Eleştiri ve Tenkit Nedir? Usulü Nasıl Olmalıdır?

Tenkit, bir şeyin kusurunu göstermek, ayıbını ortaya koymak; bir kelâmın içindeki kusurları ayıklayarak, sözdeki güzellikleri ortaya çıkartmak demektir. Tenkit edene münekkit denir. Türkçe’de tenkit yerine kullanılan “eleştiri”, bir insanı, bir eseri, bir konuyu doğru ve yanlış yanlarını bulup göstermek maksadıyla incelemek şeklinde tanımlanmaktadır.

Görüldüğü gibi tenkit veya eleştiri, kusurlu, eksik veya sakıncalı olan bir şeye müdâhale edip, doğrusunun ve hatasız olanın ortaya çıkması yönünde bir düzeltme çabasıdır.

Her şeyden önce -prensip olarak- yapılan eleştirinin/tenkidin doğru, olumlu, Allah’ın rızasını gözeten bir amacı olmalıdır.

İnsanlar arası ilişkilerin sağlıklı ve sürekli olması için açık ve dürüst iletişim en önemli koşullardan biridir. İnsanlar birbirleriyle bilgi, duygu, görüş ve düşüncelerini çekinmeden paylaşabilmeli, kendilerine ve karşılarındakine güvenerek konuşabilmeli ve dinlediklerine de güvenebilmelidirler.

Sosyal yaşamda ve iş ortamlarında yaşanan sorunların çok önemli bir kaynağı güven eksikliği nedeniyle açık ve dürüst iletişim kurulamamasıdır. İnsanlar gerçekleri söylediklerinde çoğu kez tepkiyle karşılaşmakta söylediklerine söyleyeceklerine pişman olmaktadırlar. Çoğu zaman da böyle bir endişe duydukları için açık ve dürüst iletişim kurmaktan, gerçekleri konuşmaktan kaçınmaktadırlar.

Şüphesiz, eleştirinin farklı etki yapan tarzları, türleri ve dozları vardır. Kişilik özelliklerine yönelen, başkalarının yanında rencide eden, kişinin beklemediği bir anda donup kalmasına neden olan, umutlarının heves ve heyecanının tükenmesine neden olan yıkıcı eleştiri, aslında eleştiriden çok art niyetli bir saldırıdır. Eleştiri, yıkmak, bitirmek ve yok etmek amacıyla yapılırsa saldırgan bir davranışa dönüşür ve büyük olasılıkla giderek tırmanan olumsuz bir çatışma sürecini başlatır.

Gerçek eleştiri, yol gösteren, destek sağlayan, moral ve ilham veren, yapıcı ve olumlu ifadeler içeren ve gerçek dostlar arasında olması gereken bir iletişim biçimidir. Böyle bir iletişim tarzına ortam oluşturan ilişki anlayışı, sağlıklı bir eleştiri kültürünün oluşmasına bağlıdır.

Eleştiriler, sağlıklı ve sürekli ilişki kurma ve bu ilişkiyi sürekli besleme anlayışı ile olmalıdır. Aynı şekilde, sağlıklı ve faydalı bir eleştiri, iyi niyetli, yol gösterici, destekleyici, iyileştirici ifadeleri ve önerileri içeren mesajları sabırla, anlayışla dinleme ve bu eleştiriler doğrultusunda kendini değiştirebilme, geliştirebilme sonucunu vermelidir. Bu anlamda bir elştiride önemli olan, eleştiren veya eleştirilen kişi değil eleştirilen konu, durum veya özelliktir.

Doğru ve sağlıklı bir eleştiri olması için, hoşgörü, sabır, anlayış, etkili ve empatik dinleme, saygı ve nezaket temellerine dayalı olarak fikirler ve konular üzerinde yapılmasını gerektirir. Kişilere ve kişilik özelliklerine yönelik eleştiriler çoğu kez dedikodu, suçlama, şikâyet, saldırı, duygusal taciz ve benzeri nitelikler taşır ve bunların hiçbir yerde yeri yoktur.

Eleştiride dikkat edilmesi gerekenler nelerdir? Kimler nasıl tenkit edilir?

– Genel prensip olarak şahsiyetçilik yapmamak esas olmakla birlikte, insanlara verdiği zarar, fikirlerinin güçlü olmasından ziyade, şahsına yapılan itibardan kaynaklanıyorsa, ara sıra onun şahsına da atıfta bulunmak icap edebilir.

– Dünyevî konumu ne olursa olsun, kişinin ortaya koyduğu fikirler İslam’ın / ehlisünnetin akidesiyle bağdaşmıyorsa, bu düşüncenin yanlışlığını ortaya koymak gerekir.

– Eleştiri dozu, eleştiren ile eleştirilen kişi arasında normalde var olan saygı, sevgi perdesini yırtmayacak düzeyde olmalıdır. Bu ölçü, aile fertleri için olduğu gibi, yabancılar için de geçerlidir. Buna göre, evladın babasını eleştirmesi, talebenin hocasını eleştirmesi, küçük kardeşin abisini eleştirmesi çok dikkatli bir üslupla yapılmalıdır. Keza, bizim gibilerin İmam-ı Azam, İmam-ı Şafii gibi büyük müçtehitleri, İmam-ı Gazalî, İmam-ı Rabbanî gibi müceddidleri eleştirmesi ille de söz konusu olacaksa, kesinlikle onlara duyduğumuz saygı sınırlarını aşmayacak düzeyde olmalıdır.

– Bir kusuru abartarak sahibinin bütün iyiliklerini hiçe saymak eleştirinin ilmî değil, garazlı olduğunun göstergesidir.

– Haset, kıskançlık, ötekicilik gibi bir duygu ve bir bakış açısına sahip olan kimsenin eleştirilerinde Allah’ın rızasını gözetmesi imkânsız gibidir.

– Karşıdakini yenilgiye uğratma, filanca büyük zatı eleştirebilecek güçte olduğunu kanıtlama, kamu oyu nezdinde yeni bir misyon görüntüsünü yakalama, şöhrete soyunma gibi düşünceler, ilmî, kalbî, aklî eşletirlerin -insaf ölçüleri içerisinde- yapılmasına engel unsurlardır.

– Eleştiri yapacak kimsenin, haber kaynağını kontrol etmesi gerekir.Haber kaynağı sağlam olmayan kişinin tenkidi, hedefine ulaşmamaya mahkumdur. Kur’an şöyle der: “Ey iman edenler! Eğer fâsıkın biri size bir haber getirirse onu iyice araştırın. Aksi taktirde bilmeden bir topluluğa zarar verirsiniz de yaptığınıza pişman olursunuz.” (Hucurât, 49/6). Çünkü eleştirilen kişiye iftira atılmış, sözleri çarpıtılmış veya en azından, yanlış anlaşılmış olabilir. Dolayısıyla fâsık ve münâfık haber kaynaklarının haberlerine karşı son derece titiz olmalı, verdikleri haberlerde çarpıtmanın olabileceğini mutlaka hatırda tutmalıdır.

– Bir topluluğa duyulan kin ve öfkenin, o topluma adaletli, insaflı ve ölçülü davranılmasına engel olmamalıdır. (bk. Maide, 5/8). Buna göre eleştirirken haklı yere eleştirmeli, bir hakkın ortaya çıkması için eleştirmeli, eleştiri, haksızlığa ve kişisel çıkarlar üzerine bina edilmemelidir.

– Eleştiri yapıcı olmalıdır. Yapıcı olmayan tenkit ya sövgüdür, ya da cidaldir. Eğer tenkid kırıcı, insanları küstürücü ise, o artık cidale dönüşmüş demektir. Cedelleşen insanlar her yolu deneyerek, muhatabına cevap yetiştirmeye çalışır. Kur’an cidalci insanların vasıflarını sayarken, bir konu hakkında bilgisi, yol gösterici bir rehberliği ya da aydınlatıcı bir yazılı belgesi olmaksızın tartışmanın ne kadar anlamsız olduğuna dikkat çeker. (Hac, 22/3,8).

– Eleştiren kişi, muhatabın olayı kişiselleştirdiği ve nefis müdâfaasına başladığı anda, bu işten vazgeçip, tenkidi orada bitirmesi gerekir.

– İnsan psikolojisi göz önüne alınarak, yerine göre tenkidi, isim vermeden yapıp, muhatabın, eleştiriden kendine düşen payı almasını ve durumunu düzeltmesini tasarlamak, Peygamberî ahlâka uygundur.

