En Etkili Düşmanlarımızı Tanıyor muyuz?

Şu fani hayattaki sınavın gereği olarak, her birimizin zararına çalışan iki önemli düşmanlarımız var. Ayrıca bizlere sürekli yardımcı olan iki önemli dostlarımız var. Düşmanlarımız, Nefis ve Şeytandır. Dostlarımız ise Vicdan ve melektir. Nefis ve Şeytan şu Dünya hayatımızdaki SINAV gereği görevlendirilmiştir. Melek ve vicdan ise Yüce Rabbimizin “..kulum bunların cazip vesveselerine kapılmasın, tuzaklarına düşmesin, illa Cennetlerimi hak etsinler” şefkat ve merhametiyle,insana yardım için görevlendirilmiştir. Ancak hiç birinin yaptırım gücü olmayıp, sadece his, vesvese ve duygu şeklinde bizleri etkileme gücüne sahiptirler.

Akıl ise özellikle bu gerçekleri İDRAK etmemiz ve yaratılış gayemize göre “Sırat-ı Müstakimde”, yani doğru yolda hareket etmemiz için bahşedilmiştir. Fakat akıl bir PUSULA aleti gibidir.

Yani, Pusula her zaman doğru yönü göstermek için icad edilmiş olmasına rağmen, manyetik alanlardan veya metal olan bölgelerden etkilendiği zamanlarda, doğru yönü gösteremez. İşte aklın da bizlere doğru yolu tercih etmemiz için yaratıldığı halde, aklı da engelleyen birçok ETKİ ALANLARI ve negatif bölgeler vardır.

Bu etki alanlarının en önemlileri yukarıda arz ettiğimiz nefis ve şeytana ilave olarak, nefis ve vicdanımızı etkilemek için kurulan TV, menfi dizi, sinema veya tiyatrolar ve kötü arkadaşlardır. Ve arkadaş edinilen internetin şer veya zararlı ortamları, fuhşiyatı teşvik eden kıyafetler, lüzumsuz meşguliyetler ve diğerlerini de sayabiliriz.

Bu nedenlerle de doğruyu bulabilmemiz ve isabetli tercih yapabilmemiz için, öncelikle aklımızı bu etki alanlarından mutlaka azami sakınmamız ve azami derecede korumamız şarttır. Korunmanın ilk şartı ise öncelikle bu etki alanlarından uzak durarak ciddi bir şekilde sakınmaktır.

Aklımızı bu etki alanlarından korumanın birçok metod ve prensiplerini öğretmek için de Yüce Rabbimiz, Şefkati ve merhameti gereği olarak bizlere madde madde açıklayan bir Kitap yani Kur’anı göndermiştir.
“Kullarımın dünya meşguliyetleri bu kitabı anlamaya engel olabilir”ihtimaliyle, yani “illaki anlasınlar da maddi ve manevi tehlikelerden kurtulsunlar” diye, bu kitabı en güzel bir şekilde açıklaması için, özel donanımlarla teçhiz ettiği en büyük Peygamberi SAV görevlendirmiştir.

Peygamberimizden SAV sonraki asırlarda yaşayan insanların, bu nurdan yararlanma imkanları azalacağı için veya medeniyetve materyalizm artışına göre yaşantılar değişeceği için, her asırda o asrın ihtiyaçlarını karşılayacak donanımda Kutup İmamları, Müctehidler, Bediüzzamanlar ve İslam alimleri görevlendirmiştir. Ta ki insanlar illa ki şeytan ve nefsin tuzaklarına düşmeden doğru yolu bulsunlar…

Oysa Nefis ve Şeytan her an bizleri yanıltmak ve saptırmak için GARD almış durumdadır. Aynen birbirilerinin karşısında gard alan boksörler gibi, fakat bir farkla. O her zaman gardlı,biz ise diğer boksör gibi gardlı olmamız gerekirken, genellikle gafletteyiz ve maalesef gülüşte oynaştayız. Hatta bunun bile farkında değiliz. İşte mühim olan da budur!…
Bir memleket düşününüz ki donanımlı bir ordusu yok, emniyet güçleri yok. Diğer ülkeler tarafından, bu savunmasız ülkeyi istila ve işgal edilme ve de paylaşılma yarışına girilmez mi? Dünyadaki acı manzaralar ortada. İşte bu çok önemli tehlikeler nedeniyle akilher ülkenin donanımlı bir ordusu ve emniyet güçleri vardır ve her zaman teyakkuz halindedir. Aynen sürekli GARD halinde olan boksör gibidir. Çünkü diğer boksör her an rakibinin gardının zayıf düştüğü anı bekler ve gözler. Bunu fark eder etmez de saldırıya geçer.
İşte NEFİS ve ŞEYTAN da her zaman bize karşı böyle GARD almış durumdadır. Aynı zamanda yukarıda arz ettiğimiz aklımızı kullanmamızı engelleyen etki alanlarını (yani TV, menfi sinema veya tiyatrolar, internetin şer veya zararlı ortamları, fuhşiyatı teşvik eden kıyafetler, lüzumsuz meşguliyetleri) bizlere hoş gösterir.

Elbette her insan bu tuzaklara düşmeye meyillidir. Ancak insan, İMANİ bilgilerle donanımlı olup da GARDINI tam alırsa ve gaflete hiç düşmez ise nefis ve şeytan da bu kişiye zarar veremeyecektir. Acaba hangimiz bunu yapabiliyoruz?…
 

Son olarak yukarıda iki kez vurguladığım “aklımızı kullanmamızı engelleyen etki alanları”ndan korunmanın EN ETKİN çarelerini arz edelim. Öncelikle bu konudaki imanibilgi ve becerilerimizi en hızlı bir şekilde arttırmak zorundayız. Telefonumuzun şarjı gibi her gün bu konuda birkaç saat şarja bağlanmak, yani İmanımızı kuvvetlendirici kitaplar okumak ve iman ve Kur’an sohbetlerinin, Nurterapilerininmüdavimi olmak zorundayız.

Bu konudaki her gaflet, yani bir boşluk, nefis ve şeytana bağışladığımız bir fırsat olacaktır ki onlar bu boşluğu bizim aleyhimize mutlaka değerlendireceklerdir. Allah cc sizleri de beni de muhafaza eylesin, amin

İşte bu nedenlerledir ki iman ilimlerinin her gün mutlaka tahsili, 4 mezhebe göre de bir vecibedir.İ.azam, A.İ.Hambel,İ.Şafive S.Sevri, İ.Eş’ari ; “Her Müslüman İman delillerini aramaya mecburdur. Aramayı terk ederse asi ve günahkar olur” demişler.
İmam-ı Eş’ariHz. bu ‘Asi’ ifadesini, içki, kumar gibi diğer günahları işleyenler gibi asiolduğunu bildirmektedir. Kaynak: Bakara S.260. Ayet. Hadis-i Şerif:“İlim talep etmek kadın erkek bütün Müslümanlara farz-ı ayndır.” (İbn-iMace, Mukaddime, 17)
NOT: Bu duygularla İ.İ.K.Vakfımızın Uluslararası programları gereği, 3 gün önce Ülkemizden 6 kişilik bir gurup olarak, Ukrayna’ya da (TheNationalUniversity of Ostroh’da ) bu konuda bir tohum serpmeye gittik.

A.Raif Öztürk – Risale Ajans