Ehven-i Şer

Ehven-i şer; mutlak hayır mümkün olmadığı zaman, zaruret gereğince, iki kötü şıktan daha hafif olanını tercih etmek demektir. İki şer veya iki zararla karşılaşınca bunlardan daha hafifi yahut daha az zararlı olanı tercih edilir. 

Ehven-i şer kaidesi, İslam hukukunun esasları arasına girmiştir. Fıkıh ilminin dünyaya bakan yönünü ortaya koyan Mecelle’nin 26. maddesinde­ki şu hükme istinat etmektedir:

“Zarar-ı âmmı def’ için zarar-ı has ihtiyar olunur.”

Yani, millete gelecek umumi bir zararı def etmek için bazı hususi zararlara katlanmak gereklidir. Mesela; vatanın elden gitme tehlikesi varsa harbe girilir bir kısım insanların hayatı ve serveti feda edilir. 

Mecelle’nin 31. maddesindeki “Zarar bi-kader’i-l imkân def’ olunur.” hükmü de bu konuya açılık getirmektedir. Öyleyse insan mutlak hayrı icra etmeye güç yetiremiyorsa daha az zararlı yolu tutmak mecburiyetindedir. Mesela; kangren olmuş parmağın kesilmesi ehven-i şerdir. Eğer kesilmezse o şer büyüyecek, bütün vücudu götürecektir. Bütün bir vücudu kurtarmak için parmağın kesilmesine ehven-i şer olarak bakılmalıdır. 

Ehven-i şer kaidesi ticari, içtimai ve siyasi bütün meselelerimizde tatbi­kedebileceğimiz bir kaidedir. 

Bu kaide dış politikada da tatbik edilebilir. Mesela; iki yabancı devletten birisini tercih etme mecburiyeti karşısında daha çok zararlı olanın şerrine mani olmak için elbette daha az zararlı devlet tercih edilecektir…

 Mehmed Kırkıncı