– Eleştirirken, yapıcı bir üslup kullanmalı, etrafından insanları boşaltıcı ve itici değil, kazanıcı ve çekici bir dille yaklaştığı bilinmelidir. Bu, beden, kelam ve kalp dilinin birlikte işe koyulduğu bir dildir. Hz. Peygamber’in Mü’minleri tenkid sadedinde onlara yumuşak davrandığına Kur’an tanıklık etmektedir. (Âl-i İmran, 3/159).

– Eleştiride sövgü, alay, küçümseme ve kişiliğe saldırı birbirine karıştırılmamalıdır. Eleştir ne kadar içten ve samimi olursa, başka bir anlatımla, ne kadar Allah rızasına yönelik olursa, o kadar verimli olacaktır. Eleştirilen kimse, eleştirenin iyi niyetini anlamalı, samimiyetini görmelidir. Aksi taktirde muhatabın, savunma pozisyonuna geçebilir. Kur’an, müşriklerin tanrı edindikleri şeriklerini hiçbir şekilde tasvip etmemekte, hiçbir doğruluk payı tanımamaktadır. Her fırsatta, Allah’ın dışında tanrı edinilen varlıkların anlamsızlığını dile getirmektedir. Fakat Kur’an asla onlara sövmemekte ve sövmeyi de yasaklamaktadır. (En’am, 6/108). 

Eleştirilen kişi açısından baktığımızda ise;

– Eleştiriden rahatsız olmamak gerekir. Kendine güvenen kişiler eleştiriden rahatsızlık değil, memnuniyet duyarlar. Çünkü bunun bir çok faydası olabilir. Çok zaman, nice yanlış anlamalar, eleştiri sayesinde açığa kavuşur ve yeni dostlukların oluşmasına sebep olabilir.

– Eleştirilen kişi, eleştiri üslubu ne olursa olsun eğer doğruluk arayışında ise öncelikle konuya odaklanmalıdır. Eleştiri getirene takıldığında, konuyu ıskalamış ve inancının artışını engellemiş olur.

– Eleştiri sadece başkalarına yönelik olmaz. Kişinin kendi kendini eleştirmesi de gereklidir. Buna öz eleştiri (oto kritik) ya da nefis muhasebesi adı verilmektedir. Öz eleştiri, cemaatler ve cemiyetler için de kullanılabilir ve bu durumda, refiklerine karşı kendilerini gözden geçiren, kusurlarını tespit edip giderme yolunu seçen cemaat ve cemiyetlere işaret eder. Kur’an bu konuda harikulade bir uyarı yapmakta, insanlara iyiliği emrederken kendi nefsimizi unutmamamız hususunda bizi ikaz etmektedir. (Bakara, 2/44)

Konuyu özetlemek gerekirse:

1. Önce araştırmak sonra eleştirmek gerekir. Araştırmadan yapılan eleştiriler ister istemez duygusal dalgalanmaların etkisinde kalır.

2. Kişiliği değil tutum ve davranışları eleştirmek lazımdır. Doğrudan kişiliği hedef alan eleştiriler hiç bir işe yaramadığı gibi, yeni kin ve düşmanlık tohumlarının atılmasına yol açar.

3. Karşı tarafı dinlemek gerekir. Karşı tarafın öne sürdüğü fikirlere kulağını kapayarak, peşin hüküm ve önyargıyla yapılan eleştiriler, sorunu çözmek bir yana daha da ağırlaştırır.

4. Çözüm önerisi geliştirilmelidir. Salt eleştiri, fayda yerine zarar verir.

5. Eleştiriden önce özeleştiri yapılmalıdır. Hatalarının ve zaaflarının bilincinde olan kişi, eleştirilerini daha insaflı yapar ve karşı tarafa daha anlayışlı davranır.

6. Eleştiride tarafsız olunmalıdır. Taraflı eleştiriler, yolsuzlukları arttırır, şiddet eğilimini besler. “Biz” ve “onlar” ayırımı yerine, “hak” ve “doğru” ölçüleri esas alınmalıdır.

7. Eleştirilerden yararlanılmalıdır. Eleştirilere kulak verildiğinde ve bu eleştiriler içselleştirildiğinde düşünceler yeni boyutlar ve derinlik kazanır.

Eleştirilecek kişinin yerine kendimizi koyarak, Allah’ın rızasını elde etmek için yapılacak bir eleştiri, dini anlamda tebliğ olur ve bu da bir ibadettir.

Sorularlaislamiyet