Felsefeciler İslam Diyarında Hala Allah’ı Arıyorlar!

manzaraHürriyet yazarı Ertuğrul Özkök, katıldığı bir felsefe toplantısında “Felsefe, Tanrı ve Din”i iki gün boyunca, felsefenin en derin koridorlarında dolaştık. Tanrı’yı aradık” diyor.

 “İki gün boyunca Tanrı’yı konuştuk. ODTÜ’den, Mimar Sinan Üniversitesi’nden, Galatasaray Üniversitesi’nden, Işık Üniversitesi’nden, Cumhuriyet Üniversitesi’nden öğretim üyeleri, felsefede “Tanrı” kavramının çeşitli  görünümlerini anlattı. “Tanrı vardır” demenin de, “Yoktur” demenin de özgürce konuşulduğu bir toplantıydı. Sonuç: Anladık ki, kimimiz bulmuş, kimimiz hiç bulamamış, kimimiz ise bulmuş da sonradan kaybetmiş. Bana gelince… Allah’ı başından bulmuş, hiç kaybetmemiş bir insanım. Ama “din” derseniz… Onda epey şeyi kaybettim…” demiş,   

Hazreti Âdem (as)’den Hz. Muhammed (asm)’e kadar gelen tüm peygamberler ve evliyaların icmai Allah’ın varlığı ve emirlerini insanlara tebliğ etmişler. Bugün dünyada yaklaşık altı milyar civarında bulunan Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar vs. din mensupları Allah’a iman ediyorlar, hatta İslamiyet’ten önce vahşettin ve cehaletin en ileri derecede olduğu zamanlarda bile insanlar yaratıcı bir gücün olduğuna inanmış, kimi Allah’a, kimi güneşe, kimi, ateşe, kimileri de put ve sanemlere inanmışlar,  İslamiyet’in gelişiyle batıl inançlar artık bir bir yok olup gitmesine rağmen, halen İslam diyarı olan Türkiye’mizde  ‘Tanrı’ var mı yok mu? Kısır döngülerin peşine düşüp Allah’ı bulamayanlar var. Eyvah!…

Ey Felsefeciler! Kâinata bakınız zerreden yıldızlara kadar her şeyde Allah’ın varlığına ait sayısız işaretlerin bulunduğu ve başka elin müdahalenin olmadığını göreceksiniz. Havanın her bir zerresi Allah’ın varlığına ve birliğine şahittirler. Sebeplerin ve tabiatın yaratılışa hiçbir tesiri yoktur, her şey tamamıyla Cenab-i Allah tarafından yaratılmıştır.

İnsanların gerçek görevi Allah’ı tanımak ve o’na iman etmektir. Bir başınızı kaldırınız ve bakın! yıldızlardan atmosfere, bulutlara, şimşeklere; Denizlere, ırmaklara, dağlara, ovalara, bitkilere, hayvanlara ve insanlara kadar bakın. Onların dilleriyle sizi kim yaratmış? Deyiniz:   Şüphesiz Ezel ve Ebed olan Allah bizi yaratmış, diyecekler. O zaman bu kadar sadık şahitleri dinleyip “Allah vardır” demek lazım gelmez mi?

Felsefecilerin, felsefe mantığı ile bu azim arayışın içine girmeleri kim bilir? …Nereden ve ne için icap etmiş….Belki bilmediklerimiz var, belki de ecdatların inandıkları Allah’a inanmak… Ertuğrul beyin belirtildiği üzere: Bu arayışla Allah’ı kabul edenler de olmuştur. Etmeyenler de… “Hidayet Allah’tandır.”Umarım, bu İslam diyarında kimse Allah’ız kalmasın. Allah’ı bulanlar da İslam şuuru ile yaşasın…

Bediüzzaman, Cenab-i Allah’ın vacib’ül vücut olduğu hakkal yakin derecede birçok eserinde izah etmiştir.

 Örneğin: 11–16–22–30–32 ve 33.ncü Sözler, 20 ve 24.ncu Mektup, 23 ve 30.ncu Lem’a, 2–7–11 ve 15.nci Şua’lar.

Bunlardan,Yedinci Şua, Ayatü’l Kübra da, şöyle bir izahat vardır:

“Madem âlemde ve her şeyde tagayyür ve tebeddül var; elbette fânidir, hâdistir, kadim olamaz. Madem hâdistir, elbette onu ihdas eden bir Sâni var. Ve madem her şeyin zâtında vücudî ve ademî bir sebep bulunmazsa müsâvidir; elbette vâcip ve ezelî olamaz. Ve madem muhal ve bâtıl olan devir ve teselsül ile birbirini icad etmek mümkün olmadığı kat’î burhanlarla ispat edilmiş; elbette öyle bir Vâcibü’l-Vücudun mevcudiyeti lâzımdır ki, nazîri mümteni, misli muhal ve bütün mâadâsı mümkün ve mâsivâsı mahlûku olacak.”1

Bu bundan oldu, şu şundan oldu biri birine sebep göstermekle yaratıcılık olmaz. Bu kısır döngülerle varlık bulunmaz. Başlangıcı olmayan birisinin olması lazımdır. Bu da ancak ezeli ve ebedi olan Allah’tır. Allah bütün eşya üzerinde tasarruf eder. O sânidır, varlıklar ise onun sanatıdır.

Gene, Bediüzzaman hazretleri Mesnevi-i Nuriye eserinde şöyle diyor: “ Sani-i Âlem, Âlemde dâhil olmadığı gibi, âlemden hariç de değildir. İlmi ve kudreti ile her şeyin içinde olduğu gibi, her şeyin fevkindedir. Bir şeyi gördüğü gibi, bütün eşyayı da beraber görür…

…Bak, zaman-ı mazi senin gibi geçmiş olanlara geniş bir kabir olduğu gibi, istikbal zamanı da geniş bir mezaristan olacaktır. Bugün, sen iki kabrin arasındasın. Artık sen bilirsin.” 2

Allah’ım, Kur’anı akıl, kalp ve ruhlarımıza nur, nefislerimize mürşit eyle âmin, âmin, âmin…

Rüstem GARZANLI

Kamu Yöneticisi

KAYNAKLAR

1-Yedinci şua,

2-Mesnevi-i Nuriye, 1.Bab.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: