Doluveren Kap ve Taşmayan Umman !

57 yaşında bir adamcağızdı… “Ben senin baban yaşındayım, gel sana biraz, tasavvuf anlatayım” deyip lafa girdi. “Hz. Muhammed’in nübüvveti yüzeyseldi. (Haşa!..) İslam’ı getirdi tamam ama, ondan sonra değişik asırlarda yetişen alimler, ilim noktasında onu geçtiler” gibi (Sümme Haşa!) bazı safsafiyatı ağzından döküvermişti.

57 yaşındaki bir insana karşı su-i edep bir tepki yanlıştı, Peygamberime (Aleyhissalatü vesselam) yapılan bu saygısız cüreti susarak kabullenmek ise daha fenaydı…

Mesela, Rasulullah’ın “Seni hakkıyla tanıyamadık, Ya Ma’ruf !” demesine karşılık Beyazıd-ı Bistami’nin “Şanım ne yüce” vb. sözlerini ve hayrete varışını anlattı.

Hz. Bediüzzaman’ın tabiriyle Bayezid-i Bistami, “Şems-i hidayetten aldıkları feyiz ile çiçek açmışlar” listesindeki münevver bir meyveydi. Ben de Hz. Mevlana’ dan iktibasla, Hz. Bayezid’ in kabının küçük olduğunu ve dolup taştığını, Rasulullah’ ın ise (Aleyhissalatü vesselam) ummanlar gibi olduğunu ve  O’ nda taşma olmayacağını ifade ettikten sonra, Risale-i Nur’daki diğer kısımlardan örnekler vermeye çalıştım.

Hz. Muhammed’ in (Sallallahü aleyhi ve sellem) ibtida ile intihayı  birleştirmesi (başlangıçta dahi mükemmel ve noksansız olma), ilim noktasında karşısına çıkan felsefecileri, devrin hâkim fikriyâtını, inançlarını, şairleri, edipleri ve diğer dinlerin ruhani reislerinin ilimlerini nasıl mağlup ettiğini ve benzeri Asr-ı Saadet hadiselerini naklettim.

57 yaşındaki bu adamcağız, tasavvuf için yıllarını verdiğini söylüyordu ve bana biraz “Kur’an’ın şifrelerini hesap makinasıyla çözümleyen kişilerden biri” hissini verdi. “Çok emek harcayıp yorulmasına rağmen, elde ettiği bir tutam saman” meselesini buna bakınca hatırladım. Ve Ehl-i Sünnet velcemaat yolunda yürümeye çalıştığım için sevindim, bu lakırdı karşısında hiç tereddüde kapılmadığım için şükrettim, Hz. Üstad Bediüzzaman’a rahmet okudum. Peygamberim’ i (Aleyhissalat ü vesselam) daha çok sevdim.

Saçları ağarmış bu adamcağız, anlattıklarıma “dogma” deyip önemsememişti. Ve ben de bunun üzerine, Hz. İsa’ nın (aleyhisselam) ahmaklardan dağa doğru kaçması kıssasını hatırlayıp oradan usulca uzaklaştım..

Ali Nureddin

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: