Fatura Ödeme Şirketleri Hakkında Şer’î Bir Tahlil

Evvela, konuyla alakalı uzman bir şirket sahibi kardeşimizin sorusunu aktaralım:

Fatura ödeme merkezi sahibiyiz. Gün içinde yüzlerce insan farklı faturalarını ödemek için dükkanımıza gelir. Aktif Bank bankasında bize ait bir  banka hesabına belirli bir miktarda para nakit olarak yatırırız. Daha sonrasında dükkanımıza gelen müşterilerin faturalarını bu hesap üzerinden öderiz. Parayı müşteriden tahsil ettikçe bu hesapta para azalır ve tekrar nakit olarak bu hesaba para yatırırız. Herhangi bir kanunsuzluğu mahal vermemek için bu banka hesapları ilgili kuruluşların (bayisi olduğumuz) kontrolü altındadır ve teminat verilerek bu tür dükkanlar açılabilir. Yine Aktif banka ait pos cihazından kredi kartı ile tahsilat yapılır.

Biz fatura ödeme merkezinde ödediğimiz tutar üzerinden değil sadece ödenen fatura adedi üzerinden hesap yaparız. Yani kişinin ne kadarlık bir fatura ödediği ile değil kaç adet fatura ödediği bizim için önemlidir. 

  1. Fatura başına biz 1.80 TL bir ücret tahsil ederiz. Bu tutar 10 TL bir fatura için 1000 TL lik bir fatura için de aynıdır. 

Müşteriler iki şekilde bu tutarları öderler. 1) Nakit olarak. 2) Kendi Kredi kartı ile.

Kredi kartı ile ödemede bankanın pos cihazından geçen tutar üzerinden %1.5 oranında bir ek ücreti olur. Bu ücret bizim hesabımıza ertesi gün geçer. 

Hesabı aşağıda bulabilirsiniz. 

10 TL fatura tutarı; 1.80 TL hizmet ücreti

%1,5 Kredi kartı banka komisyon ücreti (tutar üzerinden)

%2 dükkan komisyon ücreti (yani müşteri kredi kartı ile ödeme yaptığı için tutar üzerinden dükkana da bir ücret öder). Toplamda 11.80 TL hizmet ücreti ile birlikte 12.22 TL her şey dahil (%3.5 Kredi Kartı komisyonu ile) müşterinin kredi kartından tahsilat yapılır. Bu paranın 0.177 tutarı bankada kalır ve ertesi gün 12.04 TL olarak bizim hesabımıza geçer.

Not: Dükkan sahiplerinin de eklediği bir oran ile birlikte bazen %3.5 olarak tahsil edilir.  Genel geçer bir kaide olmuş.

Soru 1: Kredi kartı ile yapılan (%1.5 Banka Komisyonu) caiz midir?

Kredi kartı ile yapılan işlemde oran %2 (Dükkan komisyonu) caiz midir?  

0 komisyon ile (yani sadece fatura tutarı ve ödeme hizmet bedeli ile) tahsilat yapmak caiz midir?

Soru 2: Sadece kredi kartı ile ödeme yapacaklar için ve 0 komisyon ile olmak üzere, dükkanda satılan bir mal ile ilişkilendirmek caiz midir? Yani fatura ödeme tutarında limit belirlemek ve bu limite kadar 10 TL lik bir ampül ile birlikte ödenmesini istemek caiz midir?

300 TL (Fatura ve Hizmet ücreti dahil) bir ya da birkaç fatura için 310 TL Kredi kartı ile ve 0 komisyon ile tahsil etmek ve bu paraya bir adet ampül dahil etmek caiz olur mu? Burada şöyle bir söylem caiz olur mu? 300 TL lik faturanıza 0 komisyon ile kredi kartı ile ödediğiniz için 310 TL tahsil ettik ve size bir adet de ampül hediye ettik. 1.000 TL fatura ödeyen için ise 3 adet ampül vs gibi bir söylem caiz olur mu?”

ÜÇÜNCÜ KİŞİLER TARAFINDAN BORCUN ÜSTLENİLMESİ YANİ BORCA KEFÂLETİN HÜKMÜ NEDİR?

 

Borcu kapatmanın yollarından biri üçüncü bir şahsın yani Fatura Ödeme Şirketinin borcu ödemeyi üzerine almasıdır. Böyle bir durumda asıl borçlu yükümlülüğünü yerine getirmediği takdirde, kendisinin borcu ödemesi gerekir. Bu çeşit bir borcu üstlenmeye biz kefâlet akdi diyoruz. Kefâlet akdinin Mecelle’de[1] ve bütün fıkıh kitaplarında ayrıntılı hükümleri vardır.

Tartışılması gereken hükümlerden ikisi üzerinde duracağız:

Birincisi, bu borcu ödemeyi üzerine alan Fatura Ödeme şirketi ile borçlu arasında bir ücret (mu’amele ücreti, komisyon ve faiz gibi adlar altında) söz konusu olacak mı?

İkincisi, borcu üstlenen Fatura Ödeme şirketine cu’l[2] yani mükâfat olarak bir şey te’diye edilecek mi?

Zira bankalar, borcu üstlenilen şahıs belli bir ücret ödemeyi kabul etmediği takdirde, hiç kimsenin borcunu ödemeye kefil olmamaktadır. Çoğu kere bu istenen ücretin ödenecek borç meblağına orantılı olarak tesbiti sözkonusudur. % 3 yahut % 4 gibi.

Halbuki İslam Hukukunda kefâlet tıpkı ödünç verme (karz) akdi gibi, teberru’ akdidir. Bir ücret talep edilemez. O zaman, bir borcu ödemeyi üstlenme karşılığında herhangi bir ücret talebi caiz olmaz.

Bazı muasır hukukçular, kefâlet akdi karşılığında belli bir ücret almanın ciaz olduğunu söyleyerek, meseleyi şöyle gerekçelendirmişlerdir:

Günümüzde kefâlet, muasır ticaretin temel unsurlarından olmuş ve bu gayeyle bağımsız kurumlar teşekkül ederek (Fatur Ödeme Şirketleri gibi) yaptıkları bu hizmet karşılığında tahminin üstünde harcamalar yapmaya başlamışlardır. Kefâlet akdi yine tam bir teberru akdi olarak kalabilir; ancak artık ticaretin temel kurumlarından biri haline gelmiştir. Özellikle de uluslararası ticaret anlaşmalarında bu daha da önem arzetmektedir. Karşılıksız olarak teberru manasında kefiller bulunmayınca, kefâlet akdi karşılığı ücret alınmasında beis olmamalıdır.

Ancak bu delil doğru değildir. Eğer sahih olsaydı, o zaman karz akdi karşılığı da ücret alıp vermek caiz olurdu. Aynı iddia onun için de geçerlidir. Zira karz akdi, aslında bir teberru akdi olsa da, bugün ticaretin temel unsurlarından biri haline gelmiştir. Ödünç para vermek üzere bağımsız kurumlar ortaya çıkmış bulunmaktadır ki, bankalar bunların başında gelmektedir. Teberru şeklinde kaz verenler yeteri kadar bulunamayacağına göre, karz akdi karşılığında ücret almaya müsaade mi edilecektir.

Mesele şudur; Kefâlet ve karz akitleri, teberru’ akdi olmak noktasında asla farklı değillerdir. Karz akdinde ücret yani faiz almak caiz olmadığı gibi, kefâlet akdinde de ücret almak caiz değildir.

Bir misal verelim: Farz edelim ki Zeyd Amr’dan 100 TL borç istedi; Amr de bir kefil istedi. Halid Zeyd’e şunu söyledi: Ben senin borunu öderim; ancak sen bana 110 Tl verirsin. 10 TL benim yaptığım hizmetin ücretidir. Yahut Bekir geldi ve Zeyd’e şöyle dedi: Ben bana kefâlet ücreti olarak 10 TL vermek şartıyla borcuna kefil oluyorum. 100 Tl de borcunu ödemek mecburiyetinde kalırsam sana borç vermiş olurum.

Bu izahlar neticesinde ortaya çıkıyor ki, kefâlet akdi karşılığında kefâlet ücreti almak caiz değildir. O zaman Faizsiz Bankaların özellikle de uluslararası ticaret anlaşmalarında ve kredi mektubu verirken takip edebilecekleri şer’î yol ne olabilir?

İslam Bankalarının kefâlet akdi karşılığında ücret almak yerine yapabilecekleri iki meşru yol bulunmaktadır:

Birincisi, kefâlet işlemleri için gereken fiilî masrafları almaktır. Bu Fatura ödeme şirketleri için çok cüz’îdir.

İkincisi, vekil, simsar yahut ithalatçı ile ihracatçı arasında aracı sıfatlarıyla üstlendiği bütün faaliyetler karşılığı ücret almaktır.

Ancak borcu üstlenme (kefâlet) karşılığında bir ücret talep etmesi asla caiz değildir.[3]

 

ACABA FATURA ÖDEME ŞİRKETLERİNİN İŞİNİ VEKÂLET AKDİNE SOKUP ALINAN ÜCRETİ DE VEKÂLET ÜCRETİ OLARAK KABUL EDEBİLİR MİYİZ?

Dorudan doğruya araya kredi mektubu ve saire araya girmeden Fatura Ödeme Şirketinin borcu ödemeyi üstlenmesi, şirketin zimmetinin  borçlunun zimmetine katılması demektir ki, buna biz kefâlet yahut borcu üstlenme diyoruz. Bu bir vekâlet,[4] simsariye[5] yahut benzeri bir hukukî durum değildir. Mecelle’deki tariflerden de anlaşılacağı üzere, vekâlet sadece bir işi yapmak üzere yetkili kılmaktır; burada ise zimmeti zimmete kefil kılma sözkonusudur. Simsar ise, satın almaya vekil kılınan şahıs demektir. Zimmetin zimmete devri sözkonusu değildir.

 

Ancak arya kredi mektubu gibi bir şeyin girmesi halinde, garanti isteyen borçlu ile garanti belgesini veren kurum arasında vekâlet söz konusudur. Bu durumda kefil olunan borçlunun yararına olarak kefâlet ilişkisi devam etmekle beraber, vekâletin ücretli yahut ücretsiz olması caizdir.

 

NETİCE

İşte Fatura Ödeme Şirketleriyle alakalı soru ve bunun şer’î tahlili yukarıdaki gibidir. Bunu bu işi yapanlar, kendilerine tatbikte zorluk çekmeyeceklerdir. Ancak sorunun son kısmında sorulduğu üzere, bu işlemin için mal girmesi yahut kredi mektubu şeklinde olması konuyu etkilemez. Bu konu İslam Fıkıh Konseyinin 12 sayılı kararıyla açıkça belirtilmiştir. [6] Bu konu diğer mezheplerde de caiz görülmemiştir. [7]

Yukarıdaki sorulardan hiçbirine “Câizdir” demek bu durumda mümkün görünmemektedir. Şunu da unutmayalım:

“Evet, âyet-i Kur’aniye âlem kapısında durup ribaya yasaktır der. “Kavga kapısını kapamak için banka kapısını kapayınız” diyerek insanlara ferman eder. Şakirdlerine “Girmeyiniz” emreder.” Sözler ( 409 )

“Ribanın kap ve kapıları olan bankaların nef’i; beşerin fenası olan gâvurlara ve onların en zalimlerine ve bunların en sefihlerinedir. Âlem-i İslâma zarar-ı mutlaktır; mutlak beşerin refahı nazara alınmaz. Zira gâvur harbî ve mütecaviz ise, hürmetsiz ve ismetsizdir.” Mektubat ( 479 ).[8]

 

Prof. Dr. Ahmed Akgündüz

Rotterdam, 2017 Nisan

[1]   MADDE 612 – Kefâlet, bir şeyin mütâlebesi hakkında zimmeti zimmete zimmetlemektir. Yani bir kimse diğerin zatına zammedip ve onun hakkında lâzım gelen mütâlebeyi kendi dahi iltizam eylemektir.

[2]  Cüâle yahut Cu’l; İnsanın kendisi için yapılan bir iş karşılığı, işi yapan kimseye muayyen bir malı vermeyi kararlaştırmasına denir. Mesela, bir kişinin, “Kim benim kaybettiğim şeyi bulursa, ona şu kadar ödül vereceğim.” demesi buna örnektir. Cüâle ile icare yani, bir işi yapmak üzere ecîr olmak arasındaki fark ise şundan ibarettir: İcarede akit okunduktan sonra ecîrin işi yapması ve ecîr tutan kimsenin de kararlaştırılan ücreti ecîre vermesi gerekir. Ama cüâlede âmil isterse işi yapmayabilir ve o işi yapmadıkça da câilin ona herhangi bir şey vermesi gerekmez. Ahmed Akgündüz, Mukayeseli İslam ve Osmanlı Hukuku Külliyâtı, c. III, sh. 37 vd.

[3]   Muhammed Takî el-Osmanî, “Ahkam’ul-Bey’ bit-Taksit”, Mecelletü Mecma’il-Fıkh’il-İslâmî, 7. Devre, Sy. 7, c. II, sh. 40 vd.; Muhammed Emin İbn-i Âbidîn, Minhat’ül-Halık ala’l-Bahr’u-Raık, (El-Bahr’ur’Râık Haşiyesi), c. VI, sh. 341. Vd.

[4]    Mecelle MADDE 1449 –Vekâlet, bir kimse işini başkasına tefvîz etmek ve ol işde onu kendi yerine ikâme eylemekdir.

[5]   Mecelle 1504 – Ammâ dellâl ve simsâr gibi ücret ile bey‘a vekîl olan kimse mebî‘in semenini istîfâ ve tahsîle mecburdur.

[6]    Mecelletü Mecma’il-Fıkh’il-İslâmî, Sy. 2, c. II, sh. 1035 vd.

[7]    İbn-i Kudame, El-Muğnî, c. VI, sh. 441; Ebu Muhammed el-Bağdadî, Mecma’ud-Damânât, sh. 282; http://www.alifta.com/Fatawa/fatawaChapters.aspx?languagename=tr&View=Page&PageID=5042 &PageNo=1&BookID=3.

[8]   Bu fetvanın hazırlanmasında Fıkıh konusunda derin ihtisâsı bulunan Galal Amir Hocamızın katkıları olmuştur. Teşekkürlerimi takdim etmek vazifemizdir. Allah mahcup etmesin.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: