Ehl-i İmanın Dikkatine! Aldanmayalım

  • Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Bediüzzaman
  • “Tarih Tekerrürden İbarettir Diyorlar. Hiç İbret Alınsaydı Tekerrür Mü Ederdi?” Mehmed Âkif

Bugünlerde bütün Müslümanların ve özellikle de dindar siyasetçilerin bu iki sözü tekrar tekrar okumalarına ekmek ve su kadar ihtiyaçları var. Zira tarih tekerrür ediyor ve birileri dumanlı havayı fırsat bilerek suret-i haktan görünüyor. Delil mi istersiniz? İşte dün ve bugünden iki kesit:

DÜN NEYDİ VE NE OLDU?

Sene 1986 yahut 1987. Yer İstanbul Aksaray Akgün Otel. Kur’an ve Bediüzzaman ile alakalı bir panel var. Konuşmacılar arasında Prof. Yaşar Nuri, Yard. Doç. Ahmed Akgündüz ve Yrd. Doç. Süheyl Batum. Dinleyiciler arasında, merhum Osman Demirci, Mustafa Sungur Ağabey, Mehmet Kutlular ve saire var. Bu konuşmacılardan biri haykırıyor:

Biz, Bediüzzaman’dan istifade ederek İslam’ın sırtındaki içtihad kamburunu kıracak ve Kur’an’ı hâkim kılacağız.”

Salon alkıştan yıkılıyor ve sadece iki kişi mahzun: Akgündüz ve Sungur Ağabey. Ancak daha kötüsü oluyor. Akgündüz, babasından aldığı mirasla Şairin sözünü dinlemiyor:

Bu dil benim Hakk’a giden yolum bağladı

Dil elinden çok kimseler ağladı.

Hemen itiraz ediyor ve şöyle özetliyor Akgündüz:

Konuşmacıyı şiddetle kınıyor ve katılmıyorum. Zira konuştukları Bediüzzaman’ın İçtihad Risalesindeki düsturlara aykırı. Konuşmacının hedefi, İslam fakihlerini çürütmek ve müctehidsiz ve Sünnet’siz bir İslam’ı teşvik etmek.”

Ne acıdır ki, Akgündüz’ün bu sözleri evvela beni evladı gibi seven Merhum Demirci Hocamdan tepki alıyor alıyor ve “Akgündüz Hoca! Bu kadar sert olma” diyor. Meseleyi sonradan açıklayınca ve yeni bir reformist doğuyor deyince, “Neden bana baştan anlatmadın” diye sitem ediyor. Ben de Bediüzzaman’ı konuşturdum:

Hiçbir müfsid ben müfsidim demez. Daima suret-i haktan görünür. Yahut bâtılı hak görür. Evet kimse demez ayranım ekşidir. Fakat siz mehenge vurmadan almayınız. Zira çok silik söz ticarette geziyor. Hattâ benim sözümü de, ben söylediğim için hüsn-ü zan edip tamamını kabul etmeyiniz. Belki ben de müfsidim veya bilmediğim halde ifsad ediyorum. Öyle ise her söylenen sözün kalbe girmesine yol vermeyiniz. İşte size söylediğim sözler hayalin elinde kalsın, mehenge vurunuz. Eğer altun çıktı ise kalbde saklayınız. Bakır çıktı ise çok gıybeti üstüne ve bedduayı arkasına takınız, bana reddediniz gönderiniz. (Münazarat  14)”

Zaman Bediüzzaman’ı haklı çıkardı.

BUGÜN AYNI OYUNA GELMEYELİM; BAKINIZ NELER OLUYOR

Bugünlerde aynı olay tekrarlanıyor. Televizyonlar, ilahiyatçı ünvanlı insanların paralel yapı ve hükümet münasebetlerini ve hatta kavgalarını tartışan şahısların belgesel dizleriyle dolu. Elbette ki anlatılanlar arasında batılın yanında hak da var. Ancak suret-i haktan görünenlere ehl-i iman dikkat etmezse yeni Yaşar Nuriler doğmak üzere. Sonradan pişman olmamak için bir misal vereceğim.

Bir ara hizmetten görünen, şu anda TV ekranlarında paralel yapı aleyhinde belgesel dizileri çeviren ilahiyatçı bir Profesör, buna en güzel bir örnek. Bu arada anlattıklarını maalesef gözyaşlarıyla da tasdik ettirmekten çekinmiyor. Bunun adına halkımız başka bir şey söyler, ama benim edebim o sözü söylemeye müsaade etmiyor. Bunun en önemli özelliği, gayesine ulaşmak için her yolu denemek. Paralel yapı yaftasını, kendisine engel olan herkesin alnına yapıştırmak.

Ancak bu zatın eserlerini incelediğiniz zaman, mes’elenin göründüğü gibi olmadığını müşahede ediyoruz. Hele hele

Kur’an’ın Cem’i ve Tertibi: Kur’an Ayetlerinin Tevkifiliği Konusundaki Buhari Hadislerine ve Kur’an İlimlerindeki Rivayetler Eleştirel Bir Yaklaşım

Hadis İlminde İsnadı  otoritesi veya akla rağmen Hadis okuyuculuğunun çağdaş bir örneği “Recm Cezası” Çalışmasına Eleştirel Bir Yaklaşım

adlı makalesini okuduğunuz zaman, ehl-i sünnet âlimlerinin görüşlerini Müsteşriklerden de ilham alarak nasıl çürüttüğünü ve Buhari hadislerinin bile nasıl güvenilmez olduğunu izaha kalkıştığını göreceksiniz. Kaynakları nedense, Yaşar Nuri ile aynı özellikleri taşıyor.

Ben bu kadarla yetiniyorum ve “Ârif olana küçük bir işaret yeter” diyorum. Bazı saflar, beni geçmişteki gibi tenkit edecekler. İnşaallah zaman hakkı hatırlattığımı gösterecek.

Bu bahsettiğim insanlara hitaben değil, genel bir düstur olarak şu hakikatı tekrar hatırlayalı:

Bu asırdaki ehl-i îmanın fevkalâde safderunluğu ve dehşetli cânileri âlîcenabane afvetmesi; ve bir tek haseneyi ve binler seyyiatı işleyen ve binler manevî ve maddî hukuk-u ibadı mahveden adamdan görse, ona bir nevi tarafdar çıkmasıdır.”  Sikke-i Tasdik-i Gaybi ( 189 )

Merak etmeyiniz, “hak aldatmaz, hakikatbîn aldanmaz. Hak olan mesleği hileden müstağnidir.” Bu yazı, “Kur’an-ı Hakîm’in tilmizlerini ve hâdimlerini ikaz etmek ve aldanmamak için yazılmıştır.”

İşte ey kardeşlerim! Sizleri inşâallah menfaat-ı maddiye rekabete sevketmeyecek. Fakat menfaat-ı uhreviye noktasında bir kısım ehl-i tarîkat aldandıkları gibi, sizin de aldanmanız mümkündür.” Lem’alar ( 165 )

Biz ki hakikî Müslümanız. Aldanırız, fakat aldatmayız. Bir hayat için, yalana tenezzül etmeyiz.” Tarihçe-i Hayat ( 72 )

Prof. Dr. Ahmed Akgündüz

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: