Emri Münker Nehyi Maruf Ortalığı İstila Ettiği Zaman

Emri Münker Nehyi Maruf Ortalığı İstila Ettiği Zaman, Emri Maruf Nehyi Münker Çok Kıymet Kazanır

Sual: Amellerin en kıymetlisi nedir?
CEVAP
Zamana ve şahsın haline göre değişir. Nitekim hadis-i şerifte, (En kıymetli amel, vaktinde kılınan namaz, sonra ana-babaya iyilik etmek, sonra da Allah yolunda cihaddır) buyurulduğu gibi, (Amellerin en iyisi yemek yedirmektir), (Gece herkes uykuda iken namaz kılmaktır), (Selam vermeyi yaymaktır), (Allahü teâlâyı anmaktır), (Elinden ve dilinden kimsenin incinmemesidir), (Az da olsa devamlı olan ameldir) diye bildirilmiştir. (Berika)

Peygamber efendimiz, (En kıymetli amel)i, soranların hallerine ve içinde bulunulan şartlara göre bildirmiştir. Mesela yiyeceklerin bol bulunduğu; fakat suyun bulunmadığı yerde, susuzluktan yanan kimseye bir bardak su vermek, fırın dolusu ekmek vermekten daha makbul olur. Vahşi hayvanların veya düşmanların saldırısına veya tehlikeli bir hastalığa maruz kalan kimsenin ölümden kurtulmasına sebep olmak, ona yapılacak diğer iyiliklerden daha üstün olabilir. Bir kimseyi ebedi felaketten kurtaran sağlam bir imana sahip olabilmesine sebep olabilmek, ise hepsinden daha kıymetlidir. İslamiyet’in başlangıcında amellerin en kıymetlisi cihad idi. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(En kıymetli amel cihaddır.) [Taberani]

(Müşriklere karşı, mal, can ve dilinizle cihad ediniz!) [Hakim]

(Cihadı terk eden millet, mutlaka genel bir belaya maruz kalır.)
 [Taberani]

(İnsanların en üstünü, canı ve malı ile Allah yolunda cihad edendir.) [İ.Ahmed]

(Cihad etmeden veya cihad etmeyi düşünmeden ölen, münafık olarak ölür.)
 [Müslim]

(En faziletli cihad, canı ve malı ile müşriklerle mücadeledir.) [Nesai]

(Fi-sebilillah cihad edin, böyle cihad, Cennet kapılarını açmaktır. Cihad edenin sıkıntıları gider.)
 [Hakim]

(Allahü teâlâ, bir ok yüzünden üç kişiyi Cennete koyar. Oku yapanı, atmak için ona vereni ve Allah yolunda o oku atanı.)
[Hatib]

Cihad bu kadar faziletli olduğu halde, emri maruf daha kıymetlidir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bütün ibadetlere verilen sevap, Allah yolunda savaşa verilen sevaba göre, deniz yanında bir damla su gibidir. Savaşın sevabı da, emri maruf ve nehyi anil münker sevabı yanında denize göre, bir damla su gibidir.) [Deylemi]

İbni Âbidin hazretleri ise, (Fıkıh âliminin Müslümanlara sağladığı faydanın sevabı, cihad sevabından daha çoktur) buyuruyor. (Redd-ül Muhtar)

[Kur’an-ı kerime, hadis-i şeriflere ve akla uygun şeylere “Maruf”, bunlara uymayan şeylere de “Münker” denir. Müctehidlerin sözbirliği ile yasak edilen şeylere de “Münker” denir.]

Günümüzde en kıymetli amel, yayın yolu ile (Emri maruf) ve (Nehyi münker) yapmaktır. Ehl-i sünnet itikadını yaymalı, gayrimüslimlere ve sapıklara gerekli cevap verilmelidir! Bu yol ile cihad edenler yardımda bulunanlar, cihad sevabına ortak olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah yolundaki bir mücahidi giydirip kuşatan veya onun çoluk çocuğunun ihtiyaçlarını gören harbe gitmiş gibi sevaba kavuşur.) [Hakim]

Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını yaymaya çalışmalıdır. Fetava-yı Hindiyye’de diyor ki:
(Hayrat, hasenat yapmak isteyen kimsenin, [hastane gibi] umuma yarayan bina yapması, köle azat etmesinden daha efdaldir, daha iyidir. Din, fen, ahlak gibi faydalı kitaplar neşretmek, her şeyden daha efdaldir. Fıkıh kitapları hazırlamak, neşretmek, nafile ibadetler yapmaktan daha sevaptır.)

İslam’a hizmet ederken
Müslüman olarak yaşayan, İslam’a hizmet ederken sıkıntı çeken, eza ve cefaya katlanan ve bu yolda saçı sakalı ağaran kimse Cennete gider. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ayakları Allah yolunda tozlanana, Cehennem haramdır.) [Buhari]

(Saçını, sakalını Müslüman olarak ağartan affolunur.) [Mektubat-ı Rabbani]

Müslümanın tek gayesi ahirete hazırlanmak olmalıdır!
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kaygısı yalnız ahiret olanın diğer kaygılarına Allahü teâlâ kâfi gelir. Kaygısı dünya olana ise, sahip çıkmaz.) [İ.Mace]
Allah rızası için çalışan, dünya nimetlerine de kavuşur. Ama dünya için çalışan, ahiret nimetlerinden mahrum kalabilir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, ahiret için çalışana dünyayı verir, fakat dünya için çalışana, ahireti vermez.) [Deylemi]


Emri maruf farzdır
Sual: 
İmam-ı Rabbani, (Emri bil maruf ve nehyi anil münker Peygamber efendimizin sünnetinden, belki İslamiyet’in vaciplerinden ve farzlarındandır) diyor. Emri maruf sünnet mi, vacip mi, farz mı?
CEVAP
Emri bil maruf ve nehyi anil münker farzdır. Farz-ı ayn değil, farz-ı kifayedir. Yani, herkese farz değil, gücü yetene farzdır. Her gücü yetene de farz değildir. Bir yerde, bu işi yapanlar varsa, diğerlerine farz olmaz. Çünkü Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(İçinizde, hayra çağıran, marufu emreden ve münkeri nehyeden bir topluluk bulunsun. İşte bunlar, kurtuluşa erenlerdir.) [Âl-i İmran 104]

Vacip de, yalnız kullanıldığı zaman genelde farzdır, şarttır anlamındadır. Mesela bu işi yapmak vaciptir demek şarttır, farzdır demektir. Farz ve vacip denilince, o zaman farz ile sünnet arasındaki hüküm anlaşılır. Mesela namazın farzları ve vacipleri var denince burada vacip, herkesin bildiği vaciptir.

Yukarıda vaciplerinden ve farzlarından deniyor. Bu, şartlarından ve farzlarından demek oluyor. Birbirini kuvvetlendirmek için söylenmiştir.

Sünnet de, tek başına kullanılınca İslamiyet anlamına gelir. Mesela (Sünnetimi terk edene şefaat etmem) demek, Müslüman olmayana şefaat etmem demektir. Yoksa büyük günah işleyenlere de şefaat vardır. Yukarıda emri maruf farzı için, Peygamber efendimizin sünnetinden demek, Peygamber efendimizin yaptığı farzlardan biridir demektir.

Kelimenin tek manası ile hareket edilirse yanlış neticeye varılır.


Hakkı kabul etmemek
Sual:
 Samimi olduğum arkadaşlarıma bile emri maruf yapamıyorum. Mesela birine, (Seni sabah namazında göremiyorum) desem, teşekkür etmeyi bırakın, ne bahaneler buluyor. Bu da yetmiyor. Sen benim kusurlarımı mı arıyorsun? Sen de şunları yapıyorsun ya diyor. Bir hakkı kabul etmemek neden ileri gelir?
CEVAP
Hakkı kabul etmemek kibirden ileri gelir. Kibirli kimse, tenkit edilmekten hiç hoşlanmaz. Kendi ayıplarını görmeyip başkalarının kusurları ile meşgul olur. Bir çocuk bile, bir cahil bile bize bir nasihat verse, onu memnuniyetle kabul etmeliyiz. Bir hadis-i şerif meali:
(Bir kimseye dini bir öğüt tebliğ edilirse, bu, Allahü teâlâ tarafından gönderilen bir nimettir. Şükrederek onu kabul etmesi ne iyidir. Kabul etmezse Allahü teâlâ onun günahını arttırır ve ona daha fazla gazap eder.) [İ.Asakir]

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org