Değerli Malını Değersiz Yapma

        Sakın manevi hizmetinizin karşılığında hiç bir şer beklemeyin. Sizin ecir ve ücretinizi  Allah verecektir. Tüm işlerinizi yaparken yalınız  Allahın rızasına uygun hareket eden şu cemaati makbȗle-i Nuriyeye uyun, ittiba edin ve arkalarından gidin, sizin için o yeter. Bir Hadisi Şerif var. “Mehdi çıktığı zaman ona asker olun. Ona asker olamazsanız, onu doğru koşun. ona doğru koşamazsanız ona doğru yürüyün. ona doğru yürüyemezseniz, ona doğru sürünün. Ona doğru sürünemezseniz, bȃri veçhinizi ona doğru çevirin.” Evet çünkü ondan gelen hava-i “İTTEBİUNİ yani bana tabi olun” diyor. Sizden hizmetin karşılığında ücret istemeyen mümtaz zata tabi olun. Ona asker olun.

         Hazreti Mehdinin ordusunun tuğ ve sancağını taşıyan, Allah rızası için mücerred yaşıyan genç Nur Talebeleridir. O ordunun sancak ve bayrağını taşıyanlar, yalınız mücerred Nur Talebeleri olacaklar. Mücrred ne demektir? Yani ehli yok, malı mülkü yok, külü yok, hanemı yok. Bakın Üstad ne diyor:

         Bizler gayet az ve zayȋf ve fakir ve kuvvetsiz olduğumuz halde, gayet ağır büyük ve umumi ve kudsȋ bir vazife-i imaniye ve hizmet-i Kur’aniye  ihsani ilahi tarafından omuzumuza  konulmuş, “L: 159

         İmȃm-ı Gazzalinin bir kitabında bir hadisi bildirirken bunları ifade ediyor. Bunu önceden okumuştum, dikkatimi çekmişti. İşte onlar hakkında, Risale-i Nurların şahsi manevisine bakması itibarıyla söyleyeyim:  Peygamberimiz (a.s.m.) şu anda tam hatırlayamıyorum. Ya Müferridun ma’nȃsında ve ya mücerredun. Sahabeler r.a”Ya Resülallah kimdir onlar?” “Onlar dini tebliğ eden ve hakikat-ı Kur’ȃniyeyi kalplere nakşetmek için çalışanlardır.” Yine cevap veriyor. Yani: Onlar fedakȃrlık gösterip teehhül etmeyenlerdir. Onlar rȗ-zu mahşerde, (mahşer gününde müstekil olarak bahsedileceklerdir. Onlar sorgusuz olarak cennete gireceklerdir, diye Peygamber Efendimiz (a.s.m.) tebşir ederek müjdeliyor. Hakikaten Risȃle-i Nur’un kudsiyeti ve makbuliyeti Cenȃb-ı Hakkın yanındaki şerefi, kıymeti ve makbuliyeti bu dünyada mikyasa tartıya girmez ve tarif edilmez. Fakat iş işten geçtiği zamanda bazı lakayt kimseler:”Va esefa ya hasreta”  “Keşke” derler. Onlarda, derya içerisindelerdir, fakat ne yazık ki deryayı bilmezler. Allah hamiyetimizi basiretimizi artırsın. Risȃle-i Nur’un kıymetini, hizmetinin kudsiyetini takdir edemiyenler, kabirde berzahta dizlerini dövecekler “Va esefa!” Niye biz de o cemaate tabi olmadık diyecekler. Fakat iş işten geçti…

         Evet kardeşlerim. Bu devrin Müslümanlarının çoğu zavallı bir hale düşmüşler. Yani dini cahiller olmuşlar. Televizyonda çıkmış biri vatandaşlardan sorular soruyor? Egemenlik kayıtsız şartsız milletinmidir, yoksa Allahın mıdır? Emin olun sorulanlardan daha çoğu Allahın değil milletindir diye cevap verdi. Lailahe İllallah’ın manasını sordu, bir çoğu bilmem dedi.

         Şimdi yukarıda ki mevzulardan bahsedeyim. Müslüman cenneti kazanmaya yarayan sevaplı işleri, geçici dünya menfaatına satarsa, o ya cahildir, veya nefis ve hevesatını tatmin etmek için ahiret sevaplarını feda etmek uğraşır, o akılsızlıktan başka değildir. Bunun üzere Allahın Ayeti kerimesi şöyledir: “Vela teşteru bi ayati semenen kalila.” Yani: “Allahın Ayetlerini ucuza satmayın” (yani sevaplı işlerinizi ucuza satmayın) Üstad diyor “Sevaplı işler karşılığında ücret istenilmez. Verilse eğer ondan hoşlanılmaz. Hoşlanılsa sevaplarını kaybeder. İzaha dikkat edin: İnsan dini bir işten başka bir yapmaz sa? Tabii ki ona verilen ücreti alacak ama sevabını kaybetmemek için istemeyecek. Alacak, çünkü oda ötekiler gibi insandır yiyecek içecek ve diğer ev masrafları var. Ama sevapları kaybetmemek için istemeyecek.

         Yukarıdaki yazılarımdan bir tanesi de: Risale-i Nurların ehemmiyeti ve o eserlere talebe olmanın ehemmiyeti ile idi. Evet kardeşlerim. Gizli, aşikȃre, kapalı, açık, karanlık ve aydınlıkta her şeyin her yanını Allah görüyor ve biliyor. Böyle olunca: İslam’a her taraftan inen darbeleri de görüyor biliyor. Zorluklara rağmen, Rızasını isteyip arzu edenlere yardım göndermek içinde sebepleri O gönderebilir. Asırlarca Allahın hak dinine inkiyad edip itaat eden bu milletin ecdadının torunlarına da bir ana sebep de Risale-i Nur hakikatlerini Allah gönderdi. Nasıl Gönderdi: Bu eserlerin yazılmasına sebep olan Üstadımızla.Taşınması mümkün olmayan zahmetlere katlanarak, sürgünlerde hapishanelerde tecridi mutlakta, yanında Kur’ani Kerimden başka kaynak kitap olmayan, Hatta 21 defa zehir verildiği halde, Allahın rahmeti ile ölmeyen Üstadımız Bediüzzaman hazretleri vasıtasıyla bu Mübarek Eserleri Kerim ve Rahim olan Allahımız bizlere ihsan buyurmuştur. Bu büyüklüğü tarif edilmez nimetleri bize ihsan eden  Allaha ne kadar şükretsek azdır.

         Unutmayalım ki Fen hakim olduğu bir devirde ispat konuşur. Bu sebepten: Allahın varlığını ispat etmek için: Zerreden Şemse kadar iki kere iki dört eder derecesinde çok çeşit deliller Üstadımız Nur eserleri vasıtasıyla ünümüze sermiş. Bu sebepten biz yaşlılar yalnız kendimizi değil, belki evlatlarımızı de bu eserlere bağlama çarelerine müracaat edeceğiz. Ve hem ağzımızla hem de işimizle Kendimiz için ve evlatlarımız için dua edeceğiz. Dua yalınız ağızla olmaz Kabul olması için onu işimizle de pekiştireceğiz.                                                              

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: