ilâh yoktur” hükmünü ispat eder. İki makam ve mukaddimeden oluşuyor.
Birinci Makam: Kelime-i Tevhid’deki müjdeleri açıklar.
İkinci Makam: İsm-i Âzam noktasında, Tevhidin ispatına dair bir özettir.
Yirminci Mektubun Onuncu Kelimesine Zeyl: Vahdette sonsuz derecede kolaylık olduğunu ve şirkte de sonsuz derece zorluk olduğunu ortaya çıkarır.


Yirmi Birinci Mektup

İhtiyar anne ve babaya veya akrabalara karşı şefkat ve merhametle davranılmasının önemini açıklar.


Yirmi İkinci Mektup

İki mebhastan oluşuyor.
Birinci Mebhas: Müslümanlar arasındaki kardeşlik ve sevginin önemini vurgular. Nifak, kin ve düşmanlığın hem İslâmiyet açısından, hem de sosyal, ferdî ve manevî hayat açısından ne kadar zararlı olduğunu ikna edici bir üslûpla izah eder.
İkinci Mebhas: Düşmanlık kadar İslâmiyete zararlı olan hırstan korunma yollarını açıklar ve zekatın önemini beyan eder.
Hatime: Gıybet hakkındadır. “Sizden biri, ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” (Hucurât Sûresi: 12.) âyetine ait altı kelimenin her birine tek tek izah getirir.


Yirmi Üçüncü Mektup

Değişik konularda sorulan yedi suale verilen cevaptır.
Birinci Sualiniz: Mü’minin mü’mine en iyi duası nasıl olmalıdır?
İkinci Sualiniz: Sahabelerin adı geçince söylenen “radıyallâhu anh” ifadesini başka insanlar için de kullanabilir miyiz?
Üçüncü Sualiniz: “Müçtehidlerin büyükleri mi daha üstün, yoksa hak tarikatlerin reisleri mi?”
Dördüncü Sualiniz: “Allah sabredenlerle beraberdir” âyetinin hikmeti ve gayesi nedir?
Beşinci Sualiniz: Peygamberlik makamı verilmeden önce Hz. Muhammed (s.a.v) nasıl ibadet ederdi?
Altıncı Sualiniz: Hz. Muhammed’e (a.s.m.) peygamberliğin olgunluk yaşı olarak kabul edilen 40 yaşında gelmesinin hikmeti nedir?
Yedinci Sualiniz: “Gençlerinizin hayırlısı ihtiyarlarınıza benzemeye çalışanlar; ihtiyarlarınızın kötüsü de gençlerinize benzemeye çalışanlardır..” Bu bir hadis midir ve hikmeti nedir? Ayrıca Hz. Yusuf’un (a.s.) “Allahım, benim canımı Müslüman olarak al ve beni salihlere kat.” (Yusuf Sûresi: 101.) demesinin hikmetini de açıklar.


Yirmi Dördüncü Mektup

Kâinatın anlaşılması zor olan sırlarından önemli bir sırrını ve Esmâü’l-Hüsnâdan olan Rahîm, Kerîm, Vedûd isimlerinin tecellilerinin hikmetlerini açıklar. İki makamdan oluşur.
Yirmi Dördüncü Mektubun Birinci Zeyli: “Ey insanlar! Duanız olmazsa ne ehemmiyetiniz var?” meâlindeki âyetin tefsirini beş nüktede açıklayarak duanın önemini belirtir ve çeşitlerini açıklar.
Yirmi Dördüncü Mektubun İkinci Zeyli: Hz. Muhammed’in (a.s.m.) Mirâcı ve Mevlîdi hakkında kısa bir açıklama. Mevlidin anlamı, mevlid okutmanın lüzumu.


Yirmi Beşinci Mektup

Yâsin Sûresine dair, 25 nükteden oluşan bir risaledir. Telif edilmemiştir.


Yirmi Altıncı Mektup

Dört Mebhastır:
Birinci Mebhas: Şeytan ve ona tabi olanların Kur’ân’a yönelik vesvesesine karşı verilmiş bir cevaptır.
İkinci Mebhas: Üstad Bediüzzaman’ın üç değişik şahsiyetini açıklar.
Üçüncü Mebhas: Milliyetçilik ve toplumdaki yardımlaşmayla ilgili yedi meseleden oluşuyor:
Birinci Mesele: “Ey insanlar! Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık; sonra da birbirinizi tanıyıp kaynaşasınız ve aranızdaki münasebetleri bilesiniz diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık” ( Hucurât Sûresi: 13.) âyetinin ifade ettiği yüce hakikati Eski Said’in diliyle açıklar.
İkinci Mesele: Söz konusu âyetin “birbirini tanıma ve yardımlaşma” düsturunu açıklar.
Üçüncü Mesele: Milliyetçilik fikrini olumsuz bir şekilde İslâma sokmaya çalışanlara verilen bir cevaptır.
Dördüncü Mesele: Toplumsal hayatı canlandıran müspet milliyetçilikten bahseder.
Beşinci Mesele: Asya ve Avrupa milletlerinin farklı yapılarda olmaları.
Altıncı Mesele: Menfi milliyetçilikte ifrat edenlere bir hitap ve İslâm hamiyetinin önemini dile getirir.
Yedinci Mesele: Menfi milliyetçilikte fazla hamiyet gösterenlere bir çağrı.

Dördüncü Mebhas: Altı sorunun cevabı olan, birbirinden bağımsız on meseleden oluşur:
Birincisi: “On sekiz bin âlem” ifadesinin hikmetinden bahseder.
İkinci Mesele: Muhyiddin Arabî, Fahreddin Râzî’ye yazdığı mektubunda şöyle diyor: “Allah’ı bilmek, varlığını bilmenin gayrıdır” Bu ne demektir?
Üçüncü Mesele: “Şüphesiz Biz insanoğlunu şerefli kılmışızdır” (İsrâ Sûresi: 70.) âyetinin “Şüphesiz o çok zalim ve çok cahildir” (Ahzâb Sûresi: 72.) âyetiyle uyumu nedir?
Dördüncü Mesele: “Lâilâhe illallah ile imânınızı tazeleyiniz” hadîs-i şerifinin hikmeti nedir? İman nasıl yenilenir?
Beşinci Mesele: “Lâ ilâhe illallah” diyen fakat “Muhammedur-Resulullah” demeyen kurtulur mu?
Altıncı Mesele: “Şeytanla Münâzara” adlı Birinci Mebhastaki konunun açıklaması.
Yedinci Mesele: Çeşitli nedenlerle hizmetlerine ara vermiş ve bu yüzden şefkat tokadı yemiş olanların korkularını gidermek ve onlara moral vermek amacıyla yazılmıştır.
Sekizinci Mesele: Kur’ân’ın ve zikir cümlelerinin tercümesi mümkün müdür?
Dokuzuncu Mesele: “Ehl-i Sünnetin dışında velâyet yolu olabilir mi?”
Onuncu Mesele: Bediüzzaman’ı ziyaret etmek isteyenlere ait bir düstur…


Yirmi Yedinci Mektup

Barla, Kastamonu, Emirdağ Lâhikaları olup müstakil olarak neşredilmiştir.


Yirmi Sekizinci Mektup

Birbirinden farklı konuları ihtiva eden sekiz meseledir..
Birinci Risale olan Birinci Mesele: Rüya tabirlerine ait gerçekler.
İkinci Mesele olan İkinci Risale: “Hz. Mûsâ (a.s.), Hz. Azrail’in (a.s.) gözüne tokat vurmuş…” mealindeki hadisin açıklaması.
Üçüncü Mesele olan Üçüncü Risale: Risale-i Nur bu zamanda önemli bir irşat görevi îfa ediyor.
Dördüncü Risale olan Dördüncü Mesele: Kardeşleri uyaracak cüz’î bir meseleye ait bir sorunun cevabı.
Beşinci Risale olan Beşinci Mesele: Şükür Risalesi
Altıncı Risale olan Altıncı Mesele: Vehhâbîler hakkındadır
Yedinci Risale olan Yedinci Mesele: “Onlara söyle ki: Allah’ın lütfuyla ve rahmetiyle ancak bununla ferahlansınlar. Bu, onların dünyada toplayıp durduklarından daha hayırlıdır” (Yunus Sûresi, 10:58.) âyetinin, Risale-i Nur talebeleri hakkındaki önemli bir sırrını, yedi İlâhî yardımı açıklar.
Mahrem bir suale cevaptır: Risale-i Nur’un tesiri hakkında sorulan bir sualin cevabı.
Yedinci Meselenin Hâtimesidir: İlâhî yardım şeklinde gelen gaybî işaretler hakkındaki şüphelerin dağıtılması.
Sekizinci Risale olan Sekizinci Mesele: Altı soruya cevaben yazılmış olan “Sekiz Nüktedir”.
Birinci Nükte: Gaybî işaretlere dair
İkinci ve Üçüncü Nükteler dahil edilmemiştir :
Dördüncü Nükte: Kıyamet Günü ve Haşir meydanına dair…
Beşinci Nükte: Fetret Devrinde, Hz. Muhammed’in ecdadı (a.s.m.) hangi dine mensuptu?
Altıncı Nükte: Hz. Muhammed’in (a.s.m) ecdadlarından peygamber gelmiş midir?
Yedinci Nükte: Hz. Muhammed’in (a.s.m) annesi, babası ve dedesinin imanı hakkında en doğru olan haber hangisidir?
Sekizinci Nükte: “Amcası Ebu Talib’in imanı hakkındaki en doğru söz.” nedir?


Yirmi Dokuzuncu Mektup

Yirmi Dokuz önemli nükteyi içeren dokuz kısımdan oluşuyor.
Birinci Nükte: “Kur’ân’ın sırları bilinmiyor. Tefsir edenler Kur’ân’ın hakikatini anlamamışlar” diyenlere verilen cevap.
İkinci Nükte: “Yemin olsun güneşe ve aydınlığına.” (Şems Sûresi, 91:1.) gibi âyetlerde Cenab-ı Hakkın bir çok şeye yemin etmesinin hikmeti.
Üçüncü Nükte: Kur’ân-ı Kerimde sûrelerin başlarında bulunan harflerin (hurûfü’l-mukattaa) hikmetine dair.
Dördüncü Nükte: Kur’ân-ı Kerimin manevî i’câzındaki üslubun neden tercüme olunamayacağını açıklar
Beşinci Nükte: Kur’ân-ı Kerimin lâfızlarını tercüme etmek mümkün değildir. “Elhamdulillah” örneğinde olduğu gibi.
Altıncı Nükte: “Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz.” (Fâtiha Sûresi, 1:5) bir mânâsına dair.
Yedinci Nükte: “Bizi doğru yola ilet -kendilerine nimet ve ihsanda bulunduklarının yoluna.-” (Fâtiha Sûresi, 1:6-7) âyetinin hikmetine dair.
Sekizinci Nükte: İslâm şeriatındaki hukukun iki çeşidi ve şeair-i İslâmiye hakkında.
Dokuzuncu Nükte: Şeriat meseleleri iki kısma ayrılır: Bir kısmı Allah emrettiği için yapılır, diğer kısmı da aklîdir.


İkinci Risale olan İkinci Kısım:
 Ramazan orucuna dairdir.

Ramazan-ı Şerifin pek çok hikmetlerinden dokuz hikmeti. “O Ramazan ayı ki, insanlara doğru yolu gösteren, apaçık hidayet delilleri taşıyan ve hak ile batılın arasını ayıran Kur’ân, o ayda indirilmiştir.” âyetinin açıklaması.

Üçüncü Risale olan Üçüncü Kısım:
 “Allah” kelimesi (Lafzullah) hakkında.


Dördüncü Risale Olan Dördüncü Kısım


Beşinci Risale olan Beşinci Kısım:
 “Allah göklerin ve yerin nurudur.” (Nur Sûresi, 24:35.) âyetine dair.


Altıncı Risale olan Altıncı Kısım
 (Şeytanın desiseleri ve Kurtuluş Çareleri): Kur’ân-ı Kerim talebeleri ve hadimlerinin uyarılmaları ve aldanmamaları için.

Birinci Desise: Şöhret tutkunluğu.
İkinci Desise: Korku damarı.
Üçüncü Desise-i Şeytaniye: Tamah.
Dördüncü Desise-i Şeytaniye: Irkçılık.
Beşinci Desise-i Şeytaniye: Bencillik ve gurur.
Altıncı Desise-i Şeytaniye: Rahata düşkünlük ve görevi ihmâl.

Kudsi bir Tarihçe
Altıncı Risale olan Altıncı Kısmın Zeyli: İstikbâlde bize gelebilecek nefret ve hakaretten sakınmak için yazılmıştır.

Yedinci Risale olan Yedinci Risale
 (İşârat-ı seba): “Allah’a Ve resulüne iman edin ki, o ümmî peygamder de Allah’a ve onun sözlerine iman etmiştir. Ve ona uyun—tâ ki doğru yolu bulmuş olasınız.” (A’râf Sûresi, 7:158.) ve “Allah’ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah ise nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz—kâfirler isterse hoşlanmasınlar.” (Tevbe Sûresi, 9:32.) âyetlerinin bir sırrını ve hakikatini yedi işaretle açıklıyor. Yedi mühim suale verilen cevaplardan oluşuyor..

Birinci Sual: “Hidayete eren ecnebîler ezan ve kamet gibi çok şeyleri kendi dillerine tercüme ediyorlar. İslâm âleminin onlara karşı itiraz etmemesi, şeriatın buna cevaz vermesi anlamına geldiğini göstermez mi?” diye soran bid’at ehline verilen bir cevap.
İkinci: Avrupa’da devrimciler ve filozoflar, katolik mezhebinde devrim yapmakla gelişmişler; acaba İslâmiyette de böyle bir dinî devrim olamaz mı?” diyen bid’at ehlinin sualine karşı verilen cevaptır.
Üçüncüsü: “Avrupa, taassubu bıraktıktan sonra ilerlemiş, biz de taassubu bıraksak daha iyi olmaz mı?” diyen bid’at ehlinin sualine karşı verilen cevaptır.
Dördüncüsü: İslâmiyetin milliyetçilik yoluyla güçlendirilebilineceğini iddia edenlere karşı verilen bir cevaptır.
Beşincisi: “Dinî hislerin zayıfladığı ve toplumun bu kadar bozulduğu bir zamanda Mehdî birkaç sene zarfında dünyayı nasıl ıslah edecek?” sorusunun cevabı.
Altıncısı: “Hz. Mehdî’nin Süfyan komitesine zaferi; Hz.İsa’nın (a.s.) Deccal komitesini dağıtması ve İslâmiyete tabi olmasına dairdir.
Yedincisi: Ona ”Senin eski zamandaki İslamîyetle ilgili savunma ve çalışmaların şimdiki tarzda değil. Hem de Avrupa’ya karşı İslâmiyeti savunan düşünürlerin yoluyla gitmiyorsun. Neden Eski Said’in vazifesini değiştirdin?” diye soranlara verdiği cevap.


Sekizinci Kısım olan Rumuzat-ı Semaniye


Dokuzuncu Kısım
 (Telvihat-ı Tis’a): Velâyet ve tarikatler hakkındadır.

Birinci Telvih: Tasavvuf, tarikat, velâyet ve seyr ü sülûkun açıklanması.
İkinci Telvih: Allah’ı zikretme ve tefekkür.
Üçüncü Telvih: Velâyet, peygamberliğin, tarikat de şeriatın bir delilidir.
Dördüncü Telvih: Velâyet mesleğinin çok kolay olmakla beraber çok zor, çok kısa olmakla beraber uzun, çok kıymetli olmakla beraber çok tehlikeli olduğunu açıklar.
Beşinci Telvih: Vahdetü’l-vücud ve vahdetü’ş-şühudun mahiyetini açıklar.
Altıncı Telvih: Velâyet yolları içinde en güzelinin, sünnet-i seniyeye tabi olmak olduğunu; velâyetin en önemli esasının ihlâs ve en keskin kuvvetinin muhabbet olduğunu belirterek bu dünya mükâfat ve ücret değil, hizmet kapısı olduğundan, tarikatın zevk ve kerametlerini talep etmemek gerektiğini açıklar.
Yedinci Telvih: Tarikat ve hakikâtin şeriata hizmet etmesi gerektiğini; ve daima şeriata tabi olmaları gerektiğini belirtir ve “Sünnet-i seniye ve şeriat hükümleri dışında evliya bulunabilir mi?” sorusuna cevap verir.
Sekizinci Telvih: Tarikattaki sekiz önemli tehlikeden bahseder.
Dokuzuncu Telvih: Tarikatın faydaları.

Zeyl: Nefsin temizlenmesinin ve ruhun geliştirilmesi yolları…


Otuzuncu Mektup

Orijinali Arapça yazılmış olan İşârâtü’l-İ’caz adında tefsirdir. Müstakil kitap olarak basılmıştır


Otuz Birinci Mektup

Müstakil olarak yayınlanan Lem’alar adlı eserdir


Otuz İkinci Mektup

Kendi kendine manzum şeklini alan Lemeât risalesidir. Aynı zamanda Otuz İkinci Lem’a olup, Sözler mecmuasının sonunda yazılmıştır


Otuz Üçüncü Mektup

Yaratıcıyı tanıtan ve otuz üç pencere şeklinde yazılmış bir risaledir. Aynı zamanda Otuz Üçüncü Söz olduğundan ve Sözler mecmuasının sonunda yazıldığından buraya dâhil edilmemiştir.


İşarat-ı Gaybiyye Hakkında Bir Takriz


Hakikat Çekirdekleri

İlk defa 1920 senesinde yayınlanmış Hakikat Çekirdekleri isimli risaleden vecizelerdir


Sikke-i Tasdik-i Gaybi’den Bir Mektup


Hakikat Işıkları


Gönüller Fatihi Büyük Üstada

MESNEVİ-İ NURİYE (FARSÇA) TERCÜME BASKISI YAPILDI

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATININ SESİ GÜRLEŞİYOR.

Mesnevi-i Nuriye eserinin farsça tercümesi SÖZLER NEŞRİYAT tarafından baskısı gerçekleştirildi.

Bediüzzaman Said Nursi’nin yazdığı ilk eserlerindendir.

Kendi ifadesiyle Risale-i nur külliyatının bir çekirdeğidir. Külliyatın bütününde ayrıntılı olarak ele alınan konulardan bir çoğu, bu eserde özet halinde sunulmuştur.

İnsana rabbini tanıtan yollar, nefisle mücadelede takip edeceği esaslar, iman hakikatlarının açıklamaları, eserin her tarafına serpiştirilmiştir.

 

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI’NDAN – MESNEVİ-İ NURİYE – FARSÇA
 
CİLT       : TERMO DERİ – SOĞUK BASKI
EBAT     : ÇANTA BOY (15 x 22 cm)
KAĞIT   : ŞAMUA (70 gr)
BASKI   : TEK RENK
SAYFA   : 321 SAYFA

KİTAP TEMİNİ İÇİN: www.sozler.com.tr

 

www.NurNet.org

MUHAKEMAT – ARNAVUTÇA TERCÜMESİ YAPILDI . . .

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI’NDAN ARGUMENTE TE ARSYESHME NJE RECETE PER ULEMATE – DIJETARET –  MUHAKEMAT  – ARNAVUTÇA
Risale-i Nurun yabancı dil tercümeleri arasında ARNAVUTÇA MUHAKEMAT tercümesi de yerini aldı. 

Eser Bilgileri

CİLT      : VİNLEKS
EBAT    : BÜYÜK BOY (17 x 24 cm)
KAĞIT  : 1. HAMUR
BASKI  : TEK RENK
SAYFA  : 192 SAYFA

 

eser temini: www.sozler.com.tr

www.NurNet.org

Nurların tahrif edildiği iddiası şeni bir bühtandır! (1)

.. son zamanlarda Risale-i Nur ve Nurculuğa alâkasını bir su-i niyete bağlamak istemem; bir ikbâl arayışı olduğu vehmi de taşımıyorum. Tamamen dinî bir hamiyetin tezahürü olduğu zan ve temennisindeyim.

Ne var ki, bu kadarcık bir hamiyetin teşvikiyle büyük bir ummanın girdablarına dalmasını, ilim ve mantık zemininde makul bir yere koymanın imkânı yok. Karadeniz mizacının coşkun bir tezahürü olması ihtimali de Külünk’ün hatalarına mazeret teşkil etmez, edemez…

Risâle-i Nur, altı bin sahifelik bir umman, tarihin kaydettiği birçok dâhiyi boğacak girdab ve fırtınaları olan bir ilim ve irfan denizi. Rehbersiz ve pusulasız yol almak ne mümkün! Bugünün nesilleri için ise büsbütün yabancı bir dünya. Ne zeminini teşkil eden ilimlerden haberimiz var, ne de diline âşinayız. Kamal Atatürk’ün harf ve dil inkılâbıyla kapı ve mazgallarını açılmamak üzere kapadığı kadîm irfân hisarımızın bu son ve en parlak külliyatını tahkik ve ihata etmek bir yana, şöyle-böyle anlamaktan bile aciziz. 

Ayıp değil, tahrib edilmiş bir medeniyetin dilini, ilmini ve düşüncesini mektepsiz sökmeye çalışıyoruz.

Külünk’ün bu büyük eser külliyatını yıllarca diz çökmeden, dirsek çürütmeden, uzun geceleri kızarmış uykusuz gözlerle sabaha bağlamadan anlaması da, ihata etmesi de mümkün değil. Risale-i Nur Külliyatı sayfaları karıştırılarak, merak ve tenkid kasdıyla göz gezdirilerek fethedilemez. Mukaddes bir mâbedin rahmanî dünyasına girer gibi huşû ve vecd ile heceleyecek, öğrenmeye, bilmeye talib olacaksınız, hürmette kusur etmeyeceksiniz ki, sonsuz hakikatlerinin büyüleyici dünyasını açsın size.

Kulaktan dolma bilgilerle, medya sayfalarına akseden dedikodularla, siyaset sahnesinin maksadlı tertibleri ile Risale-i Nur ve Nurculuk hakkında konuşamaz, ahkâm kesemezsiniz. Hayır, konuşmasına konuşursunuz da, söylediklerinizin bir değeri de, tesiri de olmaz.

Hele de Risale-i Nurların “tahrif” edildiğini söyleme cür’eti gösterecekseniz, ayaklarınız değil kafanız yere sağlam basacak, her türlü itiraz ve tenkide de hazır olacaksınız…

Şunu tehir etmeden, hiçbir şübhe ve tereddüde yer bırakmadan söylemek isterim ki, Risâle-i Nurların tahrif edildiği iddiası yalanın büyüğüdür; yalan ve iftiranın. Bu habis iddiada bulunanların tamamı aynı mevziin neferleri değil şübhesiz. Metin Bey gibi bu habis yalanı hakikat sanıp dostane yaklaşanlar gibi, bu büyük hizmetin önünü kesmek, insanların artan taleb ve alakalarını durdurmak, kafa karıştırmak için kullananlar da az değil. Ama bu şeni iftiranın asıl menşei Nurlarla ve Üstad’ın yakın talebeleri ile muarazaya giren dâhildeki şerir fırkalardır.

Önce hemen şunu kaydedelim ki, tahrif adına ortaya konanların tamamını doğru ve bozma maksadlı tasarruflar olarak kabul etseniz bile ne Nurların hedef ve maksadına halel verecek çaptadır, ne de Nur Talebelerinin istikametini bozacak vahamette. Zirâ, binde biri teşkil etmeyen bu tahrif (!) noktalarının zayıflığını ademe mahkûm edecek dokuz yüz doksan dokuz kuvvetlinin varlığı yerinde duruyor.

Önce tahrif iddialarını ana hatları ile tasnif edelim:

1–Kürt, Kürdistan ve Kürtlere dair bazı ifadelerin değiştirildiği
2–Hristiyanlık başta olmak üzere muharref semavî dinlerin hoş gösterildiği
3–İngilizlere dönük bazı sert ifadelerin yumuşatıldığı
4–Bazı mektub veya kısımların Latince baskılarında yer almadığı…

Bu iddialara tek tek eğilmeden önce “tahrif” mefhumuna bir nebze vuzuh kazandıralım. Lügatler mefhumu iki kelime ile karşılıyor: Değiştirmek, bozmak… İkisi de tahrif, ikisi de merdud. Ancak aralarında niyetten kaynaklı büyük bir uçurum var. Faraza kısa bir cümle üzerinden meseleye bir nebze aydınlık düşürelim mi?

Cümlenin aslı şöyle olsun:

“Allah dedi ki!” Bu kısa cümleden iki muharref cümle çıkaralım. Birincisi, “Allah buyurdu ki!”; ikincisi ise, “Şeytan dedi ki!” Evet, her iki cümle de muharreftir, yani değiştirilmiştir. Yine de aralarında bir uçurum var. Zirâ muharref birinci cümlede maksad, mânâ ve hakikat sadece daha farklı, belki daha doğru bir kelime ile ifade edilmiş. En azından bir iyi niyetle karşı karşıya olduğumuz bedihidir.

Oysa ikinci cümlede tahrif, değiştirmekle sınırlı kalmamış, bozma kasdına varmıştır. Mânâ, maksad ve hakikat tamamen tersyüz edilmiştir. Hak ve hakikati bozmaya kimsenin hakkı yoktur. Bu tasarruf kimden ve nereden gelirse gelsin, merdud ve menfurdur.

Gelelim Nurların Tahrif edidiği yalanına. Öncelikle şunu hemen söylemek isterim ki, değil Bediüzzaman gibi eşsiz bir dahi ve âlimin telifatına izni olmaksızın düzeltme kasdı ile bile müdahale etmek, herhangi bir yazarın da eserine müdahale edilemez. Zirâ kitab ve düşünce en kudsî mülkiyetlerdendir, izinsiz tasarruf edilemez.

Komşunuzun duvarında beğenmediğiniz bir taşa müdahale etmemekte gösterdiğiniz hürmetin çok daha fazlasını kitaba göstermeye mecbursunuz. Buna rağmen iyi niyetli müdahale ile bozma kasdı taşıyan müdahaleyi aynı kefede tartmak insaf değildir.

Vâkıa Risale-i Nurlarda bu her iki tahrif de bahis mevzuu değildir. Her geri zekâlı gibi, her hain de yüzlerce el yazması Osmanlıca nüshası imha edilmeden Latin baskılarına müdahalenin akîm bir tasarruftan öteye geçmeyeceğini bilir.

Binaenaleyh tahrifat yapılacaksa, hele de bozma kasdı taşıyan bir tahrifat yapılacaksa hareket noktası önce Osmanlıca nüshaları imha etmek olmalıdır, Latincelerini tırtıklamak değil.

Metin Bey ile birlikte hariçten gazel okuyanların tamamı da idrak etmeliler ki, Risale-i Nurları tahrif etmek ne hain ve münafıkların haddidir, ne de ahmak dostların uzanabileceği bir fiildir.

Üstad hayatta iken baştan sona kendisinin talimat ve emirleri harfiyen yerine getirilerek Külliyatın Latince baskıları tamamlanmıştır. Fasikül fasikül Üstad’ın tashihine mazhar olmuş Latince baskılara “tahrif” gölgesi düşürmeye çalışmanın müstahak ifadesi şeytaniyetdir.

“Üstad Latince bilmiyordu!” yollu eblehçe itirazlar ise iddia sahiblerinin şuursuzluğuna tutulmuş parlak bir aynadır sadece. Zirâ, Üstad’ın bu Latince fasikülleri yakın birkaç hizmetkârı ile birlikte dikkatle tashih ettiği, ilk el birçok kaynağın şehadetiyle sabittir. Bir talebesine bu fasikülleri okuturken kendisi de bazen dinleyerek, çoğu zaman da baskıya esas teşkil eden Osmanlıca aslından takib ederek tekrar tekrar tashih ve kontrol edip, baskıya öyle gönderdiği yazılı kaynakların uhdesindedir. Hüsnü Abi yakın bir şahid olarak hayattadır, kapısı da herkese açıktır, sorulabilir.

Kadran mihrakların ikide bir sahneye buyur ettiği, tedavülden bir türlü çıkmayıp Külünk gibi kendi halinde bir siyasinin beyanat malzemesi olacak kadar da hakikat vehmedilen “tahrif” iddiası şenaatı nereden mi besleniyor?

Hüseyin YILMAZ

E-posta: oncekelam@gmail.com

Yazı serisinin linkleri

http://www.nurnet.org/nurlarin-tahrif-…-bir-buhtandir-1/

http://www.nurnet.org/nurlarin-tahrif-…-bir-buhtandir-2/

http://www.nurnet.org/nurlarin-tahrif-…-bir-buhtandir-3/ ‎

http://www.nurnet.org/nurlarin-tahrif-…-bir-buhtandir-4/

Kaynak: RisaleHaber