Dua ve Münacat ile Kurbiyet (Yakınlık)

Dua, kulun Rabbinden medet dilemesi, inayet istemesi ve kendi acizliğini ve fakirliğini Kadir-i Mutlaka arz etmesidir. Dua her şeyden önce Kudret-i İlahiyeye tazimdir. Çünkü “Dua ubudiyetin ruhudur ve halis bir imanın neticesidir.”74

Dua, acz, fakr ve kusurunu gören insanın, zillet içerisinde Cenab-ı Hakk’a yönelip halini O’na arz etmesi ve her şeyi O’ndan beklemesidir. Bu hal, kulun Rabbine karşı iman ve itimadının gereğidir. Bediüzzaman Hazretleri şöyle buyurur:

“İman duayı bir vesile-i kat’iyye olarak iktiza ettiği ve fıtrat-ı insaniye, onu şiddetle istediği gibi,..” 75

Cenab-ı Hak da mealen;

“De ki, eğer duanız olmazsa (Rabbiniz katında) ne ehemmiyetiniz var?”76

“Bana dua edin, size cevap vereyim.”77 buyurmaktadır.

Peygamber Efendimiz de (s.a.v)

“Allah katında duadan daha makbul ve şerefli bir şey yoktur.”

buyurarak, duanın ehemmiyetini vurgulamıştır.

Duadan maksat, istenen şeye kavuşmak değil, kulluğu izhar etmektir. Zira dua kurbiyet-i ilâhiyeye vasıtadır ve ibâdetlerin en efdalidir. İnsan arzu ve isteklerini mahviyet ve zillet içinde Rabbine arz etmelidir. Dua eden kimse maddî ve manevî bütün varlığıyla Zat-ı Akdese yönelmeli ve gönlü ondan gayrısı ile meşgul olmamalıdır ki, duadan maksat hasıl olsun. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v):

“Biliniz ki Allah-u Teâlâ kendisinden gafil olan kalbin duasını kabul etmez.”

buyurarak, bu hakikati ifade etmiştir.

İnsan Allah’tan hakkında hayırlı olanı istemelidir. Zira insan kendi hakkında neyin hayırlı olacağını bilemez. Her şeyi hakkıyla bilen ancak Allah’tır. Israrla zenginlik isteyen Karun’un elîm akıbeti bunun en çarpıcı bir misalidir.

Cenab-ı Hakk’ın insanın isteklerini aynen vermemesi duasının kabul olmadığı anlamına gelmez. O’nun vermemesi de bir nevi vermektir. İnsanın nihayetsiz arzularını, her şeye her şeyden daha yakın olan ve her insanın kalbinden geçeni hakkıyla bilen bir Kadir-i Mutlak yerine getirebilir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Cenab-ı Hak

“Kullarım beni senden soracak olurlarsa, bilsinler ki, ben onlara pek yakınım. Bana dua edeninin duasına icabet ederim.”78 buyurmuştur.

“Dua eden adam, duası ile gösteriyor ki: Bütün kâinata hükmeden birisi var ki; en küçük işlerime ıttıla’ı var ve bilir, en uzak maksatlarımı yapabilir, benim her hâlimi görür, sesimi işitir. Öyle ise; bütün mevcudatın bütün seslerini işitiyor ki, benim sesimi de işitiyor. Bütün o şeyleri o yapıyor ki, en küçük işlerimi de ondan bekliyorum, ondan istiyorum.”79

Dua bir ubudiyet olduğu için, insan sadece sıkıntıya düştüğünde veya bazı musibetlere maruz kaddığında değil, her an Cenab-ı Hakk’a yalvarıp, O’na sığınmalıdır. Yine bir ayette mealen şöyle buyurulmaktadır:

“Biz insana nimet verdiğimizde o, şükürden yüz çevirir, başını alır uzaklaşır. Fakat kendisine sıkıntı dokununca, yalvarmaya koyulur.”80

Cenab-ı Hak, her şeyin meydana gelmesini bir takım sebeplere bağlı kılmıştır. Dua da bu sebeplerden biridir. Bunun içinde dua eden kimse, önce istiğfar ile manevî temizlenmeli, sonra makbul bir dua olan salâvat-ı şerifeyi duanın evvelinde ve ahirinde okumalıdır.

İnsanların birbiri hakkında gıyaben dua etmeleri de çok önemlidir. Çünkü dua edenin ağzı, dua edilen kimse hakkında günahsızdır. Sonra Kur’an-ı Kerim’de zikredilen tesirli dualarla Allah’a yalvarmalı. Ayrıca namazlardan sonra, özellikle de sabah namazından sonra ve mübarek yerlerde dua edilmeli.Hususan Cuma günlerinde, üç aylarda ve meşhur gecelerde yapılan dualar kabule karin olur. Geceleri ve seher vaktinde Cenab-ı Hakkın rahmeti kulları üzerine sağnak sağnak yağacağından bu vakitlerde, özellikle secdede, Cenab-ı Hakk’a yalvarmak ve O’na sığınmak ve her şeyi O’ndan beklemek kulluğun ve duanın en faziletlisidir.

“İşte ey âciz insan ve ey fakir beşer! Dua gibi hazine-i rahmetin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medarı olan bir vesileyi elden bırakma, ona yapış, a’lâ-yı illiyyîn-i insaniyete çık. Bir sultan gibi bütün kâinatın dualarını, kendi duan içine al. Bir abd-i küllî ve bir vekil-i umumî gibi ‘İyyakenestein.’ de. Kâinatın güzel bir takvimi ol.” 81

Mehmed Kırkıncı

Dipnotlar:

74. Mektubat.
75. Sözler.
76. Furkan Suresi, 25/77.
77. Mü’min Suresi, 40/60.
78. Bakara Suresi, 2/186.
79. Mektubat.
80. Fussılet Sûresi, 41/51.
81. Sözler.