Dersane-i Nuriye

Nur Dershanesi

“Risale-i Nur, Kur’an-ı Hakimin hakiki bir tefsiridir.” Dershane-i Nuriye ise, Risale-i Nurun ders yeri, tedrisatının yapıldığı mekanlardır.  Nur Talebeleri, tek bir şeyi gaye edinmiştir: “İmanlarını kurtarmak niyetiyle Risale-i Nuru okumak ve Rıza-yı İlahi için İman ve İslamiyete Risale-i Nurla hizmet etmek.”

Risale-i Nurun müellifi Bediüzzaman Said Nursi’nin, ehl-i imanın manevi imdadına gönderilen bu tefsirin te’lif edilmeye başlandığı ilk merkez olan Barlada, sekiz sene müddetle ikamet ettiği ev, üçyüz elli milyon ehl-i İslamın merkezi hükmünde ilk Dersane-i Nuriyesidir.

Ayrıca Bediüzzamanın, Çam Dağının en yüksek tepesinde olan iki büyük ağaç üzerinde Dersane-i Nuriye manasında birer menzili vardı. Bu çam ve katran ağaçlarının tepelerinde, Risale-i Nurla meşgul oluyordu. Ve derdi ki: “Ben bu menzilleri Yıdız Sarayına değişmem.”

Üstadımız Said Nursi, Nur Dersanelerin mahiyetini ve ehemmiyetini şu şekilde izah eder: “Şimdi resmen din tedrisatı için hususi dersaneler açılmasına izin verilmesine binaen Nur şakirdleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir Dersane-i Nuriye açmak lazımdır. Gerçi herkes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes her bir meselesini tam anlamaz. İman hakikatlerinin izahı olduğu için; hem ilim, hem marifetullah, hem huzur, hem ibadettir. Eski medreselerde beş-on seneye mukabil İnşallah Nur Medereseleri beş-on haftada aynı neticeyi temin edecek ve yirmi senedir ediyor.”

Bu suretle o dershanelerde Nurların okunması ve Nurlarla meşguliyete devam edenlere ve ders alanlara “Talebe-i ulum” şerefini kazandırmaktadır. Talebe-i ulumun ise; adi harekatı, hatta uykusu dahi ibadet hükmüne geçtiğini bazı büyük müçtehidler beyan etmişler…

Risale-i Nurda, üstadımızın da ifadeleriyle kıymeti ve ehemmiyeti çok defa zikredilen dershanelerin kudsiyeti de muhakkaktır. Ezcümle: Kur’an’ın ve hakikatlerinin terennüm edildiği, hatta iman hakikatlarıyla birlikte ubudiyet ve takva esaslarının talim ve tatbik edildiği, tedris edilen malumatın, marifete kalbedildiği dersaneler, maneviyat cihetiyle nadir mekanlardandır.

Maneviyattan anlaşılan mana şu ki;  maddi olmayan, dini ve mukaddes olan, dünyevi değil uhrevi olan herşeydir. Maneviyat, insanın manevi duygularına yani kalbine, ruhuna ve diğer latifelerine  kut ve gıda olan Kur’ani ve imani  şeylerdir.

O halde dersanelerimiz, manen insanın şarj olabileceği mukaddes olan yerlerdendir ki; melaike ve ruhaniyat bu mekanlara müteveccihtir. Bu ve bunun gibi manalara işareten Risale-i Nurda geçen şu bahisler meselemizi izah etmektedir:

• “Hem o dersi dinleyenler yalnız insanlar değil. Cenab-ı Hakk’ın zişuuur çok mahlukatı vardır ki, hakaik-i imaniyenin istima’ından çok zevk alırlar. Sizin o kısım arkadaşınız ve müstemileriniz çoktur. Hem mütefekkirane, o çeşit sohbeti imaniye, zemin yüzünün bir manevi zineti ve medarı şerefi olduğuna işareten biri demiş:

“Semavat zemine gıbta eder ki; zeminde halisen-lillah sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir iki adam, bir iki nefes, yani bir iki dakika beraber otururlar; kendi Sanii Zülcelalinin çok güzel asar-ı rahmetini ve çok hikmetli ve süslü eser-i sanatını birbirine göstererek Sanilerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler. “

ilgili yazılar : http://www.nurnet.org/dershane-adabi/