Dava Adamı/Adam Gibi Adam Olmak

dava.adami.olmakKarşı tarafında muhalif fikir beyan eden olursa önce kendi davanın her şeyini en küçük bir teferruatını ve başkalar tarafından anlaşılmadığı için itiraza mahal olacak veya izaha gerek duyulacak yerlerini öğrenirsin. Kendini o noktalar merkez olmak üzere tüm benliğinle davanın inceliklerini kavrar ve birer müdafisi kesilirsin. Ama davayı benimsemek, gaye-i hayat edinmek gerekmektedir.

Keyfiyet mevzuuna temaz eden bir meseledir aslında bu mevzu. Neden mi? İzah edeyim onu.

Daire genişlemesiyle naehillerin daire dahiline girmesi oldu. Daire haricinde kara renk olarak tabir edersek daire içinde dava içinde bürhan olan tarzı benimseyen kimse beyazdır. Kara rengin beyaza karışması hem kara rengi gri yapar hem beyaz rengi grileştirir. Beyazın karalaşmaması için davanın delailini bilmesi ve tavizsiz yaşaması ve muhlislerden olmaya gayret etmesi elzemdir.

“Madem İslâm âlimleri -hadîs-i şerife göre- dünya ikbal ve heveslerinin peşinde koşmadıkça, peygamberlerin en emin vârisleridirler. Biz de Risale-i Nur’u, onun tam vârisi biliyoruz. Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi, hakikî vâris olmanın esasını yaşamış ve yaşıyor. Asa-yı Musa (251)”

هَلَكَ النَّاسُ اِلاَّ الْعَالِمُونَ وَهَلَكَ الْعَالِمُونَ اِلاَّ الْعَامِلُونَ وَهَلَكَ الْعَامِلُونَ اِلاَّ الْمُخْلِصُونَ وَالْمُخْلِصُونَ عَلَى خَطَرٍ عَظِيمٍ Lem’alar ( 148 )

Bu 2 hadis-i şerifin ehemmitele üzerinde durduğu mesele Dünyaya meyletmemek ve Muhlislerden olabilmenin ehemmiyetidir. Nitekim Duası makbul olan Bel’am Bin Bahura Dünya ve şehvet sebebiyle cehenneme ehil olacak bir surete inkılab etmiştir. Bu hadis ve bel’am’ın bize bakan yönü tehlikelidir nitekim bel’am dünyaya meyletmesi onu mahvetmiştir. Biz nur taleberi ise; “..rıza-yı İlahî ve imanı kurtarmak ve şakirdlerinin ise, kendilerini ve vatandaşlarını i’dam-ı ebedîden ve ebedî haps-i münferidden kurtarmaya çalışmaktır. Fakat dünyaya ait ikinci derecede gayet ehemmiyetli bir hizmettir ve bu millet ve vatanı anarşilik tehlikesinden ve nesl-i âtînin bîçareler kısmını dalalet-i mutlakadan kurtarmaktır. Çünki bir müslüman başkasına benzemez. Dini terkedip İslâmiyet seciyesinden çıkan bir müslim; dalalet-i mutlakaya düşer, anarşist olur, daha idare edilmez. Tarihçe-i Hayat ( 472 )” bu gayeye ulaşmakta başta; nefs, heva, hayal, su-i ahlaka düşmek, yani nehy ve menhiyat.. ise bu yolda bizim önümüzdeki Deccalin dam’larından tuzaklarındandır. Bu faklara basmadan ilerlemek müşküldür çünkü; başta geçen ve Kastamonu Lahikasında izah edilen Kırılacak Cam Parçalarını Elmastan tefrik edecek göz, anlayacak izan ve hakikatini derkecek akıl lazım.

Hemen her birimizde bunlar mevcud ama zamanın heva hevesi ve kötü arkadaşları bizlere verilen bu aletleri paslandırmakta ve kullanılmaz hale getirmektedir netice itibari ile nazar edersek şeytanlara arkadaş olmaya temayül ettirmektedir.

Gayede bizi maksattan alıkoyacak şeylerin birisi ise fikri inkıbazdır. Müzakereli okumak ise bu kabziyeti bastiyete inkılab ettirip cevvalane davamıza müteveccih olmamızın şu zamanda yegane çaresidir. Eskide saff-ı evveli teşkil eden ağabeylerimiz – ki ALLAH ONLARDAN RAZI OLSUN. – fikri münakaşa ve münazaralara girerek ruhlarındaki cihad ruhunu aktif tutmaktadır. O sıkıntılı olan dönem geçtikten sonra biz 4. Kuşak nur talebelerinin karşısında materyalizm, komunizm gibi batıl efkar sahipleri olmaması ise bizleri okumaya anlamaya yönlendirmiş; ama fikri münazaralara girmediğimiz için o cihetten bir muvakkat sersemlik var.

Neden mi? Eski komunistler ya daire içinde ıslah-ı hal etti veya artık kalmadılar bu güzel bir şey; ama bizler fikri münakaşalarda bulunmadığımız için ne konuda ne kadarız tabiri caizse %kaç nur talebesiyiz bunu bilemiyoruz ve ne mevzuda ne kadar dolu ne mevzuda boş yani doluluk oranını bilemiyoruz.

Bu komunizm ilzam ve izale olması ise yerini sefahete bıraktı bu safahet çamuru ise herkesi mülevves edip telvis etti. Sol diye bir şey yok artık çünkü hepsi hizb-ün nefis oldu. Açık saçıklık ise her yerde tezahür etti ve herkesi sardı. Tesettür bir köşeye itildi. Bir yerde aleni açıklıklar çok sayıda tezahür etti. Bir insanın nur talebesi olma yani dava adamı olmak yolundaki engeller ise bu heva ve nefis oldu. Nitekim; “Madem öyledir; hazer et, dikkatle bas, batmaktan kork. Bir lokma, bir kelime, bir dane, bir lem’a, bir işarette, bir öpmekte batma! Dünyayı yutan büyük letaiflerini onda batırma. Çünki çok küçük şeyler var, çok büyükleri bir cihette yutar. Lem’alar ( 136 )” işte böyle çok kimse battı ve Bel’am Bin Bahuranın akibetine döndü.

Biz nur talebeleri de dikkat etmeli ve birçokların boğulduğu yerlerde boğulmamalıyız. Cihat ruhumuzun aktif olması sönmemesi ve fıskla mülevves olamak temennisiyle.

Selam ve duayla

yozgati

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: