Kategori arşivi: Hanımlar

Bize ne oldu?

Bize ne oldu?

Mesleğimiz hilletti, husumetle yitirdik,
Mesleğimiz muhabbet, nefret ile bitirdik,
Kusur örten, gizleyen, gıybet nedir bilmezdik,
Mesleğimiz tebliğdi… Zem-iftira devşirdik.

Mesleğimiz cihadtı, niza ile dağıldı, 
Tarafgirlik illeti, şahsi makam yayıldı,
Kardeşte fani olmak, mahviyetti say’imiz,
Para, pul, koltuk bulan, saygıdeğer sayıldı.

Sosyal, sanal, ütopik… Zeminde edeb gerek,
Kin, adavet, zemm ile, günaha tohum ekmek,
Bunca ikâz-musibet… Mevlâ’dan tokat bize,
Vira Bismillah deyip, şeytanı yere serek.

Hülya YAKUT

“Evlilikte gözünüzle değil, kulağınızla karar verin.”

Hulusi Yahyagil Ağabey’in Evlilik ile İlgili Bir Sözü ve İzahı

Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin “Nur’un birinci talebelerinden” (1) ve “benim yegâne manevî evladım ve medar-ı tesellim ve hakiki vârisim” (2) dediği Hacı İbrahim Hulusi Yahyagil Ağabey’in “Evlilikte gözünüzle değil, kulağınızla karar verin.” tavsiyesi mühim bir hakikati ifade eder.

Bu sözden şunları anlayabiliriz; karşınızdakinin boyu-endamı ve yakışıklılığı veya güzelliği, gözünüzün hoşuna gidebilir. Ama huyu nasıldır, takvası ne seviyededir, iman ve Kur’ân hizmetiyle alakası nedir, evlenince İslami hizmetlerime destek mi olur yoksa köstek mi olur?..

Bütün bunları sizi seven ana-babanız, abla-kardeşiniz kiminiz var ise gidip bir araştırsın. Siz de o sevenlerinizin getirdikleri bilgilere bakarak karar verin. Gözünüz sizi aldatmış olabilir ama bu kulağınıza gelenler pek aldatmaz.

Abdulkadir Çelebioğlu

Dipnotlar
1 – Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lâhikası 2, s. 247
2 – Bediüzzaman Said Nursi, Barla Lâhikası, s. 22

www.NurNet.org

Önce Anne ve Babanı Affet

Hayata ve insanlara karşı duyduğumuz bir öfke varsa, bunun altında daha çok anne ve babaya duyulan birikmiş kızgınlıklar vardır.

Yaşımız kaç olursa olsun anne ve babamızın hayatımızda etkileri devam eder. Ancak onları affeder ve bir farkındalık oluşturursak onların davranışlarından çıkardığımız olumsuz etkilerden kurtulabiliriz.

Onların bize çocukken nasıl davrandığı önemlidir fakat asıl olan ailemizin bize davranışlarını bizim nasıl yorumladığımızdır. Beş kardeşten her biri anne-babanın aynı davranışını kendi karakterine göre farklı yorumlayıp farklı etkilenebilir. Bu yorumdan çıkan sonuç kişinin hayatını ciddi anlamda etkileyebilir.

Anne babalar evlatlarını yetiştirirken elbette çeşitli hatalar yaparlar. Fakat hataları bilerek değil doğrusu öyle zannederek yapmışlardır ya da başka türlü nasıl davranılır bilmedikleri için. Onların da kendi yaşadıklarından çıkardıkları sonuçlar üzerinden davranış geliştirmişlerdir. Kendi korkularını, kaygılarını, hırslarını size yansıtmışlardır.

Mesela kendileri sevgi görmedikleri için doyasıya sevgi gösterememişlerdir ya da kendileri zor bir çocukluk geçirdikleri için sizi fazla şımartmışlardır ya da kendileri çok sevgi gördükleri için nasıl sevgi gösterilir bilememişlerdir, hep başkalarından almak istemişlerdir ya da hiç takdir edilmedikleri için sizden hep takdir bekliyorlardır, gibi,

Anne ve babanın üzerimizdeki etkilerin farkında olmak kendimizi daha iyi tanımamıza yol açar.

Dinimiz anne ve babaya iyi davranmayı emreder. Hele “yaşlılıkta öf bile demeyin”  buyurur Rabbimiz.

Bu emir hem anne ve baba hakkını korur, hem de bizim ruh sağlığımızı korur.  Zira anne ve babamızla derdimiz varsa hayatla hep kavgamız vardır. Anne-babaya olan kızgınlık ruhumuza sıkıntı verir. Onlar gibi olmayalım derken tam aksi yöne gidip başka bir açıdan yine onlara benzeyebiliriz. Zira kızgınlık doğru düşünmeye engeldir.

Anne ve babaya birikmiş öfkemiz varsa onlar yaşlanıp bize ihtiyaç duyduğunda ne kadar gayret etsek de onlara şefkatli davranamayız.

Aileye olan kızgınlık sağlığımızı olumsuz etkiler.

Eş seçiminde ve evliliklerde de ailemizin ve onlardan görüp öğrendiklerimizin çok etkisi vardır. Onlarla içten içe bir kavga halinde isek bu kavga en çok evlat ve eşe yansır. Kardeşlerinize duyduğumuz bir soğukluk varsa bunun altında anne ya da babanın onu daha çok sevdiğini düşündüğünüz için duyduğumuz kıskançlık olabilir.

Her ne yapmışlar ise onları affedip onları suçlama halinden çıkmazsak orada takılıp kalırız. Hiçbir açıdan ilerleyemeyiz.

Affetmek için çok işe yarayan şöyle bir çalışma yapabilirsiniz.

Sessiz bir odaya geçin dikkatinizi dağıtacak her şeyi kapatın. Ve anne ya da babanızı hayalen karşınıza alın, ayrı günlerde yaparsanız daha iyi olur ve onlara küçüklüğünüzden beri söyleyemediğiniz ne varsa söyleyin. Vefat etmiş anne ve babalarınız ya da sizi çok etkileyen yakınlarınız için de yapabilirsiniz. Kayınvalide ile de kırgınlık yaşamışsanız ona da yapın.

Size nerede haksızlık yapıldığını düşünüyorsanız söyleyin. Siz haksızlık yapmışsanız onları da söyleyin af dileyin.

Bunları söylerken başınızın orta yerine ve göğüs bölgenize parmak uçlarınızla orta sertlikte vuruşlar yapın. Yani bağrınızı dövün ve üzüntüleri dökün. Arada derin nefesler alın.

Sonra da ona hak verecek cümleler bulun. Kimbilir hangi psikoloji ile öyle davrandı. Sonra onu Allah rızası için affedin. Rabbimizdir bizden istediği temiz bir kalple affetmektir. Kin tutmak kişinin kendine yapacağı en büyük kötülüktür.

Sonra da onunla güzel bir sahne oluşturun kendinize. Saçınızı okşadığını, size sarıldığını ya da özür dilediğini ve elini uzattığı gibi mutlu bir sahne ile bitirin. Mutlu sahne hayal ederken de baş ve göğüs bölgesine parmak uçlarınızla hafif vuruşlar yapın. Bittiğinde gidip bir abdest alın ve dua edin.

Odaklanılan iyi bir hayal, beynimiz için gerçek hükmündedir. Geçmişte yaşanmış ve bugün için yapılacak bir şey olmayan konularda karşıdaki kişilere söylemek ancak kalp kırgınlığına, gereksiz tartışmalara ve geçmişin korundan yeni ateşler çıkarmaya sebep olur. Hayalen söylediğiniz her şey o kişiye de ulaşır, kendiniz de rahatlarsınız. Ruhlar için zaman ve mekan kavramı yoktur.

Anne-baba ile iyi geçinmek demek onların her dediğini yapmak demek değildir; sadece yapamayacağını kibar bir dil ile söylemek gerekir. Küsmeden, kin tutmadan, bağırıp çağırmadan…Haksız bir isteği varsa ve sizin hayır demenizi kabul etmiyorsa bu onun kendi problemi. Siz Allah rızası için iyi davranın.

Onlarla kavganızı bitirmeden kendi içinizdeki kavga bitmez. Yakınlarımızla aramızda göremediğimiz enerji bağları vardır. Ya negatiftir ya pozitiftir. Negatif bağ varsa pozitif bağ kuramazsınız. “Benim anneme ve babama hiç kızgınlığım yok” deseniz de bu çalışmayı yapın ve neler biriktirdiğinizi görün.

Sema MARAŞLI

Kaynak: Cocukaile.net

www.NurNet.Org

Nikah İle İlgili Fetvalar

Nikah İle İlgili Fetvalar

Soru: İki kişi evlenmeye niyetlenip birbirlerine evetcevabını verirlerse ve bunu da en az bir kişi duyarsa bu iki genç nikâhlı olur mu?

Cevap: Tek kişinin şahitliği ile nikâh akdi olmaz. Nikâh akdinin sahih olması için tarafların bu beyanı duymaları şart olduğu gibi en az iki erkek şahidin yada iki kadın ve bir erkek şahidin duymaları gerekir. Bu dediğimiz sayıdan aşağıda şahitlikle nikâh olmaz.

Soru: Bir kişi kadına hitaben Allah ve Resûlu şahid olsun ki ben seni nikahladım dese ve ayrıca iki şahid bulunmasa bu sözle nikah akdi caiz olur mu?

Cevap: ‘Allah ve Resulu şahid olsun’ şeklinde nikah kıyıldığı zaman şahidsizyapılmış olup bu nikah geçersiz olur. Melekler, cinler… şahid tutularak da nikah olmaz. Şahidler mutlaka ihtiyaç halinde kendilerinden durumun sorulup bilgi alınabileceği kişiler olmalıdır. Bilgi lazım olduğu zaman ALLAH’tan, Resûlullah’tan, melekten, cinden bilgi alabilir misiniz ki adı geçenler şahid olsun. Yani o karı-koca arasında bir ihtilaf çıktığı zaman veya inkâr halinde aralarında nikah var mı yok mu, bunu tesbit edebilmek için gidip de kendilerinden bilgi alabileceğimiz kişiler şahid olabilir.

Soru: Bir kişi yalan yere Kurana el basarak yemin ederse nikâhı düşer deniliyor. Bu doğru mudur?

Cevap: Doğru değildir. Bir kişi yalan yere yemin ederse nikâhı düşmez. Bir insan dinden çıkmadığı sürece yada dinimizde beyan edildiği üzere boşanma gerçekleşmediği sürece nikâh sona ermez.

Soru: Karı-koca arasında şiddetli kavgalar küfürleşmeye kadar gidiyorsa nikâha zarar gelir mi?

Cevap: İnsanlar arasındaki kavgalarda söylenen kaba saba sözler, küfürler, hakaret sözleri vs. bunlar nikâha zarar vermez. Nikâha zarar veren sözler boşamayla ilgili ya da kişiyi dinden çıkarıcı sözlerdir. Sadece hakaretvari sözlerin nikâha zararı yoktur.

Prof.Dr.Orhan Çeker

Kaynak: CocukveAile.net

www.NurNet.Org

Kırk Yıllık Dost

Kırk Yıllık Dost

Bugün bir misafirim geldi…Kırk yıllık dost, desem yalan olmaz. Kendimi bildim bileli tanırım kendisini…

Biraz huysuzdur, alıngandır, ama Allah var, iyidir. Bazen çok sıkıcıdır, fazla konuşur. Gitse artık, dediğim çok olur. Bazen de şefkatli cümleleri en çok ihtiyacım duyduğumdur.

Sıkı dosttur. Onca yıldır paylaştığım sırları kimseye anlattığını duymadım. Ben ağlarken güldüğünü görmedim. Sevinçlerime benim kadar sevinir, gözyaşlarımla onunkiler birbirine karışır.

Bazen deli doludur, enerjime enerji katar. Çoğu zaman da beni en çok o yorar. Öyle bir kızdırır ki… “Yeter artık bıktım senden” deyiveririm yüzüne. Onca söze rağmen, hep alttan alır, hiç küstüğünü, kapıyı yüzüme çarpıp gittiğini görmedim.

Uğradı yine bugün.  O kapıyı çalmadan önce başka planlarım vardı. Evi süpürecektim, çamaşır katlayacaktım, çocuklara kek yapacaktım, kitap okuyacaktım…

‘Yine zamansız uğradı, şimdi sırası mı misafirin.’ diye söylenirken, içimden geçenleri duymuşçasına gülümsedi ve tuttu elimden. “Hiçbir şeyin acelesi yok bitanem,’ dedi. ‘Şuan en önemli ve öncelikli olan birlikteliğimiz. Hadi gel, bunun tadını çıkartalım.”

Kahvelerimiz elimizde, oturduk karşılıklı. Biraz geçmişten bahsettik. Ben hatalarımı, pişmanlıklarımı anlattım uzun uzun. Çok uzattın, sonuca gel, demedi.Gözlerini gözlerimden bir an bile olsun ayırmadan dinledi…

“Varsın olsun, gelip geçti hepsi.” dedi.

“Onlara artık ‘kırgınlık’ denmiyor, artık ‘deneyim’ oldu onların adı… zenginlik oldu,” dedi.

“Çok zenginsin, bu yaşadıkların dünyanın servetini versen alınmıyor.” dedi.

“Yaşadıkların kayıp değil, kocaman kazanç, değerini bil. Sen gerçekten değerlisin, en çok da kendinin değerini bil.” dedi.

O dedikçe ben dinledim, yanan ruhuma serinlik oldu sanki sıcak cümleleri… Kafamı omzuna yaslayıp, ağladım… şefkatinde huzur buldum…

Bu sıcaklığı ne çok özlemişim. Ve gönlümün asıl şifası bu omuzlarmış…

Hani diyor ya şarkıda;

Anladım ki hiç kimse, hiç kimse sen değil.

Hiç kimse senin gibi canımdan öte can değil.

Hiç kimse senin kadar fikrime huzur değil…

 

Hoş geldin Gonca, hoş geldin kendim…

Fikrimin huzuru, canımdan öte canımsın… Seni özlemişim… İyi ki uğradın… gitme ve hep benimle kal. Başımın üstünde, kalbimin özelinde, ruhumun derininde yerin var.

https://www.instagram.com/goncanil/

www.NurNet.Org