Gavvas Dalgıçlar ve Cemaatler – 3 Manevi Kan Davası

Manevi Kan Davası

Cenab-ı Hakk’a nâzır ve ona vâsıl olan yollar, kapılar; âlemin tabakaları, sahifeleri, mürekkebatı nisbetinde bir yekûn teşkil etmektedir.” [1] Bu tariklerden birisi ve ahirzamanda en te’sirlisi ise kanaat-ı kat’iyye ile Risale-i Nur Hizmet dairesidir ki bu hizmet vasıtasıyla bu ülkede kimseler hizmet sahasında ortada yokken Bediüzzaman ve te’lifatı olan Risale-i Nur Külliyatı ve nice talebeleri Allah demiş, Peygamber demiş, Kur’an diyerek ülkemizin ehl-i sünnet kalmasına en muazzaman hizmeti ettiler.

Bu ülke bugün ehl-i sünnet olarak, hatta İslam beldesi olarak kalmışsa en büyük müsebbib Bediüzzaman ve manevi cihadıdır. Bunu kimse inkar edemez. Bunu görmemek ancak görmek duyusundan mahrum olmanın neticesidir.

İhlas Risalelerini te’lif etmiş olan Bediüzzaman Hazretleri 20. Lem’a ile cemaatler arası ilişkilere, 21. Lem’a ile Nur talebeleri arasındaki münasebetlere projektörlük yapmıştır. İçerisinde bulundukları ve bulunması muhtemel olduğu vaziyetler hakkında reçeteler yazmıştır. Hatta bir zaman bu iki eser mahrem tutulmuştur.

Risale-i Nur dairesinde hizmet eden meşrebler ise birbirinin mütemmimi hükmündedir. Birbirine muavenattardırlar. Herbir meşreb ve meşrebli fertler diğer hizmetleri kendisine rakip düşünüp onların hizmetine sekte vurmaya çalışması ise hata-yı azimdir, cinayet-i azimedir.

Risale-i Nur dairesi ve Nurculuk, Nurcular, Nur talebeleri gibi tabirler bir bütünlük arzeder. Bu bütünlükten yani küllden çıkan ise cüz olmaya mahkumdur.

Yirmi Altıncı Mektubda okuduğumuz yere tekrar bakalım: “Sizi taife taife, millet millet, kabîle kabîle yaratmışım; tâ birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizdeki hayat-ı içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa sizi kabîle kabîle yaptım ki; yekdiğerinize karşı inkâr ile yabani bakasınız, husumet ve adavet edesiniz değildir![2] Burayı mesleğimize ve mevzumuza bakan veçhesiyle bakacak olursak “Sizler taife taife, meşreb meşreb olmanız kader-i ilahi tarafından takdir edilmiş. Tâ birbirinizi tanımalısınız ve birbirinizdeki hayat-ı içtimaiyeye ait münasebetlerinizi bilesiniz, birbirinize muavenet edesiniz. Yoksa sizin taife taife, meşreb meşreb olmanızın hikmeti; yekdiğerinize karşı inkâr ile yabani bakasınız, husumet ve adavet edesiniz diye değildir! Unutmayın ki hayat, vahdet ve ittihadın neticesidir.”

Nurculuğun mazisine bakıp sürekli mazide olmuş olan şeyleri diri tutmak için yırtınmak zaman kaybından öte bir şey değildir. Falan abimiz bunu dedi bunu yaptı vs.. Bunları yaşayan kimselere ahirete irtihal etmişler ve meseleler ahirete kalmıştır. Hesabı olanlar düşünsün bunları.

Şimdi içimize hulul etmiş olan dehşetli dinsiz komite ve suret-i haktan görünen bu komitenin icraatları olan bu hadiseleri körüklemek olur olmaz yerde konuşmak adeta konuşacak bir şey bulamayıp adavete muhabbet edip adavet üzere cemaati ve insanları diri tutmaya çalışmak ise manevi kan davası gütmekten öte bir şey değildir.

Gerçekten merak ediyorum adavete muhabbet edip manevi kan davası gütmek neyinize yarıyor?

Laz Temel peygamberler tarihi okumuş. Yahudi komşusunun kapısını çalmış komşusunu pataklamış. Komşusu sormuş noldu Temel?

Temel: Ula insafsızlar siz ne kadar peygamber katletmişsiniz böyle?

Komşusu: O eskide oldu Temel!

Temel: Olsun ben yeni duydum!

Tıpkı bunun gibi bu adavete, kine, öfkeye, görmediği insanlara birisinin dolduruşuyla nefret beslemeye, besletmeye hangi insan fetva verir soruyorum!

Bırakın nesl-i cedide fitne tohumu ekmeyi, muhabbet ekin ki ittihad-ı islamı biçesiniz. Yok fitne ekerseniz kıyameti biçersiniz.


[1] Lem’alar ( 89 )

[2] Mektubat ( 321 )

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: