En Silik Yazı En Kuvvetli Hafızadan Daha Kuvvetlidir

SAİD, TAM TOPRAK GİBİ MAHVİYET VE TERK-İ ENANİYET VE TAVAZU-U MUTLAKTA BULUNMAK ŞARTTIR, TA Kİ RİSALETİ’N-NUR’U BULANDIRMASIN, TESİRİNİ KIRMASIN.

ESRAR-I HİKMETTEN ANLAMAYAN İNŞİRAH-I SADR BULAMAZ.

Malumat insanı manen tutmaz, muhafaza etmez. Risale-i Nur’da kudsiyyet ve füyuzat insanı muhafaza eder. Kudsiyyet ve füyuzat ise meşveret ve ekseriyetin temsil ettiği şahs-ı manevinin içindedir. İşte bizi muhafaza edecek olan şahs-ı maneviye tabi olmaktır. Temmuz güneşinde karın eridiği gibi, bu şahs-ı manevinin karşısında diğerleri eriyecektir.

Allah bize vereceğini vermiş. Onun için biz Risale-i Nur’a sahip çıkalım, layık olalım. Bir nur talebesi manen hidayetin matiyyesidir, taşıyıcısıdır. Bir Nur Talebesi, manen zerrat-ı kainat kadar mesuldür. Çünkü bu hakikatleri biliyoruz. Madem talebeyiz mecburen imtihan olacağız. Elek eliyor. Hz. Ömer cennet ile müjdelendiği halde gelecekten endişeli. Sigortalı değiliz. Evet Nur Talebesi olduk, ama devam ettirmek çok daha önemli.

Kâinat bir yayık. Yayığın içine koyuyoruz, sallıyoruz, içerde fırtına kopuyor. Ama bu kanun. Bu fırtına olacak ki, ayran ile yağ ayrılsın. İçtimai hayattaki hadisat da böyle….

Taharet iki çeşit:

  1. Amelî taharet: Bir Nur Talebesi şahsî taharetini muhafaza edecek, bulandırmayacak. Allah’ın huzuruna pak bir şekilde çıksın. Bu matlubdur. İllâ günah işliyoruz. Ama tevbe ve istiğfar o bulanıklığı, günahları temizliyor. Bir Nur Talebesi ahlakî taharetini ne derece muhafaza ederse o derece Risale-i Nur’a âyine olur.
  2. Risale-i Nur’un hizmetinde Üstadın çizmiş olduğu tarza, hizmet metoduna sadık kalmak. Azami ihtimam göstermek. Bu belki birinciden daha önemli.

Risale-i Nur hizmeti sohbet üzerine kurulmuş. Bir Nur Talebesinin asıl vazifesinin ağırlığı, Risale-i Nuru okumak, anlatmak tezekkür etmek, anlamak ve yaşamaktadır. Bir Nur Talebesi bu miğferden çıkarsa, isterse daha önce 50 sene hizmet etmiş olsun derhal kabuk bağlamaya başlıyor.

Sırr-ı ihlâsla 3 talebe bir araya gelse Risale-i Nurun şahs-ı manevisi orda tezahür ediyor. Çünkü 111 kuvvetindedir. Bizim hizmetimizde kemiyetin önemi yoktur. Parti hizmeti gibi değil, onun için, bizim için keyfiyet önemlidir.

Öyle Nur Talebesi var ki kendisi bile kendini bilmiyor. Fakat Risale-i Nurun manevi kayyumudur.

Şems-i Tebrîzi yıllarca dolaşmış. Bir kişi aramış ta ki, ilm-i batını ona anlatsın. Ona manen deniliyor ki : “Sana aradığın bir kişiyi göstersek ne verirsin? O da bilâ tereddüt  “kellemi” diyor. Sonra Mevlana’ya gidiyor, sonunda kellesini de veriyor.Demek ki bir kişi de olsa çok önemlidir.

Üstad: “ Muhalif gazeteler de sizden bahsedebilir. Ben sizden alayiş, nümayiş beklemiyorum. Ben sizden tesânüd bekliyorum” diyor.

Asr-ı saadeti peygamberimizden sonra 4 kişi ayakta tutuyordu. Hz. Ali’den sonra fitneler hücum etti.

Risale-i Nur hizmetinde önemli olan görünmek değildir, olmaktır.

Bir Nur Talebesinde ihlâs olmazsa manen helak olur.

İnsan dünyada katakulli ile hatasını setredebilir. Batılı hak gösterebilir. Ama ahiret daire-i faş’tır. Her şey apaçık tebarüz edilecek.

Hizmetimizin ruhu özü Risale-i Nur hakikatlerinin anlaşılmasıdır.

Eskiden 2 tip nurcu modeli vardı. Şimdi 3 tip nurcu modeli çıktı.

  1. Muhabbet Nurcusu: Sohbet hoşuna gidiyor. Evinde yemek yemiyor, geliyor medrese de yiyor. Muhabbetle bu hakikate bağlananların ömrü pek uzun olmaz. Çünkü muhabbet kısıldıkça o da hizmetten çekilmeye başlar.
  1. Tahkik Nurcusu: Risale-i Nura hakikatin gözüyle bağlı. Hakikat onda yakîn oluyor. Devamlı mütalaa ediyor., okuyor. Hakikat kalbinde yerleşiyor. İdeal Nurculuk budur.

Bu son zamanlarda 3.tip model çıktı. Afakî Nurcu: 1. Siyaset Nurcusu, 2. Koltuk Nurcusu, 3. Salon Nurcusu, 4. Şekil Nurcusu, 5. Menfaat Nurcusu. Allah bizi bu üçüncü gruba ölünceye kadar dâhil etmesin.

Kader-i İlâhî bu çalkantılarıyla böylelerini tebârüz ettiriyor, ayırıyor. Biz dünyayı severiz, ahiretimiz için. Afakla uğraşırız ama hizmetimiz için. Asıl maksat değil.

Karateci bir hareketi 10 bin, 20 bin defa tekrarlıyor. Meleke haline geliyor, Hal oluyor. 6 ayda ancak 10 hareket öğreniyor. İnsan konsantre oldumu fikir, ruh, kalp, kuvvet bir noktada toplanıyor. Bir Nur Talebesi de kendini konsantre etmesi lazım. Üstad 10. sözü 500 defa okumuş. Bizim ne kadar okumamız lazım.

Manen bir Müslümanın iki göstergesi vardır:

  1. Allah’ı bilme keyfiyeti: Hz. Ebubekir’in büyüklüğü ibadetinden değil. Kalbindeki Allah’ı bilme hikmetinden.
  2. Dine hizmet: Kimin hizmeti büyükse o insan büyüktür.

Hattatlar en güzel yazılarını Perşembe günü yazıyorlarmış. En kötü yazısı da Cumartesi günü. Neden? Cuma, bayram. Hattatlar yazı yazmazlar. Bir gün bırakmakla el kabuk bağlıyor. Cumartesi başlıyor, yazı kötü. Yazı yaza yaza ancak Perşembe günü güzel yazıyor. Bir Nur Talebesi 1 gün, 1 hafta, 1 ay, 1 yıl okumasa ne olur? Bu evliya değil ki, bu dehşetli zamanda okumadan kendini muhafaza edebilsin. Bir göl ne kadar büyük olusa olsun eğer onu besleyen kaynak olmazsa kurumaya mahkûmdur. Bu kanun.

Risale-i Nurun şahs-ı manevisi makam-ı Mehdiyettir.  Makam-ı Mehdiyet umumun hidayetine çalışıyor. Beşerin diriltilmesi. Risale-i Nurun şahs-ı manevisine muhalefet eden manen helak olur. Risale-i Nurun kudsiyeti de bu şahsı manevide. Şahs-ı manevinin en zâhir ölçüsü, ekser ağabeylerin toplandığı heyettir. 3 mü 22’ye uyar, 22 mi 3’e uyar.

Risale-i Nur kutsi kelimattır. Bu hizmeti dest-i inayet tanzim ediyor. Başta üstadın hayatı buna şahittir.

Nakleden: Abdülkadir Haktanır