Cemaatte Kadınların Durumu Nedir?

Allah Resulu cemaatle namaz kılmayı hep teşvik etmiştir. Camide, mescitte, evde ve her yerde cemaat olunması önemli görülmüştür. Sadece erkekler değil, kadınlarında cemaate katılmaları istenmektedir.

Cemâat kelimesine “İslâm’ın kardeş kıldığı ve özel bir dayanışma çerçevesinde topladığı küçük büyük insan topluluğu” mânasını verirsek bu cemaat ilişkilerinde kadın ile erkeğin yeri, durumu, sınırları gibi konular önümüze çıkar.

Burada cemaatten maksadımız “namaz ibadetinde cemaattir“. Beş vakit namaz, Cuma ve bayram namazları, cenaze namazı, teravih namazı gibi cemaatle kılınan namazlarda kadınların vazifeleri ve durumları fıkıhçıları meşgul etmiştir. Kur’ân-ı Kerim’e ve Sünnet kaynağına bakıldığında kadınları cemaate katılmaktan meneden bir nassa rastlamak mümkün değildir. Aynı kaynaklar mü’minlere cuma namazının farz, beş vakit namazda cemaatin en azından müekked (güçlü) Sünnet kılındığını ifade ederken erkekleri muhatap almaktadır. Kadınlara Cuma ve cemaat farz kılınmamakla beraber yasaklama da bulunmadığına göre geriye iki ihtimal kalmaktadır: Ya teşvik edilmişlerdir, onlar için de namazı cemaatle kılmak efdaldir, daha sevaplıdır; yahut da cemaate katılmaları caiz olmakla beraber namazlarını evlerinde kılmaları evlâdır.

İslâm müctehidleri delilleri farklı değerlendirerek bu iki şıktan birini tercih etmişlerdir. Mesela Zahiriyye mezhebinin imamlarından biri olan İbn Hazm’e göre kadınların farz namazları cemaatle kılmaları, evlerinde tek başlarına kılmalarından efdaldir; cemaati teşvik eden hadisler hem erkeklere hem de kadınlara hitap etmektedir, kadınların namazlarını evlerinde kılmalarının daha üstün olduğunu ifade eden rivayetler sabit değildir. (Muhallâ, III, 129 vd.) Diğer müctehidlerin çoğu ise hadislerden ziyade “fitne“; yani “cinsel duygu, düşünce, fiil günahına girme ihtimali” gerekçesine dayanarak genç kadınların namazlarını evlerinde kılmalarının daha iyi olacağı hükmünü benimsemişlerdir.

Bize göre bu fitne gerekçesi, şartlara bağlı ve değerlendirilmesi izafi (göreceli) bir gerekçedir; iyi niyetli, edepli ve hayâlı İslâm kadınlarının bugün camilere gitmesinde, cemaatle namazlara katılmalarında, yer müsait olduğu takdirde cuma ve bayram namazlarını erkek saflarının arkalarında saf tutarak kılmalarında önemli faydalar vardır.

Hz. Aişe’nin imamlığında kadınların cemaatle akşam ve teravih, Ümmü Seleme Validemizin imamlığında da teravih namazı kıldıkları, Hz. Peygamber’in (s.a.) hayatı boyunca, beş vakit namazda, cemaate -mecbur kılınmamakla beraber- kadınların da katıldıkları, cenaze namazına kadınların da erkeklerin arkasında katılabilecekleri, erkeklerin bulunmaması halinde cenaze namazını kılma vazifesinin kadınlara düşeceği, hanımların bayram namazlarına katılmalarının Efendimiz tarafından teşvik edildiği, hatta hayızlı ve lohusa olanlarının bile -namaza katılmamakla beraber- namazgâha gelmelerinin, dua ve niyaza iştirak etmelerinin istendiği sahih hadislerle sabittir, bilinmektedir.

Kadınların, içlerinden birini imam yaparak kendi aralarında cemaat olup namaz kılmaları -bazı müctehidler mekruh olur demişlerse de- caiz kılan, hatta teşvik eden hadislere dayananlarca caiz görülmüş, iyi olur denilmiştir.

Kadınların erkeklere imam olmalarının caiz olmadığı konusunda ittifak vardır. Ümmü Varaka isimli bir sahâbî hanıma Hz. Peygamber’in (s.a.) izin verdiği ve kendisine bir müezzin de tahsis ettiği sabit ise de bu iznin, Peygamber Mescidine uzakça bir yerde oturan o hanımın “kendi aile efradına imam olması ile sınırlı bulunduğu” bilinmektedir.

Cemaatle namaz kılarken kimlerin hangi safta ve sırada duracakları konusu Hz. Peygamber (s.a.) tarafından belirlenmiştir. İmamın arkasında yaşlı, bilgili, saygı gören erkekler, onların arkasında yaşlılardan gençlere doğru diğer erkekler, arkada kadınlar dururlar. Bu düzenin bozulması, kadınların erkeklerle aynı hizada ve yanyana cemaat olmaları Sünnet’e aykırıdır, mekruhtur, caiz değildir. Hanefî mezhebi müctehidleri bu hususta daha da ileri giderek “aynı imamın arkasında aynı namazı kılmak üzere kadınlarla erkekler -aralarında bir ayırıcı rahle vb. bulunmadan- yanyana dururlarsa kadının iki yanındaki erkek ile arkasındaki erkeğin namazları sahih ve muteber olmaz” demişlerdir.

Maksadı üzüm yemek (ibadet etmek) olan kadınlarımız için camiye gitme, camide veya evde cemaatle namaz kılma, Cuma, bayram ve cenaze namazlarına -onlara ayrılan yerde ve saflarda- katılma konularında bir engel bulunmadığı -eskiden beri ilgili kitaplarda açıklandığı gibi- yukarıdaki özet açıklamalardan da anlaşılmış olmalıdır.

Maksadı bağcıyı dövmek olanlara gelince küçük bir uyarımız olacak: Bağcı o eski bağcı değil, dayak yiye yiye uyandı, tedbirini aldı, dövmeye giden dövülebilir, başkasına kuyu kazan kendisi düşebilir!

Prof. Dr. Hayrettin KARAMAN

Kaynak: Nurdergi.com

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: