Gençlik ve İdeolojiler

Bir arkadaşım, kendi sınıfında satanistliğe merak salmış ve ne yazık ki belli bir süre etkisinde kalmış bir çocuk ile bir hocanın diyoloğunu anlatmıştı. Hocası çocuğa alay etme amaçlı “Siz şimdi gidip kedi filan mı kesiyorsunuz ne saçma” gibi bir söz söylemiş. Çocuğun da tam cevabı şöyle olmuş “Ne var yani sizde koyun, inek kesiyorsunuz.” Tabi mesele sadece bir şey kesmeye indirgendiğinde herkes bir şey kesiyor,

Günümüzde ibadetlerin altını dolduramıyoruz. Namaz ve oruç gibi ibadetler aslında kişiyi hayatta daha iyi birey yapması gerekirken ne yazık ki bu gerçekleşmiyor. Bir kişi yaptığı güzel bir ibadeti hayatının öbür alanlarına da yansıtmadığı zaman toplum nezdinde savunduğu değere bir darbe vuruyor.

Sonuçta namaz kılıyor fakat çok cimri, namaz kılıyor fakat çok asabi, oruç tutuyor fakat yalan söylüyor gibi yargılar oluşuyor toplumda. Bu da o kişinin çocukları veya tanıdıkları tarafından görüldüğünde demek ki savunduğu değerler önemli değil öyle olsa idi bunları yapamazdı gibi bir yargı oluşturuyor.

Gençler özellikle ailesinde bu tutumu gördüğü zaman İslami değerleri benimsemiyor. Ebeveynleri tarafından ibadetler sadece yüzeysel bir şekilde yapılmaya ve bir rutine dönüştürüldüğü takdirde gençler bunu benimsemiyor. Yapılan işlerde tekdüzelik sezen ve hayatın başka alanlarına yansımayan bu durumları gören gençler kendilerini başka düşünce ve topluluklara ait hissediyor.

Bunun yanında günümüzde gençler arasında yanlışta olsa farklı olsun algısı mevcut ne yazık ki. Bu algı sonucu yeni şeyler, başkalarının duymadığı ve farklı olan şeyler onlara güzel geliyor. Çevrelerinde %98 Müslüman olan bir ülkede bu genç bir satanist, bir komünist, bir feminist denmesi yada bu çocuk ne acayip giyiniyor denmesi hoşlarına gidiyor.

Okulda, parkta, dışarıda parmakla gösterilen bireyler oluyorlar. Kendi başlarına oturduklarında herkesten farklı düşünüyoruz, eşimiz benzerimiz yok fikri onları mutlu hissettiriyor. Kendilerini başkalarının düşünmediği gibi düşünen kişiler olduğunu bilmek onların hoşlarına gidiyor. Bir şeyin farklı olması onu orijinal, işlevsel veya doğru kılmıyor. İşte bunu anlayamıyorlar.

Bunun sonucu gençler kendilerini farklı ideolojilerin kapanlarında buluyor. Herhâlde bu farklı ideolojilere kapılan gençleri üçe ayırmak mümkün:

İlk grup gençler katıldığı ideolojinin ne olduğundan habersiz olanlar. Geçen senelerde her hafta doğuda ki bir ilçeden bir servise biniyordum. Giderken duvardaki pek çok aşk nağmelerinin yanında şöyle bir yazı yazıyordu. “Lanet olsun faşistim”. Muhtemelen gencin faşistliği bilmediğini varsayıyorum. Daha kötüsü genç Türkçe yazım kurallarını da bilmiyormuş ki “lanet olsun faşizm” yerine “lanet olsun faşistim” gibi bir ifade kullanmış.

İşte bu tür gençler kimi ideolojileri kabul ederken çok fazla düşünmüyorlar. Genel kabulleri ne ise ona göre hareket ediyorlar. Varsaydıkları düşünceyi doğru kabul ederek, karşı tarafı ise o düşüncenin basit deyimleri ile eleştirmeye kalkıyorlar. Kırk âlimi bir delille yenebilenler, bu tür cahil harekette bulunan gençleri kırk delille yenemiyor. Üstüne birde gençlik ateşi ile içleri korlandıkça korlanıyor. Yalnız yaşlanmaya başladıkça o ateş zamanla sönüyor ve yerini gerçekler alıyor. Bu kesim ancak o zaman ideolojilerinin pasif bir savunucusu olarak kalıyor ya da ailesinden gördüğü düzene geri dönüyor

İkinci grup ise keyfine geldiği için o topluluğa katılanlar. Bu gruptaki kişiler benimsediği ideolojiyi keyiflerini sürdürebilecekleri sürece kabul eden bireyler çünkü kabul ettikleri ideoloji onların zihniyetine ve yaşam tarzına göre en kolayı olan oluyor.

Bir genç olarak kendinizi tasavvur edin. En sevdiğiniz arkadaşlarınızın, abilerinizin veya ablalarınızın olduğu bir ortam, sohbetleri hoşunuza gidiyor. Her akşam toplandığınız güzel bir yere sahipsiniz. Kendinizi sevdiğiniz konuları tartışırken buluyorsunuz. Dünya için, insanlar için güzel şeyler yaptığınızı düşünüyorsunuz. Yalnız bir problem var. Takip ettiğiniz ideoloji yanlış. İçten içe bunu da hissediyorsunuz. Yalnız o güzel sohbetler, o güzel bildiğiniz sohbet arkadaşları, o güzel ortam. Hepsini terk etmeniz gerek. İşte bu kimse için kolay değil.

Keyfimize göre ideoloji takip etmek her zaman insanoğlunun meyillerinden biridir. Şöyle düşünelim. Oy verdiğiniz bir partiyi refah zamanı savunmak kolaydır. Peki, o partinin doğru bildiği bir politika için ailenizden biri ölse hala aynısını düşünür müsünüz? Mesela partiniz bir başka bir devlete haklı bir sebeple savaş açtı fakat bütün aileniz bu savaşta öldü. Hala partinizi savunur muydunuz? Ya da bu savaş kaybedilse? Belki beklenmeliydi diye düşünürdünüz. Her şeyi doğru yapmasına rağmen kişilerin yanlışları olduğunu savunurdunuz belki de. İşte aklımıza burada şu soru gelmeli. Yaptığımız şey keyif aldığımız için mi doğru yoksa yapmaktan nefret etsek bile yaptığımız şey doğru olabilir mi?

Son grupta ise ideolojilerinin bir mantığı olduğunu hissettiği için o akıma üye olanlar var.Bu tür kişiler genellikle savundukları ideolojinin en katı savunucularıdır. Zor günde kolay günde her zaman ideolojilerini savunur. İdeolojileri hakkında yüzlerce kitap okur. Konferanslar düzenlerler. Teşkilatlarının önemli pozisyonlarında da bu kişiler vardır. Bu kişiler ideolojilerini haklı görürler. İdeolojileri toplum eşitliği getirecek, mutluluğu ve düzeni sağlayacaktır.

Hiçbir akım dünyayı yıkmak amaçlı ortaya çıkmamıştır. Hitler Nazizm düşüncesini hayata geçirirken ve milyonları katlederken eminim kafasında kötü bir şey yaptığını düşünmüyordu. Hatta kendisini bir kahraman gibi görüyordu. Onu takip eden milyonlarca Alman da. Dünyayı düzelteceklerdi. Amerika hala attığı atom bombası için özür dilemiyor. Sorulduğu zaman yüz binlerce sivili öldürdüğü için hala haklı sebepleri olduğunu söylerler. Hiçbir düşünce onu gerçekleştirenler gözünde kötü olarak gözükmez.

Anarşizm ele alalım örneğin. Bizim için anarşizm yıkım, yok oluş her türlü düzene karşı bir başkaldırış olarak gözükür. Peki,anarşistler için böyle mi? Anarşizm düşüncesi ortaya çıkışı şu şekil gelişmiştir. Anarşistler doğaya baktıkları zaman ekosistemi görmüşler. Ekosistemde yaşayan canlıları gözlemlemişlerdir. Hiçbir kural olmamasına rağmen bütün canlıların uyum içinde yaşadığını ve ortada hiçbir problem olmadığını fark etmişler. Bunun sonucu insanlar içinde kurallar olmaması gerektiğini savunurlar. Aslında insanlar otorite olmadan serbest bırakılırsa hayvanlar gibi toplumsal düzenlerini sağlayabilir. Ne kadar mantıklı değil mi? Tabi eğer bir ilaha inanmıyorsanız.

Biz Müslümanlar açısında düşündüğümüzde Rabbimizin her şeyi düzenlediğini ve bütün canlılar âlemine bir amaç verdiğini, kimi kurallar çerçevesinde doğayı düzenlediğine iman ediyoruz. Biz insanların kurallarının da kutsal kitaplar ve peygamberler tarafından iletildiğine inanıyoruz. İşte böyle bir çıkış noktamız olduğu için anarşistlerin ulaştığı sonuçla bizim ulaştığımız sonuç çok farklı oluyor. Onlarda genelin iyiliğini savunmasına rağmen uygulamaya geldiğinde anarşizm bir kaos ortaya çıkarıyor.

Sonuç olarak Müslümanlar eylemlerini hayatlarına bir ahlak numunesi olarak her alanda yaymadıkları ve İslamı her anlamda derinlemesine gençlere anlatmadığı sürece gençler kendilerine mantıklı buldukları fakat hayatta sıkıntılı sonuçlara sebep veren ideolojiler peşinde yanlış bir ömür harcayacaklar. Bu noktada biz dinimizi ihlas ile ve her türlü yönüyle anlatıp doğru bir şekilde yaşamadığımız sürece ortada bir boşluk bırakacağız. Bu boşluğu da her türlü yanlış ideoloji ve akım doldurmaya devam edecek.

Ziyaeddin Halid İpek – cocukaile.net