Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kadir Gecesi Mesajı

Rahmet, mağfiret ve arınma iklimi Ramazan-ı şerifin son günlerine yaklaşırken, önümüzdeki 26 Ağustos Cuma gününü Cumartesiye bağlayan gece, her yıl kadrimizi yüceltmek üzere gelen mübarek Kadir gecesine kavuşmanın sevinç ve mutluluğunu yaşayacağız.

Taşıdığı sayısız ilim ve hikmetleriyle kudsiyyetini bizzat Kur’an-ı Kerim’den alan bu gece, bütün Müslümanlar için her zaman derin bir ilgi ve saygıya mazhar olmuştur. Kur’an-ı Azimüşşan’ın leyle-i kadir’le birlikte kendi semâmıza inmeye başlaması, hiç kuşkusuz, sadece biz Müslümanlar için değil aynı zamanda tüm insanlık için de yüksek bir şeref ve iftihar vesilesi olmuştur. Çünkü Kur’an’ın rahmet mesajları tüm insanlığı kuşatmak üzere gönderilmiş, bütün insanları karanlıklardan aydınlıklara çıkarmayı ve onlara Hakk’ı batıldan ayırabilmek için sunduğu şaşmaz ve eskimez ölçüleriyle yön göstermeyi hedeflemiştir.

Kadir suresinde ifade edildiği gibi Kadir gecesini bin aydan daha hayırlı kılan şey, şüphesiz, Kur’an’ın ilk nüzulüne şahit olmuş bir zaman dilimi olmasındandır. Binaenaleyh Kur’an’ın kadrini, kıymetini bildiğimiz oranda Kadir gecesini ihya etmiş oluruz. Kur’an’ın hak, hakikat, ahlâk, adalet ilkelerine sarıldığımız ölçüde bin aylık manevi gelişmeler yaşayabiliriz. Kur’an’ın barış ve esenlik mesajlarına değer verdiğimiz nispette Allah’ın meleklerinin, yeryüzüne barış ve esenlik getirmek üzere ineceklerini bilebiliriz. 

Kadir gecesini idrak etmekten maksat, o gün yeryüzüne inen meleklere ve Cebrail aleyhisselâma eşlik edecek bir maneviyata uygun bir kulluğa sahip olmaktır. Bir hüküm ve karar gecesi olarak bilinen bu gecede her birimize düşen, İslâm’ın hemen her konuda belirleyici temel kriteri olan takvaya yönelmek, Allah’a yakın olmayı başka her bir şeye yakın olmaktan daha aziz ve üstün tutmaktır.

Dünyada olup bitenlere karşı duyarsızlık, Kur’an’ı hayatın hiçbir evresinde hatırlatmayan bir dünya talebi ve ilahî hikmete pek az rağbet eden bir duyarlılıkla bu gecenin ihya edilemeyeceği açıktır. Eşref-i mahlûkat sıfatıyla Cenâb-ı Hakk’ın emanetini müdrik olan bir kulluk, her şeyden önce bu geceyi bir af ve mağfiret şölenine dönüştürerek kendini yenileme durumunda mümkündür. Bu şölen başta Afrika kıtasında yaşayan kardeşlerimiz olmak üzere açların, yoksulların, mağdurların, mahrumların, topyekûn zayıf bırakılmışların haklarına dikkat kesilmeyi, buna karşılık yapıp ettiklerinden, arayıp bulduklarından dolayı şımaran, azgınlaşan, kendini mutlaklaştıran her düşünceye karşı da bir tavır almayı zorunlu kılmaktadır.

Kadir gecesini ihya, başta büyük zorluk ve sıkıntılar yaşayan Müslüman kardeşlerimiz olmak üzere zaman ve mekân sınırlaması gözetmeksizin bütün kardeşlerimize yakın durmayı, onların dertleriyle dertlenmeyi, acılarına ortak olmayı, din ve dünya tasavvurumuzu altüst eden her tür marazi tutum ve düşünceye karşı bünyemizi yenilemeyi, hayırda yarışırken şerden mütemadiyen uzak durmayı gerektirmektedir.

Bu geceyi, Yüce Allah’a kendi iç dünyamızı açabileceğimiz, günahlarımızdan af ve mağfiret dileyeceğimiz, yapıp ettiklerimizin muhasebesini yapabileceğimiz bir lütf-i ilahî olarak değerlendirelim. Aynı şekilde Kadir gecesinin değer ve kıymetini gereken âdâb ve erkân içinde takdir ederken, bu gecenin, kendimizi yeniden inşa etme yolunda bir itiraf, yüzleşme ve hesaplaşma fırsatı sunduğunu da layıkıyla idrak edelim.

Bu duygu ve düşünceler içinde bütün vatandaşlarımızın, soydaşlarımızın ve topyekûn İslam âleminin mübarek Kadir gecelerini en içten dileklerimle kutluyor, bu gecenin hayır ve bereketiyle hepimizi feyizlendirmesini Cenâb-ı Mevlâ’dan niyaz ediyorum.

Diyanet İşleri Başkanı
Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ

25.08.2011

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: