Dua, Kul’un Rabbine Bağlılığının En Güzel İfadesidir

“Deki; Eğer duanız olmasa ne ehemmiyetiniz var” (Furkan süresi/77 ayet)

“Dua  eden adam anlar ki, biri var; Onun hatırat-ı kalbini işitir, her şeye eli yetişir, herbir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder,fakrına medet eder.” (Mesnevi Nuriye)

Dua esnasında içimizden geçirdiğimiz,düşündüğümüz  her şeyi  Cenab-ı Allah mutlak sürette bilir; ancak  yerine ve zamana göre  yapılan dualar,  melekler  tarafından yüce makama arzedilen bir arzuhal gibi hisedilir. Onun için dua edilirken  cem’i ve muhtevası  geniş olan dualarla dua edilmelidir. Örneğin: ”Rabbena  atina f’iddünya haseneten ve f’il  ahireti haseneten” (Rabimiz! Bize dünyada da ahirette de  güzellik ver.)

Bediüzzaman diyor ki! Dualar üç kısımdır.

Birinci kısım, lisan ile yapılan kavli dualardır. Savt ve sedalı hayvanatın, meselâ, acıktıkları zaman kendi hususi lisanlarıyla çıkardıkları sedalar dahi kavli dualardandır.

İkinci kısım, nebatat, eşcarın bilhassa mevsiminde lisan-ı ihtiyaçla yaptıkları dualardır.

Üçüncüsü, tehavvül tekemmül şe’ninde olan şeylerin lisan-ı istidat ile hissedilen istidadi dualarıdır. Evet, her şey Cenab-ı Hakkı tesbih ettiği gibi, lisanıyla, ihtiyacıyla, istidadıyla dahi Allah’a dua eder.(M.Nuriye, 372)

İstidat lisaniyle yapılan dualar: Bütün hububat ve tohumlar kabiliyet dilleriyle Fatır-ı Hakim’e dua ederler ki, bize gelişme ver. Arzumuzun aslı ve esası olan hakikatine çevir.

Zihayatların yaptığı dualar: Bütün hayat sahiplerinin iktidar ve ihtiyarları dahilinde olmayan ihtiyaçlarını, ummadıkları yerden uygun zamanda onlara vermek için Halık-ı Rahim’de yapılan bir nevi duadır.

Zişuurların duası: Bu dua da iki kısımdır.

Birinci kısım: Eğer çaresizlik derecesinde ihtiyaç gelse veya ihtiyac-ı fitriyle alakadar ise veya safi, halis kalbin lisanıyla (kavli) olsa makbul olur.Velilerin himmetleri, imdatları, manevi fiilleriyle feyiz vermeleri de hali duadır.

İkinci kısım: “Meselâ çift sürmek fiili bir duadır. Rızkı topraktan değil; belki toprak hazine-i rahmetin bir kapısıdır ki, rahmetin kapısı olan toprağı saban ile açar.”(24. Mektup)

Bediüzzaman’a sormuşlar: “Mü’minin mü’mine en iyi duası nasıl olmalıdır?”

Elcevap: Esbab-ı kabul dairesinde olmalı (kabul sebepleri). Çünkü bazı şerait (şartlar)  dahilinde dua makbul olur. Şerait-i kabulün içtimai (toplanma) nispetinde makbuliyeti ziyadeleşir.” (23.Mektup)

Mü’minler cemaatle kıldıkları namaz ve dualarında, kişi kendi ibadetinden kazandığından daha fazla bir sevap cemaatten kazanıyor. Cemaattekiler birbirlerine duacı ve şefaatçi olurlar.Cemaatla ibadet yapma imkanı olamayanlar elbette tek başınada ibadetini ifa eder, hele geceleri huşu içerisinde yapılan ibadetler veya yolculukta bir nehirin veya vadinin kenarına çekilmiş iki elini yukarıya uzatmış bir mü’minin ibadetini seyrederken, adeta cev-ı alem tüm sekeneleriyle duasına iştirak ederek tezahüratla, amin… amin…! Sadaları, hiss-i kablel vuku ile seyredilir.

“Mü’minler arasında, cemaatler sayesinde husule gelen şu ulvi, manevi teavün ve birbirine yardımlaşmakla, hilâfete haml, emanete mazhar olmakla beraber, mahlukat içerisinde mükerrem  ünvanını almıştır.” (Mesnevi Nuriye 376).

Dua edileceği vakit, istiğfar ile manevi temizlenmeli, salâvat-ı şerifeyi şefaatçi yapmalı, duanın sonunda yine salâvat getirmeli. iki salâvat arasında ki dua makbul olur. Gıyaben yapılan dualar, “Rabbena Atina f’iddünya haseneten ve f’il ahireti haseneten” (Rabbimiz! bize dünyada da ahirette de güzellik ver.) gibi cem’i, muhtevası geniş ve kapsamlı dualarla dua edilmelidir. Hem samimi, saygı ve gönül rahatlığı ile dua etmek, Namazın sonunda bilhassa sabah namazından sonra, mübarek ve temiz yerlerde, hususan mescitlerde, Cuma’da, üç aylarda, leyle-i Kadirde yapılan duaların kabul olması rahmet-i İlahiyeden kuvvetle ümit edilir. Bunun için dua, kulun ümit dalı ve Rabbine bağlılığının en güzel ifadesidir.

Zikrin tekrarı kalbi tenvir eder,duanın tekrarı bir takrirdir. (iyi ifade etmek, sağlamlaştırma) davet dahi, tekrarı nispetinde tesiri, te’kidi (kuvvetlendirme) vardır. Binaenaleyh, ayetlerin, kelimelerin tekrarı, ihtiyaçların tekrarından ileri geliyor; ve keza, o gibi hükümlere olan ihtiyacın şiddetine işarettir.” (Mesnevi Nuriye)

“İnsanda öyle bir latife, öyle bir halet vardır ki, o latife lisanıyla  her ne sual edilirse- velev ki fasık da olsun- Cenab-ı Hak o latifeye hürmeten o matlubu yerine getirir.” (Mesnevi Nuriye S.378)

Elhasıl: Bediüzzaman’ın dediği gibi: “Hikmet-i ilahiye her şeye değeri nispetinde feyiz veriyor. Ve herkes bardağına göre denizden su alabilir.”

Rüstem Garzanlı / Diyarbakır

www.NurNet.org