Cevşenü’l-Kebir’den Marifetullah Nükteleri-3

Cevşen’de Nur ve Hayat Hakikatleri

Hz. Peygamber (ASM) yaratılış âleminin merkezi konumda olan hayata, hayatın kaynağı olan ruha ve ruhun özü olan nur hakikatine ehemmiyetine binaen Cevşenü’l-Kebir duasında 2 bab ayırmış ve bu hakikatleri kuşatarak zihinlere sunmuştur: 47. Bab ( Nur   Bahsi ) ve 69. Bab ( Hayat Bahsi )

47 ve 69. Bâblardan her birisi, doğrudan doğruya 2 hakikati bütün yönleriyle ele alıyorlar: Nur ve Hayat… Her yönden ele aldıkları için Evvel-Âhir-Zâhir-Bâtın bütün yönlerine dair ifadeler var. Bir şeyi gerçek manada bilmek onun evvel-âhir-zâhir-bâtın yönlerini bilmekle olur. Yani “ Nereden gelir, menbaı nedir? ” ( Evvel ) “ Nereye gider, hedefi ve faydası nedir? ” ( Âhir ) “ Necidir, ne vazife görür? ” ( Zâhir ve Bâtın ) Bu 4 cihet, bir meseleyi ihata etmeye vesile olur. İhata ise, ilim hakikatinin en temel sırrı ve olmazsa olmaz gereğidir.

Bu noktada mesela: 47. Bab nûr hakkında şöyle der: “ Yâ nûren kalbe külli nûr * Yâ nûren ba’de külli nûr * Yâ nûren fevka külli nûr * Yâ nûren leyse mislehu nûr ” ( Ey bütün nûrlardan önce var olan, Ezelî Nûr * Ey bütün nûrlardan sonra da var olan Ebedî Nûr * Ey bütün nûrlardan üstte zâhir olan Hakiki Nur * Ey hiçbir nûr Kendisinin misli olmayan Mutlak ve Hak Nûr )

Buna benzer olarak 69. Bâb hayat hakkında şöyle der: “ Yâ hayyu kalbe külli hayy * Yâ hayyu ba’de külli hayy * Yâ hayyüllezi lâ yübihuhu şey * Ya hayyullezî leyse kemislihî hayy ” ( Ey bütün hayat sahiplerinden önce diri olan Hayy-ı Ezelî * Ey bütün canlılardan sonra da diri olan Hayy-ı Ebedî * Ey hayat-ı zâtiyesiyle hiçbir şeye benzemeyen Hayy-ı Kayyum * Ey Kendi diriliğinin misli olmamakla tanınan Hak, Mutlak ve Lâyemût Hayat Sahibi )

İlâhî Fiiller ve Sıfatların Farklı Boyutları

Cenab-ı Hakk’ın fiilleri, isimlerine ve sıfatlarına dayanır. Sıfatlar ve isimlerdeki celal, cemal ve kemal, kâinatta tecelli eden dar ve geniş çerçeveli fiillerde kendilerini gösterirler. Bu noktayı Hz. Peygamber (ASM) fark etmiş ve Cevşenü’l-Kebir’de 6 babda işlemiştir. Bu manada Cevşen bazen fiillerin ve sıfatların celal ve vâhidiyetini ele alırken, bazen de aynı fiil ve sıfatların cemal ve ehadiyet yönlerini kullanır. Fakat bunu Arapça’ya has bir dil keşfiyle yaparak Kur’anın benzer âyetlerinin anlaşılmasına dair bir anahtar verir. Bu manada Cevşen’de bir fiil, sıfat ve hakikatin Celal ve vâhidiyet yönü, “ Fâil vezni ” yledir. Şâhid ismi ve şehadet fiili gibi… Fakat aynı fiilin Cemal ve ehadiyet yönü, “ Feîl vezni ” yledir. Şehîd ismi ve şehadet fiili gibi… Cemal ve Ehadiyeti, kişi bizzat kendi üzerinde temaşa edip yaşarken; Celal ve Vâhidiyeti dış dünyada görüp seyredebilir. Bu noktadan celal ve Vâhidiyeti temel alan Bab, baştan sona kadar Fâil vezniyledir. Cemal ve Ehadiyeti temel alan Bab baştan sona Feîl vezniyledir.

Mesela 37. Bâb, “ Sana Senin Kâfî, Vâfî, Şâfî, Muâfi, Âlî, Dâî, Râdî, Kâdî, Bâkî, Hâdî isimlerinle yalvarıyorum ” diyerek, maddi ve manevi her türlü ateşten kurtulmayı istiyor.

21. Bâb ise “ Sana Senin Aliyy, Vefiyy, Veliyy, Ğaniyy, Meliyy, Zekiyy, Radiyy, Bediyy, Hafiyy, Kaviyy isimlerinle yalvarıyorum ” diyerek manevi ateşlerden halas kılınmayı talep ediyor. Dikkat edilirse ulviyet, vefâ ve rıza fiili ve sıfatları ortaktır.

Bu manada 9. ve 33. Bâblar, celâl ve Vâhidiyet-i fiil; 68. ve 76. Bâblar, cemal ve Ehadiyet-i fiil üzere nazmedilmişler.

Bu nebevî anahtarı bildirmek için Kur’an aynı âyette Âlim ve Âlim isimlerini kullanır:  “ İnnallâhe âlimu ğaybi’s-semâvâti ve’l-ardi innehu alîmun bizâti’s-sudûr[1] Hem Kur’an “ Âlimü’l-ğaybi ve’ş-şehâdeh[2] der. Dikkat edilirse Kur’an kâinatı ğayb ve şehâdet; şehadet âlemini ise semâvât ve ard diye ikiye ayırıyor. Akabinde âlemlerin ğaybiyet ve şehâdiyet boyutları içinde ortak hakikatleri, kanunları ve temel değerleri ile bilinmesi manasında “ Âlim ” ismini kullanıyor. Buna mukabil canlılar ve özellikle irade sahibi insanların iç dünyalarındaki niyet, arzu, duygu ve iradelerinin bilinirliğini “ Alîm ” ismiyle ifade ediyor. Bu mesele iyi anlaşılırsa felsefecilerin “ Cüz’iyyata ilm-i İlahi taalluk etmez[3] sözünün Kur’an tarafından cevaplandırıldığı görünür. Madem yaratmak, ilme dayanır; “ Bilen, yaratabilir. ”[4] O halde olmuş, olabilecek her şeyin ilm-i İlahîde muayyen olması aklen zaruri ve vicdanen muhakkaktır. Gelecekten haber veren sembolik veya net rüyalar da buna birer şahiddir.

Esma-yı Hüsna’da Kemal ve Müminlerin Mazhariyeti

Esma-yı Hüsna, kâinatta celal ile âfâkta, cemal ile enfsüte kendilerini gösterirler. Fakat ilim ve şuuru, iradesi ve tevekkülü ile kâinat ve âfâk ile enfüs dünyasını barıştırmak ehl-i imana has olduğu için kâinat sistemiyle barışık yaşamak ve kâinattaki güzelliklere vâris olmak ehl-i islama mahsustur. Bu noktada Esma-yı Hüsna’nın celal içinde cemal, cemal içinde celal şeklinde tecellilerine ehl-i iman ve ehl-i İslam mazhar olduğunu Hz. Peygamber (ASM) Cevşen’de 2 babda kodlar: 41. Bab ve 64. Bab… İlk bab celali, diğeri ise kemali anlatır.

Bu noktada diyebiliriz ki, Cevşen bazen aynı fiilin Fâil ve Fa’al şeklinde iki halini ve veznini ele alarak isimleri ard arda sıralar. Tâ ki, Fiilin celali ve cemali 2 yönü hem birleşsin, hem de fiilin devamlılığı görünsün. Mesela, fâil vezni, sebepler sistemi üzerinde görünür. Fakat olağan-üstü yardımlarda görünmez ve söz söylemez. Orada Feîl vezni devrededir. Feîl vezni de belli şartlar talep eder. O şartlar yerine gelmezse, kişi o fiilden mahrum kalır. Buna mukabil Feîl vezni de, olağan hallerde devrede olmaz. Hep Feîl veznini yaşamak isteyen kişi, sebepler dünyasında tutunamaz. Buna binaen Fa’al vezni, yalnızca mü’minlerde ve özellikle has mü’minlerde görünür.

Cevşen’in 41. Bâbı Fâil vezniyle şöyle der: “ Sana Senin Ğâfir, Sâtir, Kahir, Kadir, Nâzır, Fâtır, Şâkir, Zâkir, Nâsır, Câbir isimlerinle yalvarıyorum ” der.

64. Bâb ise Fa’al vezniyle şöyle diyor: “ Sana Senin Ğaffâr, Settâr, Kahhâr, Cebbâr, Sabbâr, Rezzâk, Fettâh, Allâm, Vehhâb, Tevvâb isimlerinle yalvarıyorum. ” Dikkat edilirse mağfiret, cebr, kahır, setr ( örtme ) fiilleri ortaktır.

(Devam edecek…)

[1] Fâtır suresi, 38.

[2] Haşr suresi, 22.

[3] bk. el-Gazâlî, el-Munkızü Mine’d-Dalâl s. 46.

[4] Mülk suresi, 14.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